Tam da sosyal medyada tek tip 'robotik sarışın kedicikler'le dalga geçilirken, Adnan Oktar'ın cemaat/tarikatına operasyon gerçekleştirildi.
Mesih iddiaları, üye devşirme taktikleri derken; cinsellik ve zenginlik üzerine kurulmuş bir 'nüfuz imparatorluğu' haline gelen tarikatla ilgili gerçekler gözler önüne seriliverdi.
Gündem bu olunca, sadece ülkemizde değil hemen her ülkede, her dinde, her inançta tüm dünyanın başına bela olan tarikatları araştırma gereği duydum.
Bir yerlerde konunun uzmanı Dr. Janja Lalich'in söyleşisine rastladım.
Bildiklerimizi ekleyerek, Lalich'in tespitlerinin üzerinden geçmek istedim.
***
Kendisi ya da dünya için daha iyi bir hayat hayal eden herkes, tarikatlar için iyi bir av aslında.
Hayatını hep bir arayış ve arzu peşinde sürdüren çağımız insanı,
En kırılgan anında yakalanıyor tarikat ağına ve sistematik bir şekilde devşiriliyor.
Ve avcılar işini iyi biliyor. Doğru zamanda, doğru yerde bulunma becerileriyle kendi tarikatlarının adresini gösteriveriyorlar avlarına.
***
Özellikle arkadaş çevrelerinden yararlanıyor; seminer, toplantı, internet, sosyal medya üzerinden yürüyorlar.
Zannedildiği gibi sadece aptal, depresif, garip, dengesiz, meczupvari insanlar değil tarikatlara katılanlar.
Aksine işlerini yürütebilecek, bağlantı sağlayabilecek zeki, yetenekli, özelliği ve kariyeri olan insanları, kendilerine para ve nüfuz sağlayabilecek zengin aile çocuklarını tercih ediyorlar.
Dünyadaki örnekler gösteriyor ki, stresli özenti dünyasında arzuları ve arayışı olan,
'Her insan tarikat ağına düşebiliyor.'
***
Devşirilen üyenin 'sevgi bombardımanı'yla kendini özel hissetmesi ve tarikata güvenmesi sağlanıyor.
Sonra ödül-ceza ikileminde özgüveni yıkılıyor, kişiliği parçalanıyor.
Üye; ailesinden, çevresinden, dostlarından kopuyor. Kendi geçmişinden şüphe duymaya başlıyor.
Daha sonra beyin yıkanıyor, kırılan parçalardan yeni bir kişilik inşa edilmeye başlanıyor.
Boyun eğmesi için 'onlar yaptığına göre ben de yapmalıyım'ı içeren akran baskısı kullanılıyor çoğunlukla; yanına dayak, istismar, aşağılama da eklenince üye psikolojik olarak donuyor, umudunu yitiriyor, kaçacak gücü kendinde bulamıyor artık.
Aradığı tüm cevapların 'tarikat lideri'nde olduğuna inanmaya başlıyor.
***
Aslında otoriter, hükmedici, yalancı tipler olan narsist ve psikopat liderler, -dışarıdakilere gülünç ve acayip gelse de- üyelere karizmatik gelmeye başlıyor.
Mistik meditasyon seanslarının etkisiyle liderlerinde ilahi bir ışık görmeye başlıyorlar. Böylece,
'Müritler, şeyhi uçurmaya hazır hale geliyor.'
***
Bu yapıların, sevdiklerimizin en kırılgan zamanlarında yanı başlarında bitiverme, zehirli ağlarını atma ihtimali her zaman var.
Eğer geleceğimiz toplumunun 'mankurt'lardan oluşmasını istemiyorsak,
Bizlere düşen çevremizi, çocuklarımızı tarikatların tehlikesi konusunda Atatürk'ün sözlerini de unutmadan eğitmek, aydınlatmaktır;
'Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.
En doğru ve en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır.'