Bugün 18 Mart . Mehmetçiğin büyük destanlar yazdığı Çanakkale Zaferi'nin 102. Yıldönümü. Bu öyle bir savaştı ki, Türk ordusu sayı, mühimmat ve savaş gemisi açısından kendisinden kat ve kat bir düşman ordusunu Çanakkale'de kanı pahasına durdurdu.
'ÖLMEYİ EMREDİYORUM'
Yüzbinlerce gencimiz şehit olarak, İstanbul'un işgal edilmesini önledi. Türk Milleti'nin bir Diriliş Destanı oldu. Büyük Önder Mustafa Kemal Anafartalar' da kahraman Mehmetçiğe, 'Ben, size taarruz emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir' sözleri bu şanlı zaferin hangi şartlar altında kazanıldığını bizlere gösteriyor. 43. Alay 1. Piyade Taburu 1. Bölük, 1915 yılı yemek listesi vatanları için canlarını hiçe sayan kahraman Mehmetçiklerin imkansızlıklar içerisinde savaştığını bizlere gösteriyor.
SABAH YARIM EKMEK, ÖĞLEN YOK, AKŞAM YOK
43. Alay 1. Piyade Taburu 1. Bölük, 1915 yılı yemek listesi:
'-15 Haziran Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yağlı buğday çorbası ve ekmek.
-26 Haziran Sabah: Yok. Öğlen: Yok. Akşam: Üzüm hoşafı, ekmek.
-18 Temmuz Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yarım tayın ekmek.
-21 Temmuz Sabah: Yarım ekmek. Öğlen: Yok. Akşam: Şekersiz üzüm hoşafı, ekmek Yok'
İLK TEMEL ORADA ATILDI
Çanakkale Savaşları, Türk milletine Mustafa Kemal gibi askeri bir dehanın varlığını gösterdi. Çanakkale Zaferi sonrasında 'Anafartalar Kahramanı' olan Büyük Önder Mustafa Kemal, Milli Mücadeleye atıldı. Çanakkale Zaferi'nden kazandığı büyük prestij ile Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. 1923 yılında kurulan Cumhuriyetimizin ilk temel taşları Çanakkale'de atıldı.
YİNE SAVAŞ ÇIKSIN KALDIRIRIM
18 Mart 1915'te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Onbaşı Rumeli Mecidiye Tabyası'nda görevliydi. Türk topçusunun yoğun karşı ateşi ve daha önceden Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlar, bu saldırıyı püskürttü. Yapılan atışlar sebebiyle tabyada bulunan topun mermi kaldıran vinci parçalandı. Bunun üzerine Seyit Ali 275 kilogram ağırlığındaki top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirdi. Seyit Ali, ilk iki atışta Bouvet'e hafif bazı hasarlar verdiyse de, üçüncü atışında Fransız zırhlısı Bouvet'e ağır yara verdi. Atılan mermi geminin su kesiminin biraz altına isabet ederek geminin anında yan yatmasına neden oldu, daha sonra Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlardan birine çarptı. Bouvet de bu yaradan kısa bir süre sonra alabora olarak battı. Bu yüzden komutan ona onbaşılık görevini verdi. Çanakkale savaşından bir gün sonra Seyit Ali Onbaşı'ndan top mermisi sırtında fotoğrafı çekilmesi istendi. Seyit Ali Onbaşı ne kadar zorlansa da top mermisini kaldıramadı. Sonra Seyit Ali Onbaşı yine savaş çıksın yine kaldırırım dedi. Bundan sonra ancak fotoğrafı tahta bir mermiyle çekilebildi.
Savaşın sona ermesi ile 1918'de köyüne dönen Seyit Ali, ormancılık ve kömürcülük işlerine devam etti. 1934 yılında çıkartılan Soyadı Kanunu ile Çabuk soyadını aldı. Seyit onbaşı 1939 yılında verem hastalığı yüzünden hayatını kaybetti.
DÖNMEYİ DÜŞÜNMEDİLER
O dönemde asker ihtiyacı fazla olduğu için gençlerin yaşına bakılmıyor, Tartıda 45 Kilo olan her genç Çanakkale'ye götürülüyordu. Çanakkale'de savaşmaya gelen gençler hiçbir zaman dönmeyi düşünmedi. Hepsinin amacı düşmana Çanakkale'de geçit vermemekti. Ölümü göze almış cesur kahramanlardı. Vatanları için ölmek, şehit olmak istiyorlardı. O dönemde bir hüznün hikayesinin dışa vurumu olarak ağıt şeklinde söylenen 'Hey 15'li türküsü ne yazık ki bugün oyun havası olarak algılanıyor.
TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ
Hicri 1315 doğumlu Tokatlı Halil evin en küçüğüdür. Yasa gereği her evde bir erkek, ailesinin güvenliğini ve geçimini sağlamak için askere alınmayabiliyordu. Ama Halil, gönüllü olarak Çanakkale'ye gitti. Geride bıraktığı annesi Rum çeteciler tarafından öldürülür, sözlüsü Hediye' de kaçırılır. Hediye'nin bu andan itibaren hayatı kararır.
Hediye'yi uzun bir aradan sonra serbest bırakırlar. Halil'de köyüne döner. Hediye'nin başından geçenleri yanlış anlar. Ve kavuşmak ahirete kalır. Türkü bir ağızdan değil Halil ve Hediye´nin karşılıklı konuşması şeklinde söyleniyor. Ancak günümüzde 'Hey 15'li' türküsünü, düğünlerde oyun havaları olarak dinliyoruz, ritim tutuyoruz.
