Eskişehir Osmangazi Üniversitesi kentimizi derinden üzen bir vahşet olayı ile Türkiye ve dünyanın gündeminde.

HAYATLARINI KARARTTI
Sözde 'Araştırma Görevlisi olan bir cani' ESOGÜ Eğitim Fakültesi binasının 3'üncü katında Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Mikail Yalçın, Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu, Dr. Öğr. Üyesi Serdar Çağlak ve Arş. Gör. Yasir Armağan'ı silahla öldürdü. İddialar doğruysa bu cinayetler 'göz göre göre' gelmiş. Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemil Yücel'in açıklamasına göre dört kişiyi gözünü kırpmadan öldüren Volkan Bayar'ın 'akli dengesi' yerinde değilmiş. Pek çok kişiyi FETÖ'cü diye şikayet etmiş. 'Hatta aklı yerinde olmayan bu kişinin şikayetleri dikkate alınarak, çok sayıda kişi meslekten ihraç edilmiş.' Bu şahıs 'anlaşamadığı, sevmediği' herkesi 'FETÖ'cü diyerek onların hayatlarını karartmış. Bu kişi ile ilgili akademisyenler şikayetçi olmuş. Ne yazık ki üniversite yönetimi bu şikayetleri dikkate almamış. Bundan dolayı bu saplantılı şahıs Eğitim Fakültesi içerisinde 'korku imparatorluğu' yaratmış. Üniversitedeki üstlerinin gözünü korkutmuş.

KORUYANLAR
CEZALANDIRILMALI

Çalıştığı kurumun amiri olan Dekan, 'akli dengesi yerinde değil' dediği bu caniyi neden açığa almadı? Neden bu şahıs ile ilgili iki yıldır bir işlem yapmadı? Bu kişi tarafından tehdit edildi mi? Edildiyse neden polise bilgi vermedi? Rektör Hasan Gönen 'üniversite içerisinde korku imaparatorluğu yaratan bu şahıs' ile ilgili neden bir işlem yapmadı? Neden onu açığa almadı? Bu konuda üniversite yönetimi olarak 'ihmallerinin olduğunu' düşünüyor mu? Böyle düşünüyorsa neden istifa etmiyor? Bu korkunç hayatta 'yaşamlarını yitiren bilim insanlarına' Allah'tan rahmet diliyorum. Yakınlarına baş sağlığı ve sabır diliyorum. Başta Rektör ve Eğitim Fakültesi Dekanı olmak üzere 'bu korkunç olayda ihmalleri olanlar'derhal görevlerinden alınmalı. Devletin hangi kurumunda olursa olsun; bu saplantılı katili koruyanlara gereken cezalar verilmeli...


****
DOĞAN'IN GÖRÜŞLERİ ÇOK TARTIŞILACAK
AK Parti Odunpazarı İlçe Başkanı Volkan Doğan önceki akşam ES TV'de Ali Baş ve Arif Anbar'a konuk oldu.

YÜZDE 55'İ SOSYAL DEMOKRAT
Programda iki konu dikkatimi çekti. Birincisi, 'Odunpazarı Belediyesi'nin yaptığı yanlış işleri, CHP'lilerin garanti oylarına' bağladığı bölümdü. Bir de 'Henüz şehirde dönüşüm yapılmadan Batıkent gibi yeni yerleşim alanlarına' geçilmesini eleştirdiği kısım. Doğan genelde çok eleştirdiği Odunpazarı Belediyesi'nin, 'halktan kopuk ve faydasız işler' yaptığını iddia etti. Bu durumun da CHP'lilerin, 'CHP'den başka partiye elimi kesseniz oy vermem' tavrına bağlıyor. Bu tavır nedeniyle Odunpazarı'nın kaybettiğini söylüyor. Doğan, 'Kocaman yürekli, siyasi parti gözetmeksizin hemşerilerine yardım eden ve seven CHP'liler duygusal davranıyor. Partileri kimi aday gösterirse göstersin oy veriyor. Odunpazarı seçmeninin yüzde 55'i sosyal demokrat seçmenlerden oluşuyor. Böyle olunca da CHP'den aday olanlar, Ne yaparsam yapayım nasılsa seçileceğim, diye düşünüp paraları çar çur ediyor' diyor. Bu yaklaşım ve bakış açısı kentte çok tartışılacak.

