Sevgili okurlar; geçtiğimiz haftasonu üyesi olduğum Türkiye Hafız-ı Kur'an ve Mevlithanlar Derneği'nin davetlisi olarak İstanbul'da bir etkinliğe davet edildim. Etkinliğe siyasetçiler ve bazı belediye başkanları da eşleri ile birlikte katıldılar. Etkinlikten sonra verilen arada bir milletvekili eşinin yanındaki hanımlarla konuşmasına şahit oldum. Milletvekili eşi, 'Eşim daha önce Türkiye'nin en büyük kuruluşlarından birinde genel müdürdü. Şimdi milletvekili. 14 bin TL Milletvekili maaşı alıyor. Ben de öğretmenim ve 4 bin TL maaş alıyorum. Toplamda evimize ayda 18 bin TL para giriyor. Biz bu parayla nasıl geçiniriz?' diyerek dert yanıyordu.

Bu sözleri duyunca dayanamadım ve yaşadığım bir olayı örnek vererek konuya girdim, 'Doğudan bir vatandaşımız bize başvurarak iş istedi. Ne iş olsa yapabileceğini söyledi. Ben de oturduğumuz apartmanda görevli olarak çalışabileceğini söyledim ve işe başladı. Kendisine net bin lira maaş veriyoruz ve sigortasını yatırıyoruz. Bu adamın 7 çocuğu var. Anne ve babası da yanında, o bakıyor. Eşi ve kendisi ile birlikte tam 11 nüfusa bin lira maaşla bakıyor. Hanımefendi bu adamın halini bir düşünürseniz halinize şükretmeniz gerekir' dedim.

Milletvekilleri 18 bin lira maaş alırken, 1300 TL. asgari ücreti vatandaşına çok görürse bunun hesabını kıyamet günü nasıl verecek? İslam'ın hükmü ise ilimde kendinden üstüne mal ve mülkte ise kendinden daha aşağıda olanlara bakmaktır.

Bir dize ile yazımızı tamamlayalım: İnsafı terk eyleme fani cihandır bu. Gelen gideni görmez iki kapılı handır bu.