Dede Korkut Parkı'nın olduğu yer eskiden Vilayet Fidanlığı idi. Birileri rant elde etmek için burasını imara açmaya çalışıyordu. Eskişehir yerel basını ve demokratik kitle örgütleri konuya sahip çıkarak, burasının imara açılmasını engelledi.

BÜYÜKERŞEN ALGISI VAR
Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı aracılığıyla bu yerde kentimize güzel bir park kazandırdı. Bu parkın adı 'Dede Korkut' oldu. Park açıldıktan sonra Avcı, İl Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen ile birlikte bu parkı gezerken, bir kadına 'Parkı beğendiniz mi' diye sormuş. Kadın; 'Çok güzel olmuş. Allah Yılmaz Hoca'mızdan razı olsun' demiş. Nabi Hoca; 'Tabelaya bakın. Türk Dünyası Kültür Başkenti kapsamında bu parkı biz yaptık. Yılmaz Hoca yapmadı' demiş. Kadın hala bu konuda ikna olmamış. 'Olsun yine de Yılmaz Hoca'nın fikri alınmıştır' demiş. Avcı, bir türlü ikna edemediği kadının bir de emekli öğretmen olduğunu öğrenince kızarak, onun yanından uzaklaşmış. Sevgili Arif Anbar geçtiğimiz günlerde yazdı. Bindiği taksinin şoförü eski stadyum alanına yapılacak Millet Bahçesi ile ilgili; 'Şu yeni park işi iyi oldu. Şehrin göbeğinde böyle ferah bir yer yoktu. Altı da otopark olacakmış. Çok araç alır orası. Hem de belediyeye iyi bir gelir kaynağı olur' demiş.
Bunun üzerine Arif Anbar, 'Abi burayı belediye yapmıyor ki, bu proje hükümetin projesi' deyince taksici, 'Allah Allah, emin misin, burayı Yılmaz Büyükerşen yapmıyor mu?' diye sormuş. Kenttte, Dede Korkut Parkı ve Millet Bahçesi'nin Büyükşehir Belediyesi yani Yılmaz Büyükerşen tarafından yapıldığı algısı var.

ÇOK DAHA GÜZEL OLURDU
Kimse Çevre Yolu'nu 'Büyükerşen yaptı' demiyor. Kimse 'Adalet Sarayı'nı, yeni stadyumu, Şehir Hastanesini, İl Halk Kütüphanesini, İş-Kur binasını, üçüncü üniversiteyi Büyükerşen yaptı' demiyor. Sadece 'Dede Korkut Parkı ve Millet Bahçesi'nde böyle bir algı var. 'Peki insanlar neden böyle düşünüyor?' diye sorarsanız ben de size 'park ve bahçeleri hangi kurum yapar?'diye soruyla karşılık veririm.
5393 sayılı Belediye Kanunu ile belediyeler park ve bahçelerin yapımından sorumlu kılındı. Bundan dolayı belediyelerde 'Park Bahçeler Müdürlüğü' adı altında birim var. Vatandaşlar belediyelerden ne ister? Kanalizasyonlarının yapılmasını, sokakların çamurdan kurtarılmasını ve semtlerine park yapılmasını ister. Hiçbir zaman iktidar partisi milletvekiline veya İl Başkanına 'bizim mahalleye park yapın' demez. Çünkü 'park ve bahçeleri yapma görevininin Belediyeye ait olduğunu' bilir. Yani Eskişehir'de 'Büyükşehir Belediyesi'nin yapacağı işi, hükümet olarak siz yapmaya kalkarsanız o çok şikayet ettiğiniz algıyla' tabi ki karşılaşırsınız. Dede Korkut Parkı o bölge için çok güzel oldu. Ancak Yılmaz Hoca'nın yaptığı Sazova Bilim Sanat Kültür Parkı veya Kentpark ile mukayese edilebilir mi? Şu bir gerçek ki Dede Korkut Parkı'nı Yılmaz Hoca'ya yaptırmış olsalardı, çok daha güzel olurdu...
--------------------------------------------
NOSTALJİ
HEM BİLECİK'İN HEM DE ESKİŞEHİR'İN VEKİLİYDİ


