'Umutları Suya Yazmak' başlıklı önceki yazımda, 'Türkiye toplumunun etnik ve dinsel farklılıkları, Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde bugün olduğu kadar ayrıştırılmadı…' diyerek, konuyla ilgili düşüncelerimi ve endişelerimi sizlerle paylaşmıştım.
İzninizle bu konuyu somut örnekleriyle birlikte biraz daha irdelemek istiyorum.
Evet, özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra ülkemizde 'ırkçılıktan kaynaklanan çatışmacı dil ve eylemler her yanımızı sardı.'
Nefret söylemleri, hoşgörüsüz tavırlar ve karşı düşüncedekileri linç etme tutumları; tehlikeli bir virüs gibi toplumsal bünyemizi kemirmeye başladılar.
Bu tehlikeli tırmanışın tespit edilmesi, sergilenmesi ve sorunun çözümü için, her duyarlı yurttaşın çaba göstermesi gerekiyor.
Çatışmacı Dil ve Terör Birbirini Körüklüyor
Siyaset arenamızın en tepesindeki sivri dilli siyasetçilerimizden başlayarak toplumumuza dalga dalga yayılan 'ötekileştirici ve çatışmacı dil', ülkemizde otuz yıldır sürüp gelen terör yangınını iyice harlandırıyor…
Harlamak ve parlamak için zaten bahane arayan terörün azgınlaşması yüzünden de sivri dilli çatışmacılar demokrasi meydanlarında değneksiz dolaşıyorlar…
Bir başka deyişle, toplumumuz 'gücün terörüyle, terörün gücü' arasında sıkışmış durumda…
Her gün onlarca yurttaşımız 'şehit oluyor' ya da 'etkisiz hale getiriliyor' ve bedeninin bir parçasını çatışmalarda yitirmiş 'genç gazilerimiz' o kadar çoğaldı ki…
Sözün özü, ülkemizde 'barış yanıyor…'
Yangına Körükle Gidenler…
Kullandıklar çatışmacı dil ve eylemlerle ülkemizdeki barış yangının körükleyen siyasal odakları iyi görmek ve sergilemek bir yurttaşlık görevidir.
Doğal olarak yükleneceğimiz görev, başta PKK ve IŞİD olmak üzere 'demokratik anlamda meşru olmayan terör örgütlerini' değerlendirmemiz dışında tutarak, siyaset arenamızdaki yasal/meşru partilerimizin konumlarını irdelemektir.
AKP/RTE Çizgisi: 13 yıldır iktidarda olan AKP, kendilerini 'mağdur' göstererek toplumumuzu ötekileştiren çatışmacı dili çok iyi(!) kullandı, kullanıyor. Son yıllarda (özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra) bu ayrıştırıcı dilin dozajı iyice arttı.
İşin acısı, artık bu ayrıştırıcı dil devlet adamları tarafından ve çok hoyratça kullanılıyor. Ve bu durum ülkemizdeki barış yangınının en etkileyici körüğü oluyor…
Buna rağmen 'terör demagojisini' en çok AKP kullanıyor. Ama bu demagoji, 'Düne kadar çözüm süreci diyenler şimdi neden çatışmayı körüklüyor…' sorularını engelleyemiyor.
AKP/RTE çizgisinin günümüzdeki temel amacının, 'otoriter başkanlık rejimi için TBMM'de parmak çoğunluğu sağlamak olduğu…' o kadar açıkça sırıtıyor ki…
Eğer ülkemizde 'barış patlak verirse' bundan en büyük zararı AKP'nin göreceği açıktır.
