'Yeni yıl' deyince doğal olarak ilk akla gelen şey 'umutlanmak' oluyor.
Çünkü umutlarımızın gerçekleşmesini beklemek yaşamın doğal bir parçasıdır. Hadi diyelim ki 'insan umutla yaşar…' betimlemesi biraz abartılıdır, ama umutlarımız geleceğimizin filizleri değil midir?
Elbette yaşam filizlerimizin güçlenebilmesi için öncelikle o filizlere can suyu verecek 'elverişli olanaklar' sağlamak, yani 'emek vermek' gerekiyor.
Zaten 'mutluluk' denilen şey 'umutlarımızla olanaklarımızın çakışması…' anlamına gelmiyor mu?
Evet, 'umudu korumak ve yeni umutların peşine düşmek', yaşamın çok önemli bir boyutudur.
Elbette ki içi boş ve hurafelere dayalı umutlardan söz etmiyoruz; 'bilimsel dayanakları ve uygulanabilir somut hedefleri olan umutlardır' sözünü ettiğimiz…
Yeni bir yıla girerken önceki yılı değerlendirerek gelecek için veriler çıkarmak, yepyeni umutlar için coşkulanmak ve 'yılbaşını kutlamak' çok güzel bir insanlık geleneği…
İnsanlığın bu güzel geleneğinin 'altında buzağı arayarak…' çağdışı kara düşünceleriyle ülkemiz ortamını kirletenlere inat, bu güzel geleneği korumak ve geliştirmek gerekiyor.
2016 KAPKARA BİR YIL OLDU
2016 yılını kapkara yapan durumlar şöyle özetlenebilir:
  • Ülkemiz Cumhuriyet döneminde görülmemiş boyutta 'terör ve savaş batağına saplandı…'
  • Terörün ve savaşın neden olduğu 'ölümler yoğunlaştı…' Ve ne acıdır ki 'o ölümler sıradanlaştı…'
  • Uluslararası ilişkilerde son yıllarda büyük ölçüde 'güven yitiren' Türkiye'nin çağdaş dünya ile ilişkileri kopacak noktaya geldi…
  • Ekonomik durumumuz tehlike sinyalleri vermeye başladı…
  • Eğitim, kültür ve sanat alanlarımızda 'kalitesizlik' ve 'eşitsizlik' iyice arttı…
  • Son yıllarda iyice örselenen 'demokrasimiz sultan sevdalılarının oyuncağı oldu…'
İşte bu ve benzeri kara durumlar yüzünden 2016 yılı 'kapkara' unvanıyla tarihe gönderildi…
2017 YILI DA KARANLIK GÖRÜNÜYOR
Gelişi 2016'dan besbelli olan 2017 daha ilk günden ölümlerle başladı…
Üstelik sanki hiç sorunumuz yokmuş gibi, 'cambaza bak…!' taktikleriyle sürdürülen 'başkanlık tartışmaları' toplumsal gündemimizi sarmalamış durumda…
Arabesk kültürün esiri olmuş demokrasimizin çaresizliği, bize 1990'lı yıllarda Sibel CAN'ın meşhur ettiği arabesk şarkıyı anımsatıyor:
'… Bu devirde hiç kimse şah değil, padişah değil…'
Evet, bu devirde hiç kimseye demokrasiye aykırı olan kontrolsüz yetkiler verilmemeli…
Ancak görünen o ki, ülkemizde 2017'nin büyük bölümünü 'RTE'nin otoriter başkanlığını Anayasaya uyarlamak…' girişimleri meşgul edecek.
Yani demokrasimiz 'olmak ya da olmamak…' gibi ikilemle karşı karşıya gelecek.
Bu ikilem karşısında duyarlı yurttaşlar olarak, 'umutlarımızı bilimin ve demokrasinin gücünde yoğunlaştırmak' durumundayız…
Çünkü karanlıkları yırtacak tek güç bilim ve demokrasidedir.
UMUDA GİDEN UZUN İNCE YOL
İnsanlığın binlerce yıllık deneyim birikimlerinin açıkça ortaya koyduğu gibi, 'toplumsal mutluluğun en uygun ortamı DEMOKRASİ'dir…'
Çünkü insanlara 'insanca yaşama olanakları' sunabilen; insanların umut zenginliğini içinde barındırarak farklı umutlara gerçekleşme olanakları sağlayabilen bir sistemler bütünüdür demokrasi…
Sözün özü, 'özgürlük ve eşitlik' dengeleri korunarak sağlanacak demokratik bir toplumsal yaşamdadır insanların gerçek toplumsal mutluluğu…
Ancak toplumsal umutlarımızın mutluluğa dönüşebilmesi için; 'bilimin ve demokrasinin ışığında geliştirilerek sanatla süslenmiş, uygulanabilir ve sürdürülebilir projeler…' gerekiyor.
Yani toplumsal umutlarımızı 'ütopik tutkuların ve korkuların etkisindeki maceracı girişimlerden…' de korumamız gerekiyor.
Sonra da umutlar için mutlaka 'azim ve kararlılıkla emek vermek…' gerekiyor.
Umuda giden yolculuğun uzun soluklu ve kararlı yolcularının 2017'nin ilk günlerinden itibaren hep birlikte haykırmaları gerekiyor:
  • Teröre, savaşa ve katliamlara HAYIR!
  • Barışa ve yaşama EVET!
  • Sultanlığa HAYIR!
  • Evrensel demokratik değerlere EVET!
Günümüz Türkiye'sinde böyle bir durumdan söz etmek, 'umutları suya yazmak gibi bir şey…' demeyin lütfen.
Çünkü 'kötü, çirkin ve yanlışa karşı; iyi, güzel ve doğru için uğraşmaktır yaşamak…'
Tıpkı Nazım'ın dediğince:
'Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. / Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak…'
*****
2016 YILININ SON GÜNLERİNDEN UMUT PIRILTILARI
Yaşamın tüm karanlıkları bile umut pırıltılarımızı yok edemiyor. Bu bağlamda 2016'nın son günlerinde yaşadığım birkaç umut pırıltısını sizlerle paylaşmak istiyorum.
*****
24 Aralık 2016 günü Ankara'da yapılan 'EĞİT-DER Danışma Kurulu Toplantısı'na şube başkanımız Emin DAĞLI ile birlikte katıldık.
Gerekli, nitelikli ve verimli bir toplantı oldu.
Bu toplantıda 'EĞİT-DER ve abece Dergisi'nin devamının mutlaka sağlanması' kararlılığı pekiştirildi.
*****
25 Aralık 2016 günü, Tepebaşı Belediyesi tarafından organize edilen 'Medya Buluşması'; çok yerinde, anlamlı ve güzel bir buluşma oldu.
Bu buluşmada medya çalışanları 'anılarını, bilinçlerini ve umutlarını' birlikte yudumladılar.
Teşekkürler Ahmet ATAÇ.
*****
27 Aralık 2016 akşamı, EBB Şehir Tiyatroları'nın 'Sersem Kocanın Kurnaz Karısı' oyununu EĞİT-DER, TEÖ-DER ve EĞİTİM SEN üyeleri birlikte izledik.
TİYATRO, dostlarla birlikte izlenince daha da bir güzelleşiyor.
EBB Şehir Tiyatroları güzellik üretmeye devam ediyor.
*****
31 Aralık 2016 akşamı, Yenikent İşletme Kooperatifi'nin düzenlediği Yılbaşı Yemeği'nde; yeni yıl umutlarımızı dostlarla paylaşmak çok güzeldi.
Umutlarımızın mutluluğa dönüşmesi dileğiyle…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…