Sevgili Okurlar:

Geçtiğimiz haftanın önemli olayları arasında belki de kamuoyunu meşgul eden hadise Trabzon-FB maçındaki olaylar oldu. İşin sportif yönünü spor adamları hukuki yönünü hukukçular emniyet yönünü ise emniyet yetkilileri araştırmalı ve hükmü de onlar vermeli.

Benim burada defalarca izleyerek merak ettiğim konu ise işin ahlaki ve manevi yönü. Öncelikle tribünden atlayarak yardımcı hakeme saldıran 17 yaşındaki o çocuğun TV'den izleyebildiğim kadarıyla haktiruhiyyesini iyi incelemek lazım. Bir defa o çocuğun öncelikle dış görünüşü bizim geleneksel durumlarımızla hiç bağdaşmıyordu. Ve açıkça tıraşın da dahi geleneksel Karadenizli yapısından eser yoktu. Belki de manevi yönden büyük bir boşluk içerisinde idi. Zira gerçek bir Karadenizli bırakın misafir dövmeyi misafirin önünden bile geçemezdi.

Ben çocukluk yıllarımda Trabzon birkaç camisinde Ramazan ayında mukabele okudum ve bir tek gün evimde oruç açtığımı hatırlamıyorum. Bazen hafızları birkaç kişi aynı gün davet eder onları küstürmemek için birer ikişer taksim olurduk ve aralarında misafir almak için münakaşa ederlerdi. Hele o evdeki hanımlar yavrularım siz gurbettesiniz. Bir sıcak çorba pişireniniz yok diye gecenin o ilerlemiş saatinde sahur yemeklerimizi bizim kaldığımı bekar evine gönderilerdi. Ama o zaman gençler bile özellikle Teravih Namazlarında camileri doldururlardı. İşte ne zaman ki bu gençliği maneviyattan kopardılar, gençlerin şekli, şemalı, kılığı, kıyafeti en önemlisi vicdan ve merhameti gitti. Vicdan ve merhameti giden gençlik ise bu kadar merhametsizleşip vicdansızlaştı ve misafir bir hakemi insafsızca hırpalamaya çalıştı. Son zamanlarda tüm yurtta olduğu gibi Trabzon'da da bu gençlerin ahlak ve maneviyatları çökmüş oldu. Buralara gelmemizde beyni sulanmış dünyadan haberi olmayan sözde din adamlarının da vebali ve suçu büyüktür. Ben çocukken hafızlığa çalışırdım. Bir bisiklet kiralayıp onunla iki tur atayım isterdim. Benim hocam beni görmüş. Bu cin arabası buna binmek günah diye beni kursta falakaya yatırdı. Halen hayatta olan onlarca şahidim var. Önceleri top oynamak günah diyen ve topu Hz. Hüseyin efendimizin kafası diye halkı yönlendirmeye çalışan hocalar daha sonra kendi aralarında futbol takımı kurup lig usulü maç yapmaya başladılar. Ve işte Trabzon'daki olay da bütün bu birikimlerin ve cehaletin neticesi olarak meydana geldi. Benim de teşhisim bu yönde. Bu çocuklara ne verebiliyoruz ki ne alalım ne bekleyelim. Darı ekilen yerden hiçbir zaman buğday çıkmaz.