ÜYEP Anadolu Üniversitesi ve TÜBİTAK desteğiyle Anadolu Üniversitesi Üstün Zekalıların Eğitimi Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından 2007 yılında 'bir program olarak' kuruldu.

İLK VE TEK PROGRAM
2014 yılında 'uygulama ve araştırma merkezine' dönüştürüldü. (Anadolu Üniversitesi Üstün Yetenekliler Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi) Kapsam olarak Türkiye'deki ilk ve tek program olma özelliğini taşıyor. Merkezin genel amacı zeka, üstün zeka ve yaratıcılık alanlarında bilimsel araştırmaların yürütmek, zeka ölçümleri yoluyla üstün yetenekli öğrencileri tanılamak ve öğrencilerin entelektüel potansiyellerini en üst düzeye taşımalarına yardımcı olacak farklılaştırılmış eğitim ve rehberlik hizmetleri sunmaktır. ÜYEP, öğrencilerin yeteneklerini keşfettikleri, kendilerini geliştirme olanağı buldukları eğitsel ve sosyal bir ortamdır. ÜYEP sınıflarında geleceğin bilim insanlarının tohumları atılıyor. 'Dünya çapında zeka ve üstün yetenek alanında özgün araştırmalar yürüten ve eğitim modelleri geliştiren bir merkez olmak' ÜYEP'in vizyonudur.

HEBA OLMAMALI
Üstün yetenekli öğrencileri 'başarılı yetişkinler olarak' yetiştirmekte misyonudur. ÜYEP programı her yıl tanılama sınavları sonucu 5. sınıflardan sadece 28 öğrenci kabul ediyor. Öğrenciler 8.sınıf sonuna kadar hafta sonları ve yaz dönemi kampında, üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi konusunda eğitim almış akademisyenler tarafından çalıştırılıyor. Bu programın amacı üstün yetenekli (zekalı) çocukların ergenliğe geçiş döneminde bu yeteneklerinin körelmemesi ve topluma faydalı birer bilim insanı olması. Nitelikli liselerin niteliksiz okullara dönüştürülmesinin en büyük zararını üstün yetenekli çocuklarımız görebilir. Mevcut yeni sistemde bu çocukları kısıtlı sayıdaki nitelikli okullar dışında bulabiliriz. Büyük uğraşlar sonucunda eğitilen üstün yetenekli çocuklarımızn niteliksiz liselerde liselerde heba olmamalı.

VELİLER KAYGILI
Üstün yetenekli çocukların velileri yeni sistem nedeniyle son derece kaygılılar. Bu konuyla beni arayan veliler; 'ÜYEP tanılama sınavı sonucu programa kabul edilen bu öğrencilerin, yine ÜYEP programı dahilinde lise öğrenimlerini Üniversite bünyesinde tamamlamalarını istiyoruz. Anadolu Üniversitesi çocuklarımız için kampüs içerisinde bir bina ayarlayabilir. Çocuklarımız üniversite bünyesinde kurulacak lisede ÜYEP programı dahilinde eğitim görmelidir. Türkiye'nin gelecekte büyük ihtiyacı olan üstün yetenekli çocuklarımız eğitim sistemi içerisinde kaybolmamalıdır' dedi. Veliler kaygılarında ve isteklerinde son derece haklı. Bir 'bilim insanı' olan Anadolu Üniversitesi Rektörü Naci Gündoğan bu konuda 'gerekli hassasiyeti' göstereceğine inanıyorum. İl Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen'de bu konuda gerekli girişimleri yapmalıdır. Üstün yetenekli çocukları her yıl yap-boz tahtasına dönüştürülen sisteme kurban etmeyelim.



******

'KADIN İNSANDIR ERKEK İNSANOĞLU'

Bugün Dünya Emekçiler Kadınlar Günü. Bu günün ortaya çıkışı 8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde yaşanan acı bir olaya dayanıyor.

