Saadet Partisi haftalık Pazar toplantısında konuşan Tepebaşı İlçe Tanıtma Başkanı Sercan Gözegir, “17 Ağustos ve benzeri pek çok felaketten ders almadık. Bunu 6 Şubat’ta gördük. Binlerce vatandaşa mezar olan yapıların sorumluları yargılanmadı bile. Yargılananların ise bir bir serbest bırakıldığı haberlerini okuyoruz. Her doğal afette sorumluların hesap vermemesi konusunda gittikçe tecrübe kazanıyoruz. Hatta pervasızlığa öyle alıştık ki “Ben yaptım oldu” cümlesini duymadan rahat edemiyoruz” dedi.
Saadet Partisi haftalık Pazar toplantısını İl Başkanlığı’nda gerçekleştirdi. Tepebaşı İlçe Tanıtma Başkanı Sercan Gözegir, 17 Ağustos ve 6 Şubat’ta yaşanan depremle ilgili konuşarak, “Bizim için 6 Şubat ve 17 Ağustos yakın tarihimizin en acı günleridir. Tabi bu tarihleri acı bir hatıra olarak yad etmekle beraber geleceğimiz adına gereken dersleri çıkarmamız gerekir. Bir takım menfaatler uğruna doğayı tahrip etmenin ne kadar ağır bedellere mal olduğunu anlamamız gerekir. Peki gereken sonuçları çıkartıyor muyuz? Hayır! “Ders aldık, bundan sonra binaları daha sağlam yapacağız” demek, tek başına deprem veya diğer doğal afetlerin tedbiri olamaz. Doğaya karşı açılan her savaş beraberinde çok acı bir yıkım getirir. Belki biz göremeyiz ama gelecek nesiller bu bedeli ödeyecektir” ifadelerini kullandı.
SAKIN OLA TATLI