Türkiye'de öğrenci olmak zor. Çocuklar çok küçük yaştan itibaren sınav baskısı ve ödev yükü ile eziliyorlar. Ortaokuldan sonra iyi bir liseye gidebilmek için sınava girmek zorundalar. LGS, OKS, SBS den sonra şimdiki sınav TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı).
Sınavların isimlerinin değiştirilmesi sorunları ortadan kaldırmıyor. Neden herkes bazı liselere gitmek için mücadele ediyor? Nitelikli eğitim konusunda liselerimiz arasında farklılıkların gözlenmesi bu sınavların önemini daha da artırıyor.
EN İYİSİ TEOG…
ANCAK;
Bu 'sınav tarihinin' tüm çeşitlerini (!) fiilen yaşayan bir eğitimci olarak 'şimdilik' en iyisinin TEOG olduğunu söyleyebilirim. Bazı yönlerden eleştiri hakkımı saklı tutarak…
TEOG Sınavı öğrencilerin okullarında girmekte oldukları yazılı sınavlarından bir tanesinin daha denetimli bir şekilde ortak yapılmasından ibarettir. Bu sınavların; iki güne yayılması, yanlış cevapların doğru cevapları etkilememesi, her öğrencinin sınavlara kendi okullarında girebilmesi gibi yenilikleri öğrencileri olumlu etkilemiştir.
İyi yönetilirse, öğretmenlerin ve okulun eğitim sürecindeki rolü daha etkin olabilir. Ülke çapında müfredatın eş zamanlı uygulanmasını sağlama hedefi doğru bir hedeftir. Sosyal, kültürel ve sportif etkinliklerinin değerlendirilmeye katılması doğru bir yaklaşımdır.
TEOG BİTTİ OKUL BİTTİ (!)
2.TEOG sınavı Nisan ayının son haftasında yapıldığından 8. sınıflar yılsonu gelmiş gibi davranıyor, derse konsantrasyon sorunu yaşıyorlar.
Yerleştirme puanı hesabında yılsonu notlarının katkısı, öğretmenler üzerine 'şişirme' not verme baskısına dönüşüyor.
TEOG Sınavı daha çok öğrencileri seçmekten ziyade kazanımları ölçmeye yönelik. Bu durum soruların daha kolay olmasını sağlıyor ama sınavda yüzlerce tam yapan öğrenci olduğu için tam yapanların istedikleri liseye gitme şansları azalıyor. Yerleştirme ve nakillerde sıkıntılar yaşanıyor.
Her konuda olduğu gibi; sosyal adalet ve fırsat eşitliğindeki dengesizliklerin bu sınavlara giren çocuklarımız üzerindeki olumsuz etkilerini gözlemek için ise 'müneccim' olmaya gerek yok
GELELİM ESKİŞEHİR'E…
Eskişehir Anadolu'nun birçok kentine göre eğitim ortamları, olanakları açısından şanslı bir kenttir. O halde TEOG sınavlarında da çok başarılı olması doğaldır. Acaba durum böyle midir?
TEPEBAŞI MI ODUNPAZARI MI ÖNDE?
Milli Eğitim Müdürlükleri tüm bilgilere sahip olmasına rağmen bunları kamuoyu ile paylaşmaz, sadece tam puan alan öğrencileri ödüllendirirler. Sadece tam puan alan öğrenci sayısına göre okul başarısını değerlendirmek doğru değildir. Önemli olan kitlesel başarı ortalamasıdır.
Okul başarı sıralamalarının açıklanmamasına gerekçe olarak; özel okulların konuyu reklam malzemesi yapmaları, bu sınavın bir sıralama sınavı olmadığı gibi gerekçeler söylenir. Bu gerekçelerin bir bölümü doğrudur. Bürokratik terbiyem gereği okul ismi veya sıralama bilgileri vermiyorum. Zaten Eskişehir'deki herkes ilk sıralarda yer alan ortaokulları biliyor. Hangi liseleri tercih edeceğini de biliyor.
DERSLERE GÖRE ESKİŞEHİR'İN BAŞARI DURUMU NASIL?
Geçen yıl yapılan sınavlarda bazı ilçelerde bazı derslerin doğru cevap net ortalamalarının 20 üzerinden 5'e kadar düştüğü söyleniyor. Umarım bu konuda başarıyı artırmak için gerekli değerlendirmeler yapılmış ve önlemler alınmıştır. Okul isimleri ve sıralamaları belirtilmeden tüm ilçelerdeki derslere göre puan ortalamalarının veya net doğru cevap ortalamalarının açıklanmasının hiçbir sakıncası yok. Hatta kamuoyunun bunu bilmeye hakkı var. Böylece İlimizdeki ders bazında puan ortalamalarının (özellikle bazı derslerde ) çok düşük olduğu konusundaki karamsar düşünceleri olanları da aydınlatmış olursunuz.
'HELALLEŞİP, ALLAH'A SIĞINARAK EVDEN AYRILDI'
1.TEOG Sınavında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi bölümünde sorulan bir soru gündem yarattı.
Soru 'Halil, ülkesinin karanlık güçler tarafından işgal edilmek üzere olduğunu anladığında bunu engellemek için bir şeyler yapması gerektiğini düşündü. Çünkü adaletin olmadığı topluluklar yok olmaya, zulme rıza gösteren halklar rezil olmaya mahkûmdu. Bu yüzden vatanını korumak için elinden geleni yapmaya karar verdi. Duasını edip, ailesi ile helalleşip Allah'a sığınarak evden ayrıldı.'diye devam ediyor.
Bu soru kazanımlara uygun mu? Bunu en iyi Mehmet Hoca bilir. Ama ben bu soruda 'Adaletin olmadığı topluluklar yok olmaya, zulme rıza gösteren halklar rezil olmaya mahkûmdur.' cümlesini çok beğendim ve ana fikrine aynen katılıyorum.
Zor koşullarda, okullarında eğitimin niteliğini iyileştiren, başarı düzeylerini artıran, öğrenci merkezli, proje tabanlı çalışmalar yaparak farkındalık yaratan, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı hedefleyen çok değerli okul müdürü kardeşlerim var. Asıl işini unutup, kendini tamamen siyasete kaptırmış, rüzgara göre yön değiştiren, gücünü (!) yandaşlıktan alan, okulu öğrencilere ve öğretmenlere zehir eden, çağdışı yöneticilik anlayışından ise 'hiç bir dönemde' hiç kimseye hayır gelmedi.
BU HAFTA AKLIMA TAKILAN
Sayın Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz 'Türkiye'deki eğitim standartları İngiltere'den ve Amerika'dan daha iyi' dedi. Sayın Bakanım; Bunu hangi uluslararası veya ulusal kriter araştırma verilerine göre söylediğinizi açıklarsanız biz de öğreniriz, tarih de sizi unutmaz.
BU HAFTA ÇÖZÜLSÜN İSTİYORUM
Tepebaşı Belediyesinin depolarında binlerce kışlık bot ve kaban, ihtiyacı olan öğrencilere dağıtılmak üzere bir yıldır bekliyor. Ayıp oluyor artık. Bu işi lütfen çözün ve hemen dağıtımı yapın. Okullara dağıtım yetkisinin Milli Eğitim Müdürlüğü'nde olması uygundur. Valilik makamınca kurulacak, içinde belediye temsilcisinin de bulunduğu bir komisyon dağıtımı denetleyebilir. Büyüklerin 'ego' savaşının ceremesini çocuklara çektirmeyin. Yoksa tarih sizi unutmayacak…