ARSA TOPLAYAN
İKİ YÜZ KİŞİ

Doğan'ın şehirdeki kentsel dönüşüm tamamlanmadan, 'arsa toplayan 200 kişinin zengin olduğu' iddia ettiği Batıkent'e yapılan lüks konutları örnek gösterdi. Alanönü, Karapınar, Gündoğdu, Büyükdere gibi mahallelerin 10 yıl önce kentsel dönüşümden nasibini alması gerektiğini vurgulayan Doğan 'AK Parti Odunpazarı'nı yönetirken bu mahallerde kat artırımı istemiştik. Büyükşehir Belediyesi'nden onay çıkmamıştı. Ben kat artırımı da demiyorum, Odunpazarı'nda birçok mahallede kentsel dönüşüm yapılsa ve sonra şehrin dışına doğru büyüyse çok daha iyi olurdu. O zaman parayı Eskişehir'de sıkıntı çeken hemşerilerimiz kazanırdı, arsa toplayan 200 kişi değil' diyor. Büyükdere konusundaki sözlerine katılmıyorum. Büyükdere bugün kendi kendine kentsel dönüşümü sağlamış durumda. Kent merkezine en yakın mahallelerden olan Karapınar ve Alanönü'nde 'çok virane yapılar' yer alıyor. Kente çok uzak yerde yapılan imar değişiklikleri ve dönüşüm çalışmaları neden burada yapılmıyor? Belediyeler 'arsa toplayanlara değil, Karapınar, Alanönü, Gündoğdu'da evleri olan insanlara' rant sağlamalı. Doğan'ın ES TV'de dile getirdiği bu iki görüş bence kentte çok tartışılacak...



****
CUMARTESİ HİKAYESİ
PATATES YUMURTA VE KAHVE ÇEKİRDEĞİ
Bir gün genç kız babasına ağlayarak gelir ve hayatının berbat olduğunu ve zorlukların nasıl üstesinden geleceğini bilemediğini söyler. Gün boyunca karşılaştığı zorlukların onu çok yorduğunu, sanki sürekli olarak problemlerle uğraşıp durduğunu söyler. Kızını dikkatle ve sevgiyle dinleyen baba, aşçı olduğu için kendi yöntemleriyle kızına yardımcı olmaya çalışır ve onu mutfağa götürür. Aşçı baba, üç tane tencerenin içine su koyar ve birinci tencereye patates, ikinci tencereye yumurta ve üçüncü tencereye de kahve çekirdeği koyarak hepsinin altındaki ateşi de açar. Daha sonra sessizce yerine oturur ve suyun kaynamasını bekler. Genç kız babasının ne yaptığını anlamaz ama sabırla beklemeye devam eder. Yaklaşık 20 dakika sonra, ocağın altını söndüren baba, tenceredekileri tek tek farklı kaselerin içine koyar ve kızına sorar:
'Ne görüyorsun?' Hala merak içinde olan kız cevap verir: 'patates, yumurta ve kahve' Babası: 'Daha yakından bak' der ve açıklamaya başlar: 'Patates, yumurta ve kahve çekirdeği, hepsi aynı derecede bir zorlukla karşılaştı. Ama hepsinin bu zorluk karşısındaki tepkisi farklı oldu. Patates, suya girdiğinde oldukça güçlüydü ama yaşadığı zorluk karşısında yumuşak ve zayıf oldu. Yumurta suya girdiğinde kırılgandı ve korumasızdı ancak yaşadığı zorluk karşısında sertleşti, katılaştı. Kahve çekirdeği ise diğer ikisinden bambaşka bir tepki gösterdi. Kaynayan suya maruz kalınca suyun rengini ve tadını değiştirerek içinde bulunduğu suyu tamamen değiştirdi, ortaya yepyeni bir şey çıkardı.'
'Peki sen hangisisin?' 'Yaşadığın zor durumlar karşısında nasıl bir tepki vermeyi seçiyorsun?' 'Patates misin, yumurta mısın yoksa bir kahve çekirdeği mi?'



****
FIKRA
OSMANLICA....

Sarıklı hoca, medresede ders anlatırken, genç mollalardan biri parmak kaldırmış: 'Susadım hocam!' Hoca sinirlenmiş: 'Öyle denmez... Derûnum ateş-i nar ile püryan idigünden, bir kadeh lebrîz ab-ı hoşgüvar, nûş eyleyerek, teskîn-i ateş ve bu sûret ile iktisab- ı ferah-ı bî-şumar eylemeliyim. .. demeliydin.. . Cahiller gibi susadım, demek olur mu?' Aradan zaman geçmiş, bir gün sınıftaki mangaldan sıçrayan bir kıvılcım, gelip hoca efendinin sarığının kıvrımına girmiş... Genç molla hemen parmağını kaldırmış: 'Ey hace-i bî-misal, v'ey üstad-ı zî-kemal, bu şakird-i pür-ihmal, şol vechile arz-ı hal eyler ki; bu hikmet-i müte'al, nar-ı mangaldan bir şerare-i cevval pertab ile ser-i aliyyü'l alinizdeki sarığı iş'al eylemiştir.' Hoca, elini sarığına atar atmaz, sarık tutuşur, hemen pencereden fırlatır: 'Bre mel'un, sarığın tutuştu desene!' Genç molla da: 'Aman hocam, cahiller gibi, yandı, tutuştu denir mi?' demiş.

****
FOTO ŞAKA
Muhabir: Hocam Eskişehirspor'u ligde tutacak mısınız?
Teknik Direktör Yılmaz Vural: Onu bana değil, onlara sorun. Sadece benim vereceğim gazla mazla ligde kalamayız.