RÖPORTAJ: MELTEM KARAKAŞ

10 yaşından bu yana bağlamayı elinden düşürmeyen Merdan Eren, 'Bir ara Arguvan'da boş kaldım. Hemen kendimi bağlama yapmaya verdim, hiçbir eğitim almadan bahçeden topladığım ağaçlarla. Bugün beni ormana bıraksan yine saz yaparım herhalde' dedi.

Merdan Eren kimdir? Har Müzik Merkezi'ne gelenler nelerle karşılaşıyor?
1964 yılında Malatya'nın Arguvan ilçesinde doğdum. Oranın kültürü ile büyüdüm. Babamın görevi sebebiyle Malatya merkeze taşındık ve ben Malatya İnönü Üniversitesi'nde işletme eğitimi aldım. Arguvan herkesin dilinde kültürüyle, türküleriyle göz önünde olan bir değer. Onun verdiği kültürle büyüdüm ve buralara geldim. 10 yaşından bu yana bağlamayı tanıyorum. Ama elime 14 - 15 yaşında aldım bağlamayı. Ustamız olmadı. Hep cem törenlerinde, büyüklerimizin çaldığı ortamlarda onlardan bakarak, beslenerek yapmaya çalıştım.

ERDAL ERZİNCAN DESTEĞİ
Üniversite yıllarından sonra polislik mesleğini seçtim. Polislik mesleğini seçmemle beraber İstanbul'a tayinim çıktı. Hep hayallerimde vardı. Çalacak mıydım, söyleyecek miydim bilmiyordum ama gönlümde hep bir yerdeydi. İstanbul benim için bir fırsattı. 1996 yılında Erdal Erzincan ile tanıştım. Onunla iyi bir dostluğumuz oldu. O dostluğumuzun ilerlemesi sonucunda baktı benim elim saz tutuyor. 'Abi sen saz çalıyor musun?' dedi. 'Tabi çalışıyorum' dedim. 'Neden gelip bizim dershanede başlamıyorsun?' dedi. 40'lı yaşlardaydım. Yaşın verdiği sebepten kaynaklı biraz çekindim. Ama ikna oldum bağlama dersi almaya başladım. Üç buçuk yıl onlarla çalıştım. Orada aldıklarımızı, daha önceden biriktirdiklerimizi burada birileriyle paylaşma gereği duyuyorum. Çünkü bu bir kültür, bir bayrak yarışı. Bu kültürün elden ele devam etmesi gerekiyor. Bu kültürü iyi hazmetmiş insanların görevi bu. Kültürü bilmek, temsil etmek kadar aktarmak da önemlidir. Bu meşekatli bir yol. ben de onu misyon edindim kendime. Yeni yetişen nesil kültürümüzü bilmiyor çünkü. Farklı şeylerden besleniyorlar.

Ne zaman başladın Merdan abi tam olarak bağlama çalmaya?
10'lu yaşlarda ben bağlama tutuyordum. Sadece tele vuruyordum tabi, bir iki tane notanın üzerinde geziyordum. Daha sonra 14 yaşında parasını kendim kazanarak ilk bağlamamı aldım. O zaman çok basit şeyler yapardık ama çok mutlu olurduk. 40 yıl oldu bağlama çalıyorum.

Aileden bağlama çalan var mıydı?
Dedem çok iyi cura çalarmış. Onun curası şu an bende. Kardeşlerim de bağlama çalıyor. Hatta kardeşimin klipleri de var.



Polislik mesleğini tercih ettikten sonra süreç nasıl ilerledi?
1988'de İzmir'de polisliğe ilk adımı attım. Polis okulunda da sanatsal etkinlikler yapardım hep. İstanbul'a çevik kuvvet olarak atandım ilk. 1996'da Erdal Erzincan ile tanışınca işin içine girdim. 17 yıl İstanbul, 4 yıl Sivas maceram oldu. Sivas'ta da kurs açtım. Oradaki amirlerim de destekledi. 80-90 tane öğrenci grubu yetiştirdim. 2008'de Eskişehir'e tayinim çıktı. Burada da duymuşlar teşkilatta müzik yönümü. Polis kantini var Ertuğrulgazi Mahallesi'nde. Onun üzerinde sosyal tesislerimiz vardı. Orada 2008'den 2014 yılına kadar hiç aralıksız, karşılıksız çok güzel paylaşımlarımız oldu. Daha sonra Aydın Ünal ile tanıştım. Ve Har Müzik Merkezi'ni açtık. 4 yıl birlikte çalıştık. Şimdi gönüllerimiz bir ama ayrı işler yapmaya başladık.

Har ismi nereden geliyor peki?
Har bizim kültürde zaten var. Pişmek anlamında, ateş, olgunlaştırma anlamında kullanılıyor. Har gönlümüze çok hoş geldi. Har dedik.

