Hafta içi camiamızı derinden sarsan olaylarla karşılaştık. Öncelikle Türkiye'ye tribün dersi vermiş, yaptığı ilklerle öncü olmuş büyük taraftarımız, Göztepe ile Süper Lige yükselme final maçında yaktığı meşaleler yüzünden şafak operasyonu ile 'örgüt üyesi olmak' suçundan gözaltına alınmaya başladı. 6222 sayılı sporda şiddet yasasınıyürürlüğe sokanlar sanırım meşale yakmanın karşılığı olan suçu göremeyip, bazı şeylerin bedelini ödetmek için günah keçisi olarak Göztepe ve Eskişehirspor taraftarını seçtiler. Acaba stadyuma, hatta sahaya kadar bıçakla inenler yakalanacak mı, ya da yakalansa dahi nasıl bir suçla işleme tabi olacaklar hep birlikte göreceğiz.
6222 sayılı kanuna göre meşale yakmanın bedeli açık ve nettir. Sonuna kadar uygulayın. Meşale yakan herkese ve güvenlik zafiyeti yaratan emniyet güçlerine ve stadyum güvenlik görevlilerine de uygulayın. Madem meşale yakanları tek tek bulabiliyordunuz, neden stadyum da 72 kişi hariç, diğer suçsuz yaklaşık 30 bin insanı maç izleme haklarından mahrum ettiniz. Bu işte en ufak ihmali olan hiç kimseye acımayın ama suçlarken sadece takımını desteklemeye gitmiş insanlara da terör örgütü üyesi ile suç isnat etmeyin, yazıktır, günahtır. Türk futbol seyircisine vurulmuş en büyük darbedir.
***
Maça gelecek olursak aslında Erkan Zengin'siz neler yapabiliriz diye herkes merakla kadroyu ve yapabileceklerini bekliyordu. Ama İstanbulspor maçından daha kötü, mücadelemiz daha düşük bir futbol izledik. Ben açıkçası zayıf Elazığspor karşılaşmasında daha pozitif bir futbol bekliyordum. Ama hatlar arasında bu kadar kopukluk yaşar, üç pası dahi oynayamazsanız maç kazanamazsınız. Buna karşılık girdiğimiz net pozisyonlar da vardı. Bu tür maçlarda hazırlık kampı geçirmemiş, kondisyonu bir devre çıkarabilecek takımların gol kaçırma lüksü olmamalıdır. Bu pozisyonlara girebiliyorsak bunun en büyük sebebi usta ayaklarımızın olması ve rakibin de savunma zaaflarının bulunmasıdır. Hiç kimse kimseyi kandırmasın. Koşmadan maç kazanamayız ve Ümraniyespor maçından önce de gerçek Eskişehirspor'u izleyemeyiz. Bu sene ahlakın ve karakterin ön plana çıkacağı bir yılı yaşayacağız. O nedenle hangi şartlarda ve hangi skor alınırsa alınsın, teknik ekibin ve yönetimin arkasında durarak destek olmalıyız. Bu sene bazı güruhlar diye değil, kahramanlar diye anılmak istiyorsak, birlik ve beraberlik içinde olmalıyız.
Son olarak her ne kadar kondisyon eksikliğimiz en büyük sıkıntımız olsa da, futbolcuların kazanma hırsı diye bir şey yoktu. Bunu saha içi anlaşmazlığı diye açıklayamayız. Çünkü geçen yıldan beri oynayan takımın uyum sorunu olmaz. Bunu ancak iki şekilde açıklayabiliriz. Ya saha dışından bir müdahale vardır. Ya da futbolcuların beğenmediği bir prim sistemi vardır. Transfer yasağından dolayı saha içi rekabeti sağlayamaz ve karakterli futbolcuları bir araya getiremezseniz bu sıkıntıları yaşarsınız. Yönetim ve teknik ekip dikkat diyorum.