Geçen hafta bu köşede sizlerle paylaştığım 'O Halde Hukuk Gerek…' başlıklı yazım ilgiyle karşılandı.

Görünen o ki, bilinçli ve duyarlı yurttaşlarımız 'darbe' zihniyetinden de 'dikta' zihniyetinden de çok tedirgin…

Toplumumuza dayatılan bu ikileme karşı en güvenilir korunağın 'hukuk' olduğu gerçeği duyarlı yurttaşlar arasında güçlenerek yaygınlaşıyor.

Ancak 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL ve hukuku pas geçen 'OHAL kararnameleri'; tedirginliği ve güvensizliği artırıyor…

Laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin güçlendirilmesi 'umutlarıyla', OHAL'in ortaya saldığı 'umutsuzluk' birbirini kemiriyor…

Ve bu keşmekeş ortamında kemirilen değerlerin başında da 'eğitim' geliyor.

OHAL'İN HALLERİ…

Türkiye'de OHAL ilan edilmesinden sonra yürürlüğe sokulan 'kararnamelerle' ilgili olarak Dünya İnsan Hakları Örgütleri bizleri uyarıyor:

'Bu kararnameler, kanlı darbe girişiminin meşru hesap vermesini amaçlamaktan öteye geçmektedir… Herkes hedef olabilir…'

Açıkçası, dünyanın ve ülkemizin demokratik kamuoyunda 'OHAL Kararnameleri, mevcut durumu' diktaya çevirme fırsatı girişimleri olarak yorumlanıyor...'

Örneğin;

· OHAL Kararnameleriyle kamu yönetiminde yapılan 'yeni düzenlemelerin', demokratik yönetim bilimine ve yönetim hukukuna aykırı olduğu…

· OHAL gölgesindeki hakim ve savcıların bağımsız karar veremeyecekleri…

· Özellikle eğitim alanındaki okul kapatmaların ve görevden almaların abartılı olduğu, bu durumun alanda karmaşaya neden olacağı… konularında yoğun endişeler var.

Evet, OHAL konusunda 'korkular ve umutlar yarışıyor…'

EĞİTİMİMİZİN HALLAERİ

Savaş, terör, darbe gibi kötülüklerin yurttaşlar içinde en çok kadınları ve çocukları örselediği; sosyal hizmet alanında ise en çok eğitime zarar verdiği bilinen acı bir gerçekliktir…

Yani kirlenmede birinciliği hep beyazlar alıyor…

Nitekim Türkiye'nin geçmişte yaşadığı çatışma ve OHAL dönemlerinde eğitim alanımız çok büyük zararlar görmüştür.

Ülkemizde uzun yıllardan beri yoğun sorunlar yaşayıp gelen eğitim alanımız, AKP/RTE iktidarları sürecinde büyük bir yıkım yaşamıştır. Eğitim alanımızın bugünkü durumu şöyle özetlenebilir:

· Eğitimin içeriği dinselleştirildi: 2002 Yılından günümüze kadar yapılan hukuksal düzenlemelerle, ülkemizde 'laik, bilimsel ve demokratik eğitim ilkelerinin dibine darı ekildi… Geçmiş yıllarda başlatılan yasal oldubittilere son olarak eklenen Kesintili 4'lük Sistemle dinsellik iyice güçlendirildi.

· Eğitimin 'kamusal' özelliği zayıflatıldı: Yıllardır beraber yürüdükleri 'cemaat' ile rant paylaşım kavgasına tutuşan AKP, sözde özel dershaneleri kapatmak ve 'temel liseler' açmak görüntüsü altında, eğitimde kamu kaynaklarını özel sektöre ve camaatlere aktaracak düzenlemeler yaptı.

· Eğitim yöneticisi kadroları tamamen militanlaştırıldı: AKP yandaşlarına zemin hazırlamak için, torba yasalara serpiştirilen hükümlerle yöneticiliğin evrensel kuralları olan 'liyakat' ve 'yeterlilik' koşulları yok edilerek, mevcut eğitim yöneticileri tasfiye edildi. AKP'nin eğitimci militanları konuyla ilgili yargı kararlarına uymuyorlar…

· Eğitimde 'eşitlik' iyice bozuldu: Bölgeler ve köyler/kentler/kenar semtler arasındaki eğitim olanakları uçurumu büyüdü. Sosyoekonomik durumu iyi olmayan öğrencilerin, okullaşma ve okul başarıları iyice düştü. Okullar arasında yapılan sınıflandırmalar ve ayırımcı sınav sistemi yüzünden yoksul aile çocuklarının kaliteli okullara girmesi çok zorlaştı. Artık iyi okullarda okumak sadece varlıklı aile çocuklarının hakkıdır…

· Eğitimimizin kalitesi daha da düştü: Dünya çapındaki ölçütlerin açıkça ortaya koyduğu gibi, ülkemizdeki eğitim kurumlarının tüm kademelerinde kalite çok düşüktür. Çocuklarımızın yüzde 90'ı yetersiz eğitim almaktadır.

İşin ilginç yanı, AKP iktidarı 2002 yılından beri 'dindar ve kindar eğitimi yerleştirme konusunda ülkemizdeki tüm İslamcı cemaatlerle dayanışma içinde olmuştur…' Örneğin, 'Kesintili 4'lük Sistem' bu dayanışmanın ortak ürünüdür…

Yakın zamana kadar eğitim alanında birlikte yapılan işlerin 'ortak paydası' olan 'din temelli düzenlemeler', bu işlerin 'payının (iktidar nimetlerinden yararlanma) bozulması…' yüzünden bugün sarpa sarmış durumda…

Eğitim alanımızda son yıllarda yaşananlar birer sonuçtur. Eğer bu kötü sonuçların tekrar yaşanması istenmiyorsa, eğitim sistemimiz çağdaş eğitim ilkeleri doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir.

EĞİTİM ŞART!

Sosyal sohbetlerde olumsuzlukların çözümü için sıkça yinelenen bir söz vardır: 'Eğitim Şart..!'

Eğitimin önemi konusunda size ATATÜRK'ün şu güzel sözünü de anımsatayım:

'Eğitimdir ki bir ulusu ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder…'

İnsanlık tarihinde açıkça görüldüğü gibi:

· Eğitimsiz 'hukuk' olmuyor…

· Eğitim yetersizse 'demokrasi' güdük kalıyor…

· Eğitimsiz 'devlet adamı' da olunamıyor… Yeterli eğitim almamış devlet adamlarının elinde kalan devlet, darbeye ya da diktaya alet oluyor…

Evet, Eğitim gerçekten şart… Peki ama 'Nasıl bir eğitim?...'

Elbette ki bu köşede uzun yıllardan beri sıkça yinelediğimiz gibi: 'Laik, demokratik, bilimsel, kamusal ve karma eğitim…'

Özellikle son yıllarda acı bir biçimde yaşamakta olduğumuz gibi, 'laik eğitim' konusunda hiçbir taviz vermeden…

Çünkü Prof. Dr. Erdal İNÖNÜ'nün çok anlamlı biçimde söylediği gibi: 'Demokrasi su ise testisi LAİKtir. Eğer testi kırılırsa bu toplumu hiç kimse bir arada tutamaz…'

Evet, 'O halde eğitim gerek..'

Ama ' O halde umut da gerek…'

İçinden geçmekte olduğumuz zor koşullarda, uzun süre yasaklı kalan TAKSİM'de ve zor günlerin umut meydanı olan GÜNDOĞDU'da; yüz binlerin GEZİ ruhuyla birlikte olmaları hiç küçümsenmemesi gereken umut ışıklarıdır…

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla…