2017-2018 Eğitim yılı 17 Eylül'de başlıyor. Ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı'nda yıllardır 'adalet', 'liyakat' gibi kavramlar yok sayıldı.

YARGI HİÇE SAYILDI
İktidar yanlısı Eğitim Bir-Sen dışındaki sendika üyesi eğitimciler huzursuz bir ortamda görev yaparken, zaman zaman büyük haksızlıklara maruz kaldı. Milli Eğitim Bakanlığı'nda güç 2006-2014 yılları arasında FETÖ'cülere aitti. Sözde 'alınları secdeye değen' FETÖ'cüler Milli Eğitim'de sınav kazanma, liyakat, adalet gibi kavramları çöpe attı. Bunda amaç, 'Dindar nesil yetiştirmekti.' Verilen eğitimin niteliği bilinçli şekilde düşürüldü. Beden Eğitimi, Müzik ve Resim dersleri bilinçli şekilde azaltıldı. 76. Madde ile ülke genelinde binlerce kişi bir gecede okul müdürü, şube müdürü yapıldı. Sınav kazanarak, yönetici olan on binlerce liyakatli insanın hakları gasp edildi. Mağdur eğitimciler mahkemeyi kazanmalarına rağmen, hakları teslim edilmedi. Yargı kararları hiçe sayıldı. 17-25 Aralık hain kumpasları sonrasında da Milli Eğitim'de değişen bir şey olmadı. Adaletsizlik daha da artarak sürdü. 15 Temmuz'daki darbe kalkışmasından sonra Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar kamuda liyakatin önemine dikkat çekmeleri sonrasında herkes umutlanmıştı. Ama 'Proje Okulu' mağdurlarına yapılan baskılar gösterdi ki eğitimde yine değişen bir şey olmadı.

TACİZ OLAYLARI
KAPATILMAMALI

İyi bir eğitimci ve eğitim yöneticisi olan Prof. Dr. Ziya Selçuk'un Milli Eğitim Bakanı olması beni umutlandırmıştı. Ancak Milli Eğitim'de yaşanan başarısızlığın ve kaosun mimarlarının yarattığı o çarpık yapıyı hala düzeltemedi. Umarım bu konuda kısa sürede gerekli adımları atar. Selçuk, Milli Eğitim'de 'Akıllarınca din bezirganlığı yapıp, yönetici değerlendirmelerinde, atamalarında kul hakkı yiyenlerin' üzerine gitmelidir. Milli Eğitim'de yıllardır olmayan 'Adalet kavramını' tekrar getirmelidir. Sendika yöneticilerinin derslere girmeden maaş ve ek ders ücreti almasının önüne geçmelidir. Yaşanan bu tür olayların üzerini kapatan Milli Eğitim Müdürleri ve müfettişlerini cezalandırmalıdır. Çocuklara cinsel istismar yapan eğitimci, memur, hizmetlileri ve bu olayları kapatmaya çalışan yöneticileri gözünün yaşına bakmadan kapının önüne koymalıdır. Cinsel istismar nedeniyle adli veya idari yönden ceza alanların meslekten atılmasını sağlamalıdır.

KISKAÇTAN KURTARMALIYIZ
Şimdi bana 'Bunlar olması gerekenler' değil mi? diye soruyorsunuz. Evet bu olması gerekenlerin 'bazı zamanlarda yapılmadığı için' bunları yazıyorum. Dürüstlüğüne, kariyerine ve donanımına saygı duyduğum Ziya Selçuk'u bir kez daha uyarmak için bu yazıyı kaleme aldım. Eğitimde 'tam anlamıyla bir enkaz devralan' Selçuk'un işinin gerçekten çok zor olduğunu biliyorum. Şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Eğitimde yandaşlığın yerini liyakat almadan iyi bir nesil yetiştiremeyiz. Okulları cemaatlerin, aşırı dinci dernek ve vakıfların kıskacından kurtaramazsak, ülkeyi karanlığa teslim ederiz…




*****

SİYASİ ANILAR

'SEKEN KURŞUN MESANEME SAPLANDI'


Görünüm'de zaman zaman 'Siyasi Anılar' başlığı altında kentimizin duayen siyasetçilerinin anılarına da yer veriyorum. Bugün köşemde 2007-2011 yılları arasında AK Parti Eskişehir Milletvekilliği yapan Emin Nedim Öztürk'ün 12 Eylül 1980 öncesinde teröristlerle yaşadığı silahlı çatışma anısına yer verdim. Öztürk yaşadığı olayı şu ifadelerle anlattı; 'Kaymakam olduktan sonra kura çektim. Ordu'nun Kumlu ilçesine atandım. Burada sadece 17 gün kaymakamlık yapabildim. Orası o dönem Dev-Sol'un kurtarılmış bölgesiydi. Gezici bir ekip tarafından İstanbul'dan önce silahları göndermişler. 1979 yılında çok kuvvetli bir terör vardı. Biz de onun kurbanı olduk. Gece lojmanı bastılar. Karşılıklı 10 dakika silahlı çatışma yaptık. Duvardan seken kurşun mesaneme saplandı. Çok zor geçen ameliyat oldu. Büyük sıkıntı çektik o dönemlerde. Vurulduktan sonra uzun yıllar Kaymakamlığa devam ettim. Daha sonra askere gittim ve Tuzla'da birinci geldim. O zaman istediğiniz yere gidiyorsunuz. Ben de evim Ankara'da diye Mamak'ta yapayım dedim. Mamak'a geldim. Sıkıyönetim görevi var. Biz Ankara'nın gecekondu semtlerinde her gün dolaşıyoruz. O zaman bazı teröristleri yakalıyoruz. Ertesi gün serbest bırakılıyor. O gün serbest bırakılanların hepsi 12 Eylül olduğunda içeri girdi.'