DİNLEDİKÇE PİŞİYORUM
Buraya gelenlerin ilk haliyle son hali arasında fark oluyor mu? Pişiyorlar mı dediğin gibi Merdan abi?
Dağlar kadar fark oluyor. Bir öğrencimiz var. 8 ay bir kursa gitmiş. Orada olmamış. 1,5 yıl başka yere gitmiş. Derken Har'ı duymuş. İki yıldır çalışıyoruz birlikte. Çok keyif alıyor. Çok güzel paylaşımlarımız oluyor. Değişimin o da farkında. Ayrıca akşam saatlerinde gelen öğrenciler hemen gitmiyorlar. Kalıp çalıyoruz, söylüyoruz. Asıl beslenme orada oluyor. Notalarla bir şey çalmak yetmez. O, et ve kemik sadece. Onu yoğuracaksın, ruh katacaksın. Bir anlam ifade etsin, gönül teline dokunabilsin. O olmayınca bir anlamı olmaz. O ruh da muhabbet ortamlarında kazanılıyor. Ben üstatları dinledikçe piştiğimi hissediyorum.

O KAFAYI SALLAMAK LAZIM
Çok küçük yaşta bir çocuğun bulunduğu bir ortamda bana saz çal dediler bana. Çok güzel saz çaldığımı söylemişler. Çalıp söyledim. Çocuk dedi: 'Çok güzel çok güzel dediniz ama hiç kafasını sallamıyor.' Onunla özleştirmiş işte. Bence o çok güzel dokundu tele. İşin özü orada. O kafayı sallamak lazım. Kendinden geçmek lazım.

Eskişehirlilerin bağlamaya ilgisi nasıl?
Bu kültürden uzaklaşılmışsa bunun sebebi yine bizleriz. Ne kadar anlatılmazsa, çocuklar yaklaştırılmazsa ilgi alaka azalıyor. İnsanlar ciddi anlamda değerli olanı biliyorlar. Ve bunu anladıklarında peşini bırakmıyorlar.

EĞİTİM ALMADAN
Peki, burası olmasaydı ne yapardın Merdan abi?
Müzik olurdu hayatımda yine. Lise askerlik dönemi arasında bir ara boş kaldım. Arguvan küçük 2000 bin nüfusu olan bir yerdi. Hemen kendimi bağlama, kavak kemane yapmaya verdim. Kendi başıma. Hiçbir eğitim almadan. Bahçeden topladığım ağaçları ilk önce şekil olarak benzettim. Daha sonra teknik özelliklerini aktarmaya çalıştım. Ama onu hiç bırakmadım. Yani bugün beni ormana bıraksan yine saz yaparım herhalde.



SEVECENLİKLE YAPTIM
İnsanlar emekli polis memuru olduğunda şaşıran oluyor mu? Çok farklı alanlar çünkü.
Tabi insanın asıl yetiştiği, kalbinin nerde çarptığı gönlünün nerede olduğu çok önemli. Benim doğam biraz daha farklı. Polislik mesleği insanların gözünde sert mizaçlı kişilerin yaptığı bir iş. Benim öyle bir yüzüm olmadı. Ruh halimde ona uygun değil. Teşkilattaki arkadaşlarım 'Sen nasıl polis oldun?' derdi. Polislik mesleği ciddi anlamda çok kutsal bir meslek. Bu kutsallığın farkındaydım ve görevimi hep bu anlamda yaptım. Hiçbir ayrım yapmadan ben hep doğrunun yanında oldum. O sevecenlikle yaptım mesleğimi.

Alevi kültürünün katkısı oldu mu peki?
Bizim zamanımızda cemler çok olurdu. Dedeler çok gelirdi. Onlardan edep erkan dersini aldık. O kültürü alınca her şeyinizi etkiliyor. 10 yaşındaki bir çocuğun bile karşısında bacak bacak üstüne atmam. İnsanlar çok kutsaldır. Yaradan her şeyi onlar için yaratmış. Bu bağlamda insanı değerli buluyorum. Bir can geldiğinde hürmet gösteriyorum ve bu müziğimi de etkiliyor.

BAĞLAMAYLA NEFES ALIYORUM
Bağlama, müzik hayatının neresinde dersem?
Bir yuvarlak çizelim. Yarısı bağlama. Diğer kalanı yemek, içmek, barınmak vs. Bağlama benim için hayatın yarısı. Ben onunla nefes alıyorum, kendimi ifade ediyorum. Burada 7 saat bağlama çalıyorum. Ama eve gidince yatıp uyumuyorum. Yine bağlama alıyorum elime.


Editör: TE Bilisim