22 yıl önce. 1996 yılında dönemin Gençlik ve Spor Bakanı Bahattin Şeker, Seyitgazi Spor Salonu inşaatını incelemek üzere Eskişehir'e geliyor. İlçeyi gezen Şeker'e Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı merhum Aydın Arat, Seyitgazi Belediye Başkanı Süleyman Arif Ünal, Kaymaz Belediye Başkanı Beytullah Karabulut ve dönemin Gençlik Spor İl Müdürü Erdoğan Yeşilcan eşlik ediyor. Bilecik Bozüyüklü olan Bahattin Şeker, 1991-1995, 1995-1999 dönemlerinde DYP'den 2011-2015 yılları arasında da MHP'den Bilecik Milletvekilliği yaptı. 28 Haziran 1996'dan 30 Haziran 1997'ye kadar Gençlik ve Spor Bakanlığı yaptı. Eskişehir Atatürk Stadyumu'nun ışıklandırılması onun döneminde yapılmıştır. Şeker Bakanlığı döneminde Eskişehir milletvekili gibi hareket etti. Eskişehir'e önemli hizmetlerde bulundu.
--------------------------
CUMARTESİ HİKAYESİ
GELECEĞİNİ BİLİYORDUM ARKADAŞIM

Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü.

HAYATINI TEHLİKEYE ATMA
İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu:
- Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim? 'Delirdin mi?' der gibi baktı teğmen.
-Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma. Asker ısrar etti.

DEĞMEZ DEMİŞTİM
Teğmen: Peki, dedi. Git o zaman. İnanılır gibi değildi. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar.
Teğmen,kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:
-Sana hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bak haklı çıktım. Bu zaten ölmüş.

SON SÖZLERİ
'Değdi teğmenim' dedi asker hıçkırarak. 'Gene de değdi, çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünyaya bedeldi benim için. 'Geleceğini biliyordum canım arkadaşım' diyordu arkadaşım… Geleceğini biliyordum!..'
---------------------------------------------
FOTO ŞAKA

AK Parti Eskişehir Milletvekili Emine Nur Günay:
Ahmet Bey, sen benim baba dostumsun. Bize gelin size AK Parti'den Büyükşehir adayı yapalım.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç: Cumhurbaşkanı her Salı Eskişehir'den insanları Saray'a taşımam için randevu vermeyi kabul ederse, düşünebilirim!
-----------------------------
FIKRA
BİR OSMANLICA HARİKASI

Sarıklı hoca, medresede ders anlatırken, genç mollalardan biri parmak kaldırmış: 'Susadım hocam!' Hoca sinirlenmiş: 'Öyle denmez... Derûnum ateş-i nar ile püryan idigünden, bir kadeh lebrîz ab-ı hoşgüvar, nûş eyleyerek, teskîn-i ateş ve bu sûret ile iktisab- ı ferah-ı bî-şumar eylemeliyim... demeliydin... cahiller gibi susadım, demek olur mu?' Aradan zaman geçmiş, bir gün sınıftaki mangaldan sıçrayan bir kıvılcım, gelip hoca efendinin sarığının kıvrımına girmiş... Genç molla hemen parmağını kaldırmış: 'Ey hace-i bî-misal, v'ey üstad-ı zî-kemal, bu şakird-i pür-ihmal, şol vechile arz-ı hal eyler ki; bu hikmet-i müte'al, nar-ı mangaldan bir şerare-i cevval pertab ile ser-i aliyyü'l alinizdeki sarığı iş'al eylemiştir.' Hoca, elini sarığına atar atmaz, sarık tutuşur, hemen pencereden fırlatır: 'Bre mel'un, sarığın tutuştu desene!' Genç molla da: 'Aman hocam' demiş, 'Cahiller gibi, yandı, tutuştu denir mi?'.