HÜZNÜN AĞITI OLAN
TÜRKÜNÜN SÖZLERİ
Hey onbeşli onbeşli/ Tokat yolları taşlı/ Onbeşliler gidiyor/ Kızların gözü yaşlı/ Aslan yarim kız senin adın Hediye/ Ben dolandım sen de dolan gel beriye/ Fistan aldım endazesi onyediye/ Gidiyom gidemiyom/ Az doldur içemiyom/ Sevdiğim pek gönüllü/ Koyup da gidemiyom/ Gidiyom gidemiyom/ Sevdim terkedemiyom/ Sevdiğim pek gönüllü/ Gönlünü edemiyom/ Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye/ Fistan aldım endazesi onyediye/ Giderim ilinizden (elinizden)/ Kurtulam dilinizden/ Yeşil baş ördek olsam/ Su içmem gölünüzden/ Aslan yarim kız senin adın Hediye/ Ben dolandım sen de dolan gel beriye/ Fistan aldım endazesi onyediye.'
TÜRK MİLLETİ SİZLERİ UNUTMAYACAK
Çanakkale'de vatanları için savaşan, şehit olan, gazi olan tüm kahramanları rahmetle anıyorum. Türkiye Cumhuriyeti sizlerin sayesinde kuruldu. Türk millet sizleri asla unutmayacak. Her zaman sizleri saygıyla anacak.

//////
CUMARTESİ HİKAYESİ
CUMARTESİ HİKAYESİ
ADAM KARISINI BIRAKARAK BOTA ATLAR
Öğretmen, hikaye anlatmaya başlar. Gemi, denizin ortasında aniden batmaya başlar. Gemideki bir çift cankurtaran botuna yaklaşırken sadece bir kişilik yer kaldığını görür. O an adam, karısını geride bırakır ve bota atlar.
AYNI ŞEYİ SÖYLEMİŞTİ
Batmak üzere olan gemideki kadın eşine bakar ve son cümlesi şu olur. Öğretmen bir an durur ve öğrencilerine, 'Sizce kadın, kocasına ne demiş olabilir?' diye sorar. Öğrencilerinin çoğu: 'Senden nefret ediyorum. Nankör herif!' demiştir diye cevap verir. Öğretmen, köşede sessizce oturan bir çocuk görür ve aynı soruyu ona da sorar. Çocuk, 'Öğretmenim bence 'Çocuğumuza iyi bak demiştir'' diye cevap verir. Öğretmen şaşırarak çocuğa sorar, 'Daha önce bu hikayeyi duymuş muydun?' Çocuk kafasını sallar ve 'Hayır ama annem babam vefat etmeden önce aynı şeyi söylemişti.' der. Öğretmen suratında üzgün bir ifadeyle, 'Cevabın doğru' der.
ÖN YARGILARDA BULUNMAMALI
Gemi batar, adam evine gider ve kız çocuğunu tek başına yetiştirir. Yıllar sonra çocuk vefat eden babasının günlüğünü bulur. Meğerse, çift gemi seyahatine çıktıklarında kadına ölümcül hastalık teşhisi konmuş. O kritik anda, baba ölmek üzere olan eşi yerine kendini bota atmış. Baba günlüğünde, 'Denizin dibine beraber batmayı o kadar isterdim ki… Ama çocuğumuz için, tek başına denize batmanı izlemek zorunda kaldım.' yazmış. Hikaye biter ve sınıf sus pus olur. Öğretmen, çocukların hikayeden gereken dersi çıkardıklarını düşünür. İyiyle kötüyü ayırmanın, aralarındaki ince çizginin ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu anladıklarını düşünür. Bu nedenle, olaylara yüzeysel olarak bakmamalı ve ön yargılarda bulunmamalıyız.
İLK ÖZÜR DİLEYEN
Hesap geldiğinde hesabı ödeyen bir arkadaş, zorunlu hissettiği için değil arkadaşlığa paradan daha çok önem verdiği için bunu yapar. İş hayatında sürekli inisiyatif alanlar bunu aptal oldukları için değil sorumluluğun ne demek olduğunu bildiklerinden yaparlar. Tartışma sonrasında ilk özür dileyen kişi bunu suçlu olduğu için değil etrafındakilere değer verdiği için yapar. Size sürekli mesaj atan birisi, yapacak başka bir şeyi olmadığından değil, size önem verdiğinden bunu yapar. Bir gün hepimiz sevdiklerimizden bir şekilde ayrılacağız. Sohbetlerimizi ve beraber kurduğumuz hayalleri özleyeceğiz. Bir gün çocuklarımız eskilerden bir fotoğraf görecek ve 'Bunlar kim?' diye soracaklar. İçimiz kan ağlayarak 'Bunlar, hayatımın en güzel günlerini geçirdiğim insanlar.' diye cevap vereceğiz.



Foto şaka
Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen: Meralciğim, referandumda eğer 'Evet' çıkarsa vallahi Cumhurbaşkanı adayı falan olmam. Siz olursunuz.
Eski İçişleri Bakanı Meral Akşener: Yılmaz Hocam ama ben 'Başbakan olacağım' diye yola çıktım. Kafana takma Hocam, Refarundumda 'Hayır'lı bir sonuç çıkar, ben Başbakan olur, sizi de Cumhurbaşkanı seçtiririz.