Kalkınmanın temel taşının 'eğitim' olduğunun bilincine varan ülkeler, bütçelerinde en çok payı eğitime ayırırlar.
Hem 'ben büyük devletim' deyip, hem de tasarruf ya da kesinti deyince akla ilk önce 'Milli Eğitim bütçesi'nin geldiği ülkeler;
Eğitimin (dolayısıyla öğretmenin) önemini kavrayamamış ülkelerdir.
***
Uluslararası ölçekte öğrencilerin fen, matematik ve okuma becerilerini ölçen PİSA sınavında 'en başarılı ülke Singapur'.
Öğrenci yönlendirmesi, akademik altyapı, eğitime harcanan paranın genel bütçeye oranı gibi ölçütlerle; ülkelerin farklı alanlarda 1'den 7'e puanlandığı, Dünya Ekonomik Forumu raporuna göre;
İsviçre (6,7), Singapur (6,3), Finlandiya, Hollanda, İsveç, 'eğitim kalitesi en yüksek ülkeler' olarak listenin başında sıralanmış.
Ortak yönleri, eğitime harcadıkları para ve öğretmene verdikleri değer.
Kontrol edilemeyen nüfusu, eğitime ayrılan yetersiz bütçesi, siyasetin çağın gereklerini hiçe sayarak eğitime müdahalesi nedeniyle;
Türkiye 3,1 puanla 137 ülke içinde 105. sırada.
Sıralamada son ülke Yemen!
***
Eğitimle ilgili hemen her başarı listesinde yer alan Singapur, başarısını 'öğretmenlik mesleğine ve öğretmen yetiştirme sistemlerine verdiği önem'e borçlu.
Eğitime bütçeden yüksek bir pay ayırıyor, öğretmene doyurucu bir maaş veriyorlar.
Öğretmen yetiştiren kurumlara en başarılı öğrencileri alıyorlar. Yoğun bir pedagojik eğitim veriyorlar. Bilen, düşünen, bilgi ve düşüncesini uygulamaya yansıtan, uygulama yoluyla öğretebilen öğretmen yetiştirmeyi amaçlamışlar.
Adına da 'yansıtıcı-uygulayıcı öğretmen modeli' demişler.
***
Bizim eğitimimiz ise, 'sözleşmeli öğretmen' icadıyla aç karnına eğitimcilik anlayışına bırakılmış; önemli kadrolar mesleki liyakate göre değil, 'bizim mahalleden olsun' yaklaşımıyla doldurulmuş.
Söyler misiniz; hangi ülkede 'atanamayan öğretmen' kavramı var?
Öğretmeni üçüncü sınıf insan muamelesi gören eğitim sisteminden başarı beklemek, olsa olsa aymazlık olur.
***
'Kutsal meslek' hamasetinden, belli bir inanca göre eğitim yaptırma inadından vazgeçip; eğitimin ve öğretmenlik mesleğinin içinin doldurulma vakti geldi de geçti bile.
Uluslararası yarışta nal toplamamak, yeni dünya düzeninde yer almak istiyorsak,
Siyaset, kesinlikle eğitim kurumlarından elini çekmeli.
Eğitime bütçeden yeterli pay ayrılmalı.
Bilimsel/teknolojik bilgiye ulaşma yolları bulunmalı. Öğretim programları çağa uygun hale getirilmeli.
Öğretmenlik mesleği yeniden ele alınmalı, öğretmen yetiştirme programları değiştirilmeli.
Bir ülkenin kurtuluşu, akıllı ve çağdaş bireyler yetiştirmekten geçer. Bu da çağdaş bir eğitimle mümkündür.
Bu yüzyılda 'hafız eğitimi'yle diğer ülkelerle baş edemeyeceğimiz çok açık.
Singapur olmaktan geçtik, bari Yemen olmayalım!
***
Eğitim akla gelince 'vur abalıya' misali, tüm suçu sırtına sardığımız öğretmenler bugün göreve başlıyor. Özel sektör çoktan başladı
Seminer yapacak, sürekli değiştirilen müfredatları inceleyecek, hazırlanacak, önümüzdeki yılı saat saat, ders ders planlayacaklar.
Tatili ve mesaisi nedeniyle eleştirilen öğretmenin iş yükünden bahsedilince, bir arkadaşımın 'bizim işin mutfağı evdir, okul ise sofradır' sözü aklıma gelir hep.
Ne dersiniz? Bir yemeğin hazırlanması mı, yenmesi mi daha çok zaman alır?
Öğretmeni, sadece sofraya bakarak eleştirmek, biraz insafsızlık olmaz mı?
Yeni öğretim yılı eğitim camiasına hayırlı olsun.