129 KADIN CAN VERDİ
Bir tekstil fabrikasında greve başlayan 40 bin dokuma işçisinin polis tarafından fabrikaya kilitlenmesi ve akabinde çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçinin can vermesiyle sonuçlanan olay tarihte bir dönüm noktasıdır. Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonal'e bağlı kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 1857'de ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın 'Internationaler Frauentag' (International Women's Day-Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

1921 MOSKOVA'DA
Anma tarihinin 8 Mart olarak saptanışı 1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda gerçekleşti. Adı da 'Dünya Emekçi Kadınlar Günü' olarak belirlendi. Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde de anmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın 'Dünya Kadınlar Günü' olarak anılmasını kabul etti. Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında 'Emekçi Kadınlar Günü' olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılından sonra daha yaygın olarak kutlanan özel gün, kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı.

GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından 'Dünya Kadınlar Günü' kutlanmaya devam ediliyor. Kadınlar kendilerine yönelik şiddet ve baskıların giderek arttığı bir dönemde günlerini buruk şekilde kutlayacak. Bozkırını Tezenesi olan merhum Neşet Ertaş ne güzel söylemiş; 'Kadınlar insandır, erkekler insanoğlu' diye. Türk kadınları Büyük Önder Atatürk tarafından 'kendilerine verilen hakları sonuna kadar' kullanarak, hayatın her alanında olmalıdır. Siyasette de güçlerini hissettirerek, kadınların sorunlarının çözülmesini sağlamalıdır. Evlere hapsolmamalıdır. Tüm emekçi kadınların 'günlerini' kutluyorum. Onlar için gelecekte 'güzel günlerin gelmesini' umut ediyorum...



******

Bazen bir hakaret en büyük iltifat olabilir

Yıl, 1879... Gazetecinin biri, Victor Hugo'ya soruyor: 'Eserleriniz ve siz bugüne dek çok olumlu eleştiriler aldınız, çok övüldünüz. Bunlar arasında sizi en çok hangisi hoşnut etti?' Hugo başlıyor anlatmaya: Karlı bir kış gecesiydi. Eş dostla yiyip içmiştik. Mesafe kısa diye, evime yaya olarak dönüyordum. Fena halde sıkışmıştım. Hızlı adımlarla, malikanemin bahçe kapısına vardım. Kapı kilitliydi. Var gücümle uşağıma seslendim: 'İgooooooor!' Defalarca haykırmama karşın İgor'un beni duyduğu yoktu. Sidik torbam Atlas Okyanusu büyüklüğüne ulaşmıştı. Altıma kaçırmak üzereydim. Yaşlılık işte. Çaresiz, bahçe duvarına yanaştım, etrafa bakındım, görünürde kimse yoktu, fermuarımı indirdim ve su dökmeye başladım. Tam o sırada arkamda bir at arabası durdu. Hiç kıpırdamadan, sessizce işiyordum. Arabacı nefret dolu bir sesle 'Seni haddini bilmez, buruşuk o... çocuğu! O işediğin Sefiller'in yazarı Victor Hugo'nun duvarıdır!' dedi. 'İşte, hayatımda duyduğum en iltifat dolu söz buydu.'



******

FOTO ŞAKA

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli:
Meralcığım, sana 'biraz dinlen' dedim. Bir parti kurup karşıma çıktın.
MHP Genel Başkan Adayı Meral Akşener: Devlet Bey ben de dediğinizi yaptım. MHP tabanına kendimi dinlettirdim.




******

FIKRA

KARŞI TARAFA GEÇİP DE BİZE Mİ KÜFRETSİN



Demirel'in Başbakan olduğu dönemlerden birinde kendi tarafında sürekli küfreden bir milletvekili hakkında diğer milletvekilleri şikayette bulunmuşlar. 'Sayın Demirel bu milletvekili sürekli küfrediyor. Lütfen partiden ihraç edelim gitsin.' O hazırcevaplığı ve kıvrak zekası ile Demirel yapıştırmış cevabı: 'Binaenaleyh, olmaz öyle şey. Biz ihraç edelim karşı tarafa gidip bize mi küfretsin? Bırakın adamı.'