Siyasi çevrelerde bu ara moda oldu.
Bir 'yerli ve milli' olma furyasıdır gidiyor.
Söyleyenlere bakarsan,
Sanki ilk defa milli (!) olmuş birer ergen gibiler!
İyi de, güzel kardeşim;
Bu ülkede yerli ve milli ne bırakıldı?

***

'Yerli malı, yurdun malı; her Türk onu kullanmalı.'
Eskiden böyle söyler, okullarda düzenlenen haftalarda, yerli ürünlerle donatılmış sofralara kurulurduk.
Şimdi, sofraya gelen elma, armut, muz, Antep fıstığı, çay, domates, salatalık, nar vb. ürünlere bakıyor;
Yerli mi, ithal mi olduğunu anlamaya çalışıyoruz.
Tezgahlar, adını sanını bilmediğimiz, bize yabancı egzotik meyve ve sebzelerin işgalinde.
Bir de altlarına adlarını yazdığımız küçük torbalarla, yerli ürünlerden oluşan koleksiyonlar yapar, gururla duvarlara asardık.
Belki yine yaparız ama altlarına yazacaklarımız başka olur:
Rusya buğdayı, Ukrayna arpası, Macaristan yulafı, Kanada mercimeği, Meksika nohudu, Çin pirinci, Arjantin mısırı, Bulgaristan samanı, Sırbistan eti, Moldova ayçiçeği…
Sizce, ne kadar yerli ve milliyiz?

***

Cumhuriyet'in kazancı olan devasa şirketler, bankalar, doğal zenginlikler yabancı sermayeye peşkeş çekildi.
İlginç tarafı, onlardan gelen paralarla yine yabancı ürünleri satın alıyoruz.
Elimizden düşmeyen telefondan başlayarak, günlük hayatımızda kullandığımız alet ve eşyalara bir bakalım:
Bilgisayar, kalem, televizyon, ayakkabı, giyecek, kozmetik, ilaç, ulaşım aracı, gözlük, tıbbi malzeme, askeri teçhizat…
Liste buraya sığmaz, gerisini siz tamamlayın.
Hayatımızdaki ürünlerin kaçı yerli ve milli?

***

İthali daha ucuz diye, yerli üretimin canına oku;
Altın yumurtlayan tavuk düzeyindeki sektörlerin hisselerini yabancılara sat;
Her türlü 'milli'liği ayaklar altına al, devlet kurumlarından 'T.C.'leri kaldır;
Zamanında ülke çıkarını umursamadan; verilecek rolü düşünmeden Arap, ABD ve AB'nin oyunlarına dahil ol;
Şimdi de milletin gözünün içine baka baka, 'Biz yerli ve milliyiz!' diye nutuk at!
Vallahi pes!

***

İngiliz, Fransız ve bizim Temel ıssız bir adaya düşer.
Canları sıkılınca İngiliz:
'Hadi golf oynayalım.' der.
'Ne ile oynayacağız?' diye sorar Temel.
Fransız:
'Bize gereken sadece bir sopa, bir top ve bir delik!' der.
İngiliz, çantasından bir golf sopası çıkarır.
'Bende sopa var.' der.
Fransız, cebinden bir top çıkarır.
'Bende de top var.' der.
Bizim Temel bir sopaya, bir topa bakar ve ekler:
'Ben oynamıyorum!'

***

Nasıl bir oyun içine çekildiğimizi anlayamıyoruz artık!
'Milli'liği unut, Arapçılığı 'yerli' diye yuttur;
Arap, ABD, AB oyunlarına kuralları anlamadan katıl; biçilen rolü anlayınca da, 'yerli ve milli' gömleğini giy…
Sık sık gömlek değişiminden;
Her hatadan, yanlıştan sonra 'deja vu' yaşamaktan sıkıldık artık.
Yok, arkadaş yok!
'Ben oynamıyorum!'