HDP Çizgisi: Ülkemizde Kürt siyasal hareketi 30 yıldır 'ayrışmacı ve çatışmacı' bir çizgi izliyor. HDP Çizgisi ise bugün, 'PKK/Kandil ve demokrasi arasında sıkışmış durumda.' Bu sıkışıklık HDP'yi bir sağa savuruyor, bir sola…
Daha düne kadar Kürt sorununun sözde çözümü için AKP ile işbirliği yaparak CHP'yi dışlayan HDP, bugün AKP'nin baraj saldırısı karşısında CHP'den ve sol güçlerden medet umuyor…
HDP, Kürt sorunun çözümü için 'öncelikle etnik siyasetten ve terörden arınması gerektiğini' henüz yeterince içselleştiremedi. Onun için, bir yandan Kürt ırkçılığı ve terör tuzaklarına, diğer yandan AKP/RTE tuzaklarına çok kolay düşüyorlar…
HDP'nin ayrışmacı ve çatışmacı siyasette ısrarcı olması, belki de varlık nedenleridir… Oysa ülkemizde barışın patlak vermesi HDP'nin de kurtuluşu olabilir.
MHP/BBP Çizgisi: Ülkemizde uzun yıllardan beri 'Türk Milliyetçiliği' ya da 'Türk-İslam Sentezi' doğrultusunda varlığını sürdüren bu çizginin en belirleyici özelliği 'ayrıştırıcı ve çatışmacı siyaset' olagelmiştir.
Özellikle 1970'li yıllarda 'terörle iç içe olan' bu çizginin günümüzdeki temel politikası da 'Türk-Kürt ayrımcılığı' üzerine sürmektedir. Bu yüzden de son 13 yıldır en belirgin siyasetleri 'AKP'ye koltuk değneği olmak…' biçiminde sürmektedir.
Birleştirici Güçler
Ülkemizde 'ayrışmacı/çatışmacı' siyaset yerine 'birleştirici/uzlaşmacı' bir çizgi izleyen siyasal hareketlerin durumu da şöyle özetlenebilir:
CHP ve Sosyal Demokratlar: Bugün 'ülkemizdeki sosyal demokratların CHP çatısı aylında birlik sağlamış olmaları' önemli bir avantajdır
Ülkemizde 'Cumhuriyetin kurucu partisi' ve 'çoğulcu demokrasinin kurucusu' olan CHP, günümüzde de önüne 'Türkiye'nin birleştirici gücü' gibi önemli ve doğru bir hedef koymaktadır.
CHP'nin savunduğu 'sosyal demokrat çizgi', doğal olarak 'ayrıştırma ve çatışmadan uzak, birleştirici bir siyaset' gerektirmektedir.
Bu nedenlerledir ki, 'Türkiye'de Kürt sorunun gerçek çözümü ve kalıcı barışın sağlanmasında CHP'nin çok önemli katkıları olabilir.'
Bugün Türkiye'nin 'daha nitelikli, daha katılımlı ve daha kitlesel bir CHP ye' her zamankinden daha çok gereksinimi vardır.
Türkiye Sosyalist Hareketi: Ülkemizde sosyalist hareketin özellikle 1980'den sonra 'güçsüz ve parçalı' olması, demokrasimizin çok büyük bir eksikliğidir.
Ayrıca, 'ülkemizde sosyal demokratlarla sosyalistler arasında güçlü bir örgütsel dayanışma olmaması' da bu eksikliği büyütmektedir.
Bugün ülkemizdeki bazı sosyalist grupların 'HDP/PKK şemsiyesi altına sığınmaları', bazı ulusal solcu gruplarında 'şovenizme kaymaları' ise çok büyük yanlışlıktır.
Sosyalist solumuzun bu karmaşık ve etkisiz ortamında ortaya doğru ilkelerle çıkan 'Birleşik Haziran Hareketi (BHH)' ve 'Barış Bloku' gibi kardelenler umut vermektedir.
Yaşamın tüm sorunlarının çözümü gibi birlik ve barış umutları da 'bilim ve demokrasidedir.'
Unutulmasın ki 'çağımızda toplumları sadece bilim ve demokrasi birleştirebilmektedir…'
Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.