Türkiye’de geçmişten bu yana akademinin, kamunun, özel sektörün, sivil toplumun ve yurttaşların cevap aradığı birtakım sorular var: “Ekonomi neden kötü? Ne olacak bu ekonominin hâli? Nasıl geçineceğiz?”

            Türkiye’de geçmişten bu yana akademinin, kamunun, özel sektörün, sivil toplumun ve yurttaşların cevap aradığı birtakım sorular var: “Ekonomi neden kötü? Ne olacak bu ekonominin hâli? Nasıl geçineceğiz?”

            Ekonominin gidişatıyla ilgili soruları yanıtlamak bir yandan oldukça kolay, diğer taraftan ise açıklanması güç. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, ekonominin durumunu açıklamaya yönelik birçok göstergenin bulunması. Diğeri ise hangi değişken kullanılırsa kullanılsın, günün sonunda vatandaşın hanedeki alım gücüne dönmek durumunda kalması.

            Bu yazıda, ilk olarak ekonomik göstergeler arasında dış ticaretin önemine değineceğim. Sonuç olarak ise vatandaşın bütçesiyle bu göstergeler arasındaki ilişkiyi açıklama girişiminde bulunacağım.

            Ekonomiyi açıklamaya yönelik göstergeler arasında dış ticaret verilerinin büyük öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Hatta bu rakamlar, ekonomideki diğer birçok rakamı da etkiliyor. Dış ticaret açıklarının büyümesi, ekonomideki diğer birçok olumsuzluğun temel değişkeni.

Dış Ticaret Açıkları Kronik mi?

            Küresel kapitalist sistem içerisinde her ülkenin dengeyi sağlamaya çalıştığı temel bir konu var: dış ticaret. Dış ticaret dengesi, ülkenin yaptığı ithalat ile ihracat arasındaki dengeyi ifade ediyor. Yani yurtdışına satılan malların parasal değeri ile yurtdışından satın alınan malların parasal değeri arasındaki denge. Satılan malların değerinin, satın alınan malların değerine oranı “karşılama oranı” olarak ifade ediliyor. Karşılama oranınız yüzde 100’e ne kadar yakınsa, ekonominizdeki dış ticaret dengesini o denli sağlamış oluyorsunuz. Şimdi Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlanan son veriler ışığında Türkiye’nin dış ticaret dengesini ele almaya çalışalım.

            Türkiye’nin 2023 yılının Aralık ayındaki ihracatı 22 milyar 999 milyon Dolar değerindeyken, aynı dönemdeki ithalatı 29 milyar 111 milyon Dolar. Yani ülkenin ithalatı, ihracatından 6 milyar 113 milyon Dolar daha fazla. Bu rakam, Türkiye’nin 2023 yılının Aralık ayındaki dış ticaret açığını ifade ediyor. Bu verilerden hareketle, Türkiye’de Aralık-2023 döneminde ithalatın ihracatı karşılama oranının yüzde 79 seviyesinde olduğu görülüyor.

            2023 yılının tamamını esas aldığımızda ise dış ticaret açığının toplam 106 milyar 39 milyon Dolar’a ulaştığı görülüyor. İthalatın ihracatı karşılama oranı ise yüzde 71,19’da kalmış durumda.

Peki bu durum, yalnızca 2023 yılına mı özgü?

Yıllar itibariyle bir değerlendirme yapıldığında hem bu sorunun yanıtını hem de Türkiye’nin kronik niteliğe sahip olan bir ekonomik sorununu tespit etmemiz mümkün.

Tablo: Türkiye’de Yıllar İtibariyle Dış Ticaret Dengesi (Milyon Dolar)

Yıllar

İhracat

İthalat

Denge

Karşılama Oranı (%)

2023

255.811

361.847

-106.039

71,19

2022

254.171

363.712

-109.542

69,84

2021

225.215

271.425

-46.212

83.14

2020

169.637

219.517

-49.879

77

2019

180.835

210.344

-29.513

85,97

2018

177.169

231.152

-53.985

78,20

2017

164.495

238.715

-74.220

69,39

2016

149.246

202.189

-52.943

73,88

Kaynak: Ticaret Bakanlığı

            Yukarıdaki tablo bize açık bir şekilde gösteriyor ki dış ticaret açıkları Türkiye ekonomisinin kalıtsal bir sorunudur. Bu tabloyu daha eski yıllara kadar uzatmak mümkün. Ancak sonuç değişmiyor… Dış ticarette ihracatın ithalatı karşılama oranı, genellikle yüzde 70’ler seviyesinde seyredip bazı yıllarda sürpriz bir şekilde yüzde 80’in üzerine çıkıyor.

            Tablonun bize sunduğu başka bir veri de 2021 yılından itibaren ithalatın ve ihracatın önceki yıllara göre hızlı bir biçimde yükselmesi. Tabi bu durum dış ticaret açığının da daha yüksek bir ivmeyle büyümesine yol açmış durumda. Ancak belirtmek gerekir ki bu durum, satılan ve satın alınan malların miktarının arttığı anlamına gelmiyor.

Artışın en önemli sebebi, 2021 yılından itibaren döviz kurlarındaki astronomik yükseliş. 2019 yılı için Amerikan Doları’nın ortalama alış fiyatı 5,67 TL iken, bu rakam 2020 yılında 7 TL, 2021 yılında 8,86 TL, 2022 yılında 16,55 TL ve 2023 yılında 24,01 TL’ye ulaştı. 2023 yılının Aralık ayına gelindiğinde ise 30 TL’ye dayandı.

            TL’nin Dolar karşısındaki değer kaybı, ülkenin dış ticaret dengesine negatif olarak yansıyan ana unsurlardan birisi. Yurtdışından satın aldığınız malların değeri, dolara endeksli bir şekilde artarken; yurtdışına sattığınız malların değeri aynı oranda artmıyor. Bu durum, sadece ihracata dayalı üretim yapan işletmelere olumlu yansıyor. İhracat yapan şirketler, işgücü maliyetleri TL bazlı olarak kaldığı için kâr marjlarını arttırabiliyor. Ancak toplumun yüzde 70’ini oluşturan ücretliler, bu durumdan olumsuz biçimde etkileniyor.

Düşük Teknolojili Ürünleri Satmanız Ekonominizi Kurtarmıyor!

            Dış ticaret açıkları, enflasyon ve satın alma gücünü önemli ölçüde etkiliyor. Ancak bu durum, ülkenin küresel düzen içerisinde yer aldığı konumun doğal bir sonucu. İleri teknolojiye sahip olan ülkelerin ihracat malları yüksek teknolojili ve yüksek fiyatlı iken, Türkiye gibi teknolojik devrimi tamamlayamamış ülkeler düşük ve orta teknolojili ürünleri düşük fiyatlara satmaya mecbur durumda. Bu durum, ülkeler arasındaki uçurumu daha da büyütüyor.

            Türkiye’nin 2023 yılında yaptığı ihracatın 74 milyar 462 milyon Dolar’lık kısmı düşük ve 69 milyar 340 milyon Dolar’lık kısmı orta-düşük teknolojili ürünlerden oluşuyor. 89 milyar 885 milyon Dolar’lık ihracat orta-yüksek teknolojili ürünlerden oluşurken, yüksek teknoloji ürün ihracatı yalnızca 7 milyar 356 milyon Dolar seviyesinde.

            İthâl edilen malların teknoloji seviyelerine bakıldığında ise tablo değişiyor. Düşük teknolojili ürün ithalatı 32 milyar 673 milyon Dolar, orta-düşük teknolojili ürün ithalatı 102 milyar 841 milyon Dolar, orta-yüksek teknolojili ürün ithalatı 125 milyar 317 milyon Dolar ve yüksek teknolojili ürün ithalatı 31 milyar 108 milyon Dolar değerinde.

            Yüksek teknolojili ürün ithalatı ile ihracatı arasındaki fark 23 milyar 752 milyon Dolar seviyesinde. Yine yüksek teknoloji ürün ihracatının, bu gruptaki ithalatı karşılama oranı ise sadece yüzde 23! İşte bu tablo, Türkiye’nin küresel dünya sistemi içerisindeki konumuyla doğrudan ilişkili.

            Tüm bu ekonomik göstergelerin yurttaşlar açısından yarattığı sonuç ise hayat pahalılığı, yaşam şartlarının zorlaşması ve yoksulluk… Özellikle son dönemde yaşanan döviz şokları ve enflasyonun etkisiyle paranın satın alma gücünün azalması, çalışan yoksulluğunun daha da artmasına ve geniş toplumsal kitlelerin krizi hane içerisinde derinden hissetmesine yol açtı. Birçok ekonomistin ortak görüşü ise bu krizin daha da derinleşeceği yönünde…