Nedir mutluluk?
Mutluluk, kazandıklarımız, elde ettiklerimiz midir? Yoksa, vazgeçtiklerimiz kadar mı mutluyuz?
Mutluluk yalnızlık mıdır? Yoksa, etrafımızda dostlarımızın, arkadaşlarımızın, sevdiklerimizin olması mıdır mutluluk?
Mutluluk markete girince üzerinde menşei Çin, ABD, Kanada, İtalya vb. ülkeler yazan pirinci alıp tüketmek midir? Yoksa market market dolaşıp üzerinde menşei Türkiye yazan pirinci bulup sevinerek eve götürebilmek midir?
Mutluluk, mutsuzluğu yaşayıp kendini bilmek midir? Ya da mutluluk insanın kendini tanıması, kim olduğunun farkına varabilmesi midir?
Acaba her insan için ayrı bir mutluluk tanımı mı vardır.
Mesela, çok sevdiği bir arkadaşı ile çay içerken zamanın nasıl geçtiğinin farkında olmamak mıdır mutluluk. Yolculuğu, gidilecek yerden daha keyifli hale getirmek midir acaba mutluluk.
Belki de mutluluk ruh, beden, zihin, duygu dengesidir.
Ruh, beden, zihin, duygu dengemiz her geçen gün bozuluyor. Bozulan bu denge yüzünden her gün hiç tahmin etmediğimiz, hiç akıl edemediğimiz olaylar yaşıyoruz. Bir nesil değil insanlık elimizden kayıp gidiyor.
Mutluluk kadar, mutluluğumuzun kaynağı da önemlidir.
Mutluluğumuzun kaynağı sahip olduklarımız mıdır? Yoksa temsil ettiklerimiz midir?
Sahip olduklarımız, ev, araba, para, mal, mülk, servet. Temsil ettiklerimiz ise imaj, itibar, karakter, şahsiyet, kimlik, kişilik. Hangisidir mutluluğumuzun kaynağı.
Mutluluğumuzun kaynağı üretmeden tüketmek, hak etmeden elde etmek, başkalarının sırtından geçinmek midir? Yoksa emek vermek, üretmek, hak etmek, başkalarına da katkı sağlamak mıdır?
Mutluluğumuzun kaynağı başkalarının duyguları ile alay etmek midir? Yoksa Sorumluklarımız, değerlerimiz, paylaşımlarımız mıdır?
Bütün bu sorulara kendi içimizde cevap ararken mutlu insanın tanımını yapmaya çalışalım.
Mutlu insan kendini tanıyan, kendinin farkında olan, varoluş amacını bilen insandır.
Mutlu insan, merak eden, ilgi ve isteklerini yönetebilen, keşfeden, araştıran, üreten; sevgiyi günlük hayatının bir parçası yapabilen insandır. Ruh, beden, zihin, duygu dengesini kurabilen insan mutludur.
Mutlu insan, ilişkilerini rekabet üzerine değil; iş birliği, güç birliği, yardımlaşma ve paylaşma üzerine geliştirebilmektir.
Mutluluk üzerine çok şey yazılabilir. Sonuç olarak mutluluk bir tercihtir. Tercihimiz mutluluktan yana olsun.
30 Ağustos Zafer Bayramı'nı Nazım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı Destanından bir bölümü hatırlayarak kutlayalım.
Ali Onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü
Ve şu türküyü duydu.
'Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
Bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu bu davet bizim…
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşcesine, bu hasret bizim..'
Nazım Hikmet