8 Aralık 2016 tarihinde bu köşeden 'Okullarımız Çocuklarımızı Hayata Hazırlayamıyor' başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazımda özetle, okullarımızda öğrenilenlerin gerçek hayatla ilişkisinin kurulamadığını, okullarımızın çocuklarımızı günlük hayata, aile hayatına, sosyal hayata, iş hayatına genel olarak da hayata hazırlayamadığını sizlerle paylaşmıştım.
13 Ocak 2017 tarihinde Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, 172 sınıf düzeyi için 53 dersin taslak öğretim programının hazırlandığını belirterek, taslak programların 10 Şubat Cuma´ya kadar http://mufredat.meb.gov.tr sitesinden askıya çıkarıldığını bildirdi.
Askıya çıkarılan programlar konusunda karşı tavır alanlar oldu, destekleyenler oldu. Her iki tarafın da gerekçelerinde haklılıklar olabilir. Ben taslak programların yanında veya karşısında olmak yerine bütüncül bir bakış açısı ve sistem yaklaşımına göre değerlendirmenin daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.
Sistem bir bütündür. Bütünün tüm parçaları, yani alt sistemleri de iyi işlerse sistem istenen ve arzu edilen sonuçları verir. Eğitim sistemimiz de bir bütündür. Ders programları eğitim sistemimizin sadece bir parçasıdır. Sistemin daha birçok boyutu vardır. En önemlisi de programın uygulamasının yapılacağı okullar.
Okul yöneticileri, öğretmenler, okulların fiziki durumu, ders araç-gereç ve eğitim teknolojisi, ölçme değerlendirme ve sınav sistemi, öğrenci rehberlik hizmetleri, öğrenci ve veli beklentileri, medya ve toplum ders programlarının uygulanmasında çok önemli etkilere sahiptir.
Bir sistemin gücü en zayıf halkası kadardır. Yukarıda saydığımız halkaların herhangi birindeki zayıflık hazırlanan ders programlarının uygulanmasının önündeki en büyük engel ve riski oluşturuyor. Ama halkaların birçoğunda önemli ölçüde zayıflıkların olduğunu eğitimle ilgili kişi, kurum, kuruluş ve yetkililerin açıklama ve görüşlerinden her gün duyuyoruz.
Taslak ders programının birçoğunu inceledim, incelemeye de devam ediyorum. Genel olarak görüşüm çok büyük bir değişiklik olmadığı yönünde. Taslak programlarda dikkat çeken kavram ve açıklamalara değinmek istiyorum.
İlkokul ve ortaokul taslak matematik programında, öğrencilerin matematiksel kavramları anlayabileceklerine ve bu kavramları günlük hayatta kullanabileceklerine yer verilmiştir. Sayabildiğim kadarıyla 23 kez matematiğin günlük hayatla ilişkilendirilmesi üzerinde durulmuştur. Yani matematik dersi ile öğrencilerin hayata hazırlanması hedeflenmiştir.
Matematik dersinde olduğu gibi diğer tüm derslerin taslak programlarında öğrencilerin hayata hazırlanması ve derslerde öğrendiklerini günlük hayatta kullanmaları öncelikli hedefler arasında yer almıştır.
Programlarda dikkat çeken bir başka önemli gelişme ise bu köşedeki yazılarımın birçoğuna konu olan beceri ve değerler eğitimidir. Genel olarak bütün taslak programların hemen hemen hepsinde problem çözme, araştırma, karar verme, gözlem yapma, iletişim ve girişimcilik gibi temel becerilere; eleştirel düşünme, yenilikçi düşünce ve analitik düşünce gibi düşünme becerilerine yer verilmiştir.
Taslak programlarda yer alan bazı değerler ise adalet/adil olma, bilimsellik, esneklik, estetik, eşitlik, hoşgörü, işbirliği, paylaşma, dayanışma sabır, öz kontrol, özgüven, özsaygı, bağımsızlık, özgürlük, barış, saygı, sorumluluk, tasarruftur, doğal çevreye duyarlılık, farklılıklara saygı.
Taslak programlarda yer alan beceri ve değerlere baktığımızda okullarımızın bunları kazandırmaktan çok uzakta olduğu söylenebilir. Tekrar yukarıda açıkladığımız sistem yaklaşımına dönersek eğitim sisteminin tüm boyutlarının bu beceri ve değerleri kazandırmada birer zayıf halka olduğu görülecektir.
Demek ki taslak programlar konusunda olumlu ve olumsuz görüş belirtmenin, taraf ya da karşı olmanın özellikle de polemik yaratmanın pek de anlamı yok. Türk eğitim sistemi tüm boyutları ile ele alınmalıdır. Öncelikle taslak programlarda yer alan beceri ve değerlere eğitimin her kademesinde görev alanların sahip olmaları sağlanmalıdır. Eğitimde dünya ile rekabet edebilir duruma gelebilmemiz için öncelikle bir zihniyet devrimi yapmak gerekiyor. Zihinler değişmeden niyetlerin, hedeflerin, amaçların ve programların uygulanması çok kolay değil. Önce zihinleri, sonra yürekleri değiştirme yönündeki çabalarımızı aralıksız sürdürmeye devam edeceğiz. İnsanlığımızın yok olmasına ve elimizden kayıp gitmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü bu ülke bizim, bu çocuklar bizim.