Eskişehir'de son zamanlarda konuşulan iki önemli konu var…
Birincisi elbette Eskişehirspor…
İkincisi de, AK Parti bayramlaşma töreninde yaşanan konuşma sıralamasıyla ilgili…
Gazetelerde birkaç gündür yer alan haber ve yorumlara göre,
Harun Karacan törende yaptığı konuşmaya, Parti MKYK üyelerinin en son konuşmaları gerektiğini belirterek başlamış…
Elbette bu, Eskişehir için geçerli…
Zira
AK Parti Eskişehir milletvekillerinden biri genel başkan yardımcısı olsaydı…
Ya da düzenlenen törene bir genel başkan yardımcısı katılsaydı, MKYK üyesinin son konuşmayı yapması mümkün olmazdı…
Özellikle siyasetle ilgili böylesi toplantı veya törenlerde, son sözü, o ortamda bulunan en yüksek rütbeli siyasetçi söyler…
Bu genel bir kural mıdır bilmiyorum ama bildiğim,
Gazeteci haberini yaparken, en son konuşmacıyı baz alır…
Mesela siz, Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı bir toplantıda, onun yapacağı konuşmadan sonra bir başkasının çıkıp konuşacağını tasavvur edebilir misiniz?
Ya da bunu Kılıçdaroğlu için düşünün…
Sonuçta…
Harun Karacan'ın söylediği kesinlikle doğrudur…
AK Parti'nin o günkü toplantısında da, en son konuşması gereken rütbe itibariyle Harun Karacan'dır…
***
Öyledir ama…
Harun Karacan böyle bir tespiti ya da uyarıyı, böyle partililere ve basına açık bir toplantıda niye söylemek gereği duymuştur?
Böyle bir uyarıyla başlayan konuşmanın kamuoyunun uzun süre dilinden düşmeyeceğini bilmiyor olabilir mi?
Olamaz elbette…
Yoksa Harun Karacan,
Parti içinde birilerinin anlamak istemedikleri bir gerçeği, herkesin önünde bir kez daha hatırlatmak gereği mi duymuştur?
AK Parti MKYK üyesi olarak,
AK Parti Eskişehir Teşkilatının en yüksek rütbeli kişisi olduğunu birileri görmek, bilmek ve kabul etmek istemiyorlar mı acaba?
Bu ve buna benzer soruların yanıtları ile ilgili çeşitli yorumlar, değerlendirmeler kulislerde konuşuluyor…
Yapılan yorumların bir çoğunun küçük nüans farlılıklarıyla olsa, aynı noktaya çıkıyor olması, insanların aklındaki sorulara yeterli yanıtı veriyor aslında…
***
Yazının sonunu, birçok kişinin bildiğine eminim olduğum bir anekdotla bitirelim…
Süleyman Demirel'in yeni başbakan olduğu yıllardır…
İsmet İnönü ise CHP Genel Başkanı ve ana muhalefet lideridir…
10 Kasım'da Atatürk'ün huzuruna çıkmak için Anatkabir'e gelirler…
Kortej toplandıktan sonra Aslanlı Yol'da yürüyüşe geçilir…
Demirel, kontejin en önündedir ve İnönü hemen arkasındadır…
Ama tedirgindir Demirel, sürekli yavaşlayıp İnönü ile yan yana yürümek için gayret göstermektedir…
İsmet İnönü Demirel'in kulağına eğilir ve şöyle der;
'Tedirgin olma, burada sen Başbakansın, ben muhalefet lideriyim.
Doğru olan senin önde yürümendir, rahat ol…'
Eskiden siyaset böyle bir şeymiş demek ki…

KİM KONUŞTU, KİM YAPTI, KİM YAZDI?
AK Parti MKYK üyesi milletvekili Harun Karacan'ın bir süre önce partinin bayramlaşma programında yaptığı konuşma, hem şekli hem içeriği itibariyle çokça konuşuldu…
Bu konuşma partililere ve basına açık bir toplantıda yapıldığı için de, basın buna duyarsız kalmadı ve özellikle Harun Karacan'ın sözlerinin ne anlama geldiği ve neden söylendiği konularında yazılar yazdı, yorumlar yaptı.
Şimdi,
Konuşmanın yapıldığı tören AK Parti bayramlaşma töreni…
Konuşan, AK Parti MKYK üyesi ve milletvekili Harun Karacan…
Toplantı basına açık, yani konuşma harfi harfine kayıtlı…
AK Partililere hitaben yapılıyor konuşma…
Ama sonra ne oluyor biliyor musunuz?
Birileri çıkıp, Harun Karacan'ın yaptığı bu konuşma ve kullandığı ifadeleri yorumlayan gazetecilere, bu yazıları Yılmaz Büyükerşen'in yazdırdığını söylüyor…
Burada benim aklıma gelen 2 şey var…
Birincisi;
Madem gazetecilere bu yazıları Büyükerşen yazdırıyor ve bu planlı bir şey…
Öyleyse Harun Karacan'a o konuşmayı yapmasını, o ifadeleri kullanmasını da Yılmaz Büyükerşen mi söylemiştir, öyle bir sonuç çıkmıyor mu sizce de?
İkincisi de şu;
AK Parti cenahı, Eskişehir halkının hükümetin yaptığı projeleri bile Yılmaz Büyükerşen'in yaptığını düşünmelerinden rahatsız ya…
Şimdi siz,
Harun Karacan'ın partisinin bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmayı ve bu konuşma üzerine yapılan yorumları bile Yılmaz Büyükerşen'e bağlarsanız, Eskişehirlilerin Eskişehir'de olup biten her şeyi Büyükerşen'in yaptığına inanmasını nasıl engellersiniz?
Eskişehirliler demez mi;
'Yahu Yılmaz Büyükerşen'e bak, AK Parti'deki konuşmaları bile o düzenliyormuş…'
Üstelik siz,
Hem Harun Karacan'ın konuşmasından ve yapılan yorumlardan bile Yılmaz Büyükerşen'i sorumlu tutacaksınız, sonra da kalkıp Eskişehirlilerin Eskişehir'de yapılan her şeyi Büyükerşen'in yaptığını düşünmelerinin nedeni olarak yine Büyükerşen'i göstereceksiniz…
Burada bir tuhaflık yok mu sizce de?