Günün birinde büyükçe bir kafese 5 maymun koymuşlar…
Kafesin ortasına bir merdiven, merdivenin tepesine de iple kocaman bir kangal muz asmışlar…
Haliyle maymunların her biri diğerleriyle boğuşup merdivenin tepesindeki muza ulaşmak istemiş…
Ancak hangi maymun merdivene çıkıp muzlara ulaşmak istediyse, dışarıdan hortumla üzerine soğuk su sıkılmış…
Buz gibi suyla ıslanan maymun vazgeçmiş…
Sonra kalan dördü…
Sonra üçü, sonra iki…
Denemelerin sonunda buz gibi suyla ıslanınca her biri, kendiliklerinden vazgeçmişler merdivene çıkıp muzları almaktan…
Ola ki içlerinden biri nefsine yenilip, yeniden merdivene hamle yaptığında diğer maymunlar engellemişler onu…
Bir güzel de dövmüşler.
Derken maymunlardan biri kafesten çıkarılıp yerine yeni bir maymun konmuş kafese…
Bizimki uyanık ya, kafese girer girmez yaptığı ilk iş, muzları almak için merdivene hamle yapmak olmuş…
Diğer dört maymun buna izin vermemişler, ısrar eden maymunu da bir güzel dövmüşler üstelik…
Ardından önceden ıslanan maymunlardan biri daha kafesten çıkarılmış, yerine bir yeni maymun konulmuş kafese…
Ve o da, merdivene yaptığı ilk atakta almış ağzının payını…
Üstelik yeni gelen maymunu en hırsla, şiddetle ve istekle döven de, biraz önce değiştirilip kafese sonradan sokulan maymunmuş…
Bu sefer ıslanan maymunlardan üçüncüsü çıkarılıp yerine yeni bir maymun getirilmiş…
Bu da merdivene yaptığı ilk atakta diğerleri tarafından cezalandırılmış.
Üstelik diğer dört maymundan; sonradan giren iki tanesinin yeni gelen maymunu niye dövdükleri konusunda en ufak bir fikirleri bile yokmuş…
Yine de, büyük bir iştahla dayak atmayı sürdürmüşler…
Sonra ıslak olan maymunlardan dördüncüsü ve beşincisi de sırasıyla başka maymunlarla yer değiştirilmiş…
Her yeni gelen maymun muzlara atak yaptığında diğerleri tarafından güzelce pataklanmış…
Üstelik kafese bir önce giren maymun hepsinden daha hırslı ve istekliymiş dayak atmakta…
Sonunda ıslak maymunların her biri diğerleriyle yer değiştirdiği halde, artık maymunların hiç biri muzlara ulaşmak için en ufak bir gayret göstermiyormuş…
Nedenini bilmedikleri halde, orada öylece duran muzlara ulaşmak için hiçbir çaba harcamamışlar…
Neden mi?
Çünkü kafeste işler böyle gelmiş, böyle gitmekteymiş…de ondan…

***

Hiç düşündünüz mü, geçmişten gelip bugüne erişen, bugünden de geleceğe uzanacak olan toplumsal davranış modelleri içinde, nedeni bilmediğimiz halde edindiğimiz ne kadar çok davranış kalıbı var…
'Sürü' psikolojisi içinde, ne kadar sıkıntı, eziyet çekersek çekelim, ne kadar olumsuz koşullarda yaşarsak yaşayalım, hayatımızın bize sağladığı koşullara çok kısa sürede uyum sağlıyor, bunları kanıksıyor ve bir süre sonra durumumuzdan memnun olmaya bile başlıyoruz.
Her şeyi sorgulamadan kabulleniyoruz…
Kurulu düzenin bir numaralı savunucusu olup çıkıyoruz…
Üstelik bu savunuculuk yaftası arkasına gizlenip, sorgulayanı ve karşı çıkanı da en çok biz engelliyoruz…
Neden mi?
Çünkü zamanında ne çok engellendik, düşünsenize…
Çünkü zamanında güneşli günlerin kapısından ne çok kovulduk…
Öyleyse engelleyeceğiz biz de…
Kovacağız kapılardan kendi çocuklarımızı bile…

***

Adam yerine konmadıysak, sırası geldiğinde biz de adam yerine koymadık…
Çırakken dayak yediysek, usta olunca çıraklara dayak atmadık mı?
Öğrenciyken dayak yediysek, öğretmen olunca 'bunun tercih edilebilir bir yöntem olduğu' hep aklımızın bir köşesinde durmadı mı?
Halk olduğumuzda hakkımız yenilince, yöneten olduğumuzda öncekilerden farklı ne yaptık?
Ezildiysek ezdik…
Sömürüldüysek sömürdük…

***

Kafesteki maymunlara yeniden dönersek…
Gücü diğer dördüne de yeten bir maymun gelene kadar hiçbiri muzlara ulaşmak için çaba harcamadı…
Siz de;
Muz sever misiniz?