****

NOSTALJİ

CHP'Lİ DIŞİŞLERİ BAKANI ÖKÇÜN

Yıl 1978. 40 yıl önce. Yer CHP Eskişehir İl binası. CHP Eskişehir Milletvekili ve Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Gündüz Ökçün, parti binasında efsane Merkez İlçe Başkanı Sami Yaylalı, İl Başkanı Avukat Aydın Güngör ve parti yönetici Azmi Kerman ile birlikte. O yıllarda CHP Eskişehir parti binası vilayetin karşısındaki beş katlı Yusuf Cemal İşhanı'nın beşinci katıydı.

HUKUK PROFESÖRÜ
1936 yılında Eskişehir'de doğan Ökçün, 1977-1980 yılları arasında CHP Eskişehir Milletvekilliği yaptı. Hukuk Profesörü olan Ökçün 1977-79 yılları arasında kısa aralıklarla Dışişleri Bakanlığı görevini de üstlendi. Ökçün, henüz milletvekili olmadan önce de Türkiye'yi Cenevre Konferansı (8 Ağustos 1974) gibi önemli uluslararası toplantılarda temsil etti. Ökçün henüz 50 yaşındayken 26 Kasım 1986'da evinde geçirdiği kalp krizine yenik düştü. Merhum Bülent Ecevit, 'Prof. Dr. Gündüz Ökçün'ü çok verimli olabileceği bir çağda kaybetmekten derin acı duydum. Dışişleri Bakanlığı sırasında devletimiz kendisinden yalnız değerli bir devlet adamı değil, bir bilim adamı, uzman olarak da çok yararlanmıştır. Prof. Dr. Gündüz Ökçün'ün gerek bilim alanındaki çalışmaları gerek siyaset alanındaki üstün hizmetleri her zaman takdir ile anılacak değerdedir.' diyerek taziyelerini dile getirmişti.

AK SAÇLI KARTAL
CHP'nin Eskişehir tarihinde önemli bir ismi olan merhum Sami Yaylalı 1970-1980 arasında CHP Eskişehir Örgütü'ne damgasını vurmuş büyük siyasetçiydi. Her zaman giydiği beyaz pardösüsüyle sabah parti binasını açar. Akşam 19.00'da kapatırdı. Seçim gezileri dışında hep parti binasında çalışırdı. Herkes ona 'Ak Saçlı Kartal' derdi. Bu lakabı ona eski gazetecilerdin merhum Abdülkadir Gürol tarafından konulmuştu. Yaylalı; kırdaki çobandan, mahalledeki hastaya, orman köylüsünün sorunundan, jandarmadaki olaya, Ziraat Bankası'ndaki köylünün kredisinden öğrenci olaylarına kadar, bütün sorunlardan haberdar olur ve bunları çözerdi. CHP'de milletvekili adaylarını, belediye başkan adaylarını, yönetim kademelerini belirlenmesinde başrolü oynardı. Otoriter tavrı, ilkeli duruşu ile partililerin saygı duyduğu bir isimdi. 1980'li yılların ortasında vefat etti.

EN GENÇ İL BAŞKANI
Uzun yıllar CHP'de siyaset yapan Aydın Güngör, 1978 yılında Türkiye genelinde CHP'nin en genç il başkanıydı. 1992-1998 yılları arasında Eskişehir Baro Başkanlığı da yaptı. Güngör, çizgisinden hiç sapmadan yıllardır CHP'de siyaset yapmaya devam ediyor.

YILMADAN SÜRDÜRÜYOR
40 yıl öncesinin genç CHP'lisi Azmi Kerman yıllardır Eskişehir demokratik kitle örgütlerinde ve CHP'de demokrasi mücadelesini yılmadan sürdürüyor. Aynı zamanda ADD Eskişehir Şube Başkanlığı da yapan Azmi Kerman, Eskişehir Sol Siyasetinin önemli bir figürü olarak Çağdaş Cumhuriyet'e karşı yapılan saldırılara cesurca göğüs germesi nedeniyle takdir topluyor.



****

FOTO ŞAKA

Sivrihisar Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü: Volkancığım, büyük Kurtuluş yürüyüşünden sonra sana Büyükşehir adaylığı yakışır.

AK Parti Odunpazarı İlçe Başkanı Volkan Doğan: Hamitciğim senin gazına gelip, Büyükşehir'e aday olayım. Odunpazarı sana kalsın. Ama yemezler!..



****

FIKRA

YALAN SÖYLEYENİ TOKATLAYAN ROBOT


Baba akşam eve kucağında kocaman bir robotla geldi ve anlattı. 'Bu robot yalan söyleyeni tokatlıyor. Yemekten sonra deneyeceğiz.' Yemekten sonra oğluna sordu..
'Öğleden sonra ne yaptın?.' 'Bir arkadaşımda ders çalıştık..' Robot oğlanı tokatladı. 'Tamam!.. Tamam' dedi, çocuk.. 'Ders çalışmadık. DVD seyrettik..' 'Ne filmi' dedi, baba.. 'Kara Korsan' dedi oğlan. Robot oğlanı tokatladı. 'Tamam!.. Tamam' dedi oğlan 'Porno film seyrettik!..' 'Ne!..' diye bağırdı baba.. 'Ben senin yaşındayken, porno ne demek, onu bile bilmezdim.' Robot babayı tokatladı. Anne kahkahalarla güldü. 'Babasının oğlu!..' Robot, anneyi tokatladı!..