İnsanımızın 'zam yağmuru'nda ıslandığı,
'Enflasyon fırtınası' ortasında endişeyle beklediği günlerde;
Birden kamuoyunu yönlendirecek 'cambaza bak' türünden bir konu, iktidar tarafından gündeme taşındı.
Vasiyetle CHP'nin temsiline bırakılmış, 'İş Bankası'nın Atatürk'e ait % 28,9 hissesinin hazineye devredilmesi gerektiği' söylendi.
Görevi krizin, zammın, dış politika hatalarının görülmesini önlemek olan gazeteci ve akademisyen kimlikli yorumcular,
'Mal bulmuş mağribi gibi' konunun üzerine atladı.

***

İş Bankası, Atatürk ve arkadaşlarının da kişisel paralarını koymasıyla kurulmuş bir kurumdur.
Atatürk, hisselerinin gelirinin Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumuna aktarılmasını; hisselerin takip, temsil ve denetiminin CHP tarafından yapılmasını vasiyet etmiştir.
CHP'nin bu hisselerden geliri olmadığı gibi,
Görevi sadece 'tenfiz memuru' olmakla sınırlıdır.

***

CHP'yi köşeye sıkıştırma, mal varlığına el koyma, siyaset alanının dışına atma arzusu yeni değildir.
Cumhuriyeti kuran kadrolara karşı olan, neoliberal siyasetin ülkemizdeki şubesi bazı siyasi partiler, -bazen örtülü, bazen açık- her fırsatta CHP'yi hedef tahtasına oturtmuşlardır.
1954 yılında zamanın demokrat (!) iktidarı, sonradan kaldırılan 'Müsadere Kanunu'na dayanarak CHP'nin mal varlığına el koydu. Ama hisseler kaldı.
12 Eylül darbe iktidarı, tüm partilerin mal varlığına el koydu, CHP de bundan nasibini aldı. Ancak 1992'de Yargıtay kararıyla haklarını geri alabildi.
Benzer söylemlere 90'lı yıllarda, merhum Özal zamanında da rastlamaktayız.
2010'lu yıllarda Zaman'ın aleyhte yazıları, Taraf'ın İş Bankası'nı 'Ergonokonvari bir oluşum' suçlamasıyla kumpas içine çekme çabaları, FETÖ'cülerin hedefinde de bu hisselerin olduğunu gösteriyor bizlere.
Sonuçta, CHP'nin sadece temsil ettiği 'İş Bankası'ndaki Atatürk'ün hisseleri'nde,
Birilerinin hep gözü oldu.

***

Onlarca kamu bankası ve kurumlarında yüzlerce AKP eskisi ya da yenisinin yer aldığı herkesin malumu.
Buna rağmen İş Bankası'ndaki 4 CHP'li üyeye kafayı takmanın;
İş Bankası'nın yabancılara satılacağı ya da Varlık Fonu kapsamına alınacağı söylentilerinin yayıldığı şu günlerde;
Konuyu bizzat devletin en yüksek mevkisinden dillendirmenin bir anlamı olsa gerek.
Eğer CHP'nin temsili varlığı, söylentilerden ibaret olduğunu umduğumuz bu girişimlere engel teşkil ediyorsa o başka!
Olaya bir de bu açıdan bakmakta yarar var.
İktidar, ekonomik tedbirlerle ilgili 'aleme verir talkımı …' alışkanlığından vazgeçse;
Son günlerde yaşananları açıkça görmemizi önleyen buğulu camları silebilse;
Ekonomik politikalarını, özelleştirme sonuçlarını, gerçek amaçlarını dürüst ve şeffaf bir şekilde millete anlatabilse;
Sansasyon yaratma amaçlı 'cambaza bak' söylemlere gerek kalmazdı sanırım.

***

İktidarın, kendi koyduğu 'ben yaptım oldu' kurallarıyla kurguladığı 'siyaset oyunu'nda,
Engel gördüğü kimi rakiplerini 'hizaya getirmek' için yaptırımla, mahkemeyle, hapisle korkutmaya; kamuoyunda yalan yanlış bilgilerle algı oluşturmaya;
Sarı/kırmızı kartlara bile gerek duymadan saha dışına itip oyun dışı bırakmaya çalıştığını;
Kimilerine de kendi takım formasını giydirerek elimine ettiğini görüyoruz.
Buna da her zaman böyle algısal söylemlerle başladığını biliyoruz.
Arzulanan oyunun adı belli:
'Tek kale maç!'