Bir ay kadar önce İstanbul'da, tarım ve çevre uzmanlarının katılımıyla bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıda; ülkemizin tarım topraklarının verim gücü düzeyi, bu düzeyin artırılabilmesi için yapılması gerekenler, verimlilik sağlamak için kullanılan girdilerden olan organik ve mineral gübrelerin topraklara yarar ve zararları, bu gübrelerin çevreye verdiği zararlar, bu zararlardan insan ve hayvanların payına düşenler gibi konularla ilgili sunular, açıklamalar, yorumlar ve tartışmalar yapıldı. Katılan bilim insanlarının hemfikir oldukları en temel noktalardan birincisi, topraklarımızın genel olarak verim gücünün düşük, hatta bazı bölgelerimizin geniş üretim alanlarında çok düşük olduğuydu. Bu düşüklükte en önemli etken olarak topraklarımızın organik madde içeriği gösterildi. Toprak ağırlığı ya da hacmi içinde en az orana sahip olmasına karşılık, bir toprağın bitki yetiştirme, diğer bir deyişle ürün verme potansiyelini oluşturulan fiziki, kimyevi ve biyolojik özelliklerinin istenen seviyelerde ve etkinlikte olması bakımından çok önemli olan organik madenin oran olarak toprakta en az %3 olması gerekirken, 1990'lı yıllarda yapılan bir çalışmada topraklarımızın %90'dan fazlasının, 2011-14 arasında yapılan bir başka çalışmada ise %99'unun sahip olduğu oranın bunun altında olduğu belirtildi. Bazı araştırıcılar, topraklarımızın tamamının organik madde içeriğini en az %3 düzeyine çıkarıp, o seviyede tutmak için bir defada 2 milyar ton organik gübre verip, arkasından her yıl 800 milyon ton organik gübre vermek gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Aynı araştırıcılar mevcut kaynaklarımızın ihtiyacımızın ancak sekizde birini karşılayabilecek kadar olduğunu, buna karşılık kaynaklarımızın kullanılmasında büyük yetersizlikler olduğunu da vurgulamışlardır. Toplantıya katılan bilim insanlarının fikir birliğinde oldukları ikinci önemli konu; yetiştiricilerin topraklarının organik madde içeriğini artırmak için organik gübre uygulaması yapmamaları ve bilinçsiz, kontrolsüz aşırı miktarda kimyasal gübre kullanmalarının çeşitli ve ciddi zararları olduğuydu. Kimyasal (mineral) gübrelerin toprağın pH değerini bitkinin istediği seviyenin dışına çıkarmak, tuz etkisi yaratmak, besin dengesini bozmak, su kirliliğine neden olmak, bileşimindeki ağır metalleri toprağa bırakmak gibi hiç istenmeyen etkileri olabildiği gibi, hayvan ve insan sağlığı için de çok zararlı olan etkilere yol açabilmektedir. Toplantıda görüş birliğinde olunan üçüncü önemli konu ise son yıllarda geliştirilen ve hem organik madde ihtiyacının giderilmesi hem de bitkilerin ihtiyacı olan mineral maddelerin kısa sürede karşılanması için yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkarılan 'organomineral gübreler'in kullanımının yararlı olacağıydı. Ancak ülkemizde oldukça yeni olarak gündeme gelen bu gübreler konusunda araştırma, inceleme çalışmalarına dayanan bilgi çok çok az. Araştırma yapmakla yükümlü olan kuruluşların bir an önce bu gübrelerin kullanılmasının topraklara, çevreye ve üretime sağlayacakları faydalar ve getirebileceği olası sorunlarla ilgili çalışmalara başlaması, çok sayıda ve detaylı çalışmalar yapması, tez konuları içine almaları gerekmektedir. Organomineral gübrelerin faydaları için vakit kaybetmeden yaygınlaştırılabilmesi, sorun getirecekse bunların geç kalınmadan önlenmesi için bu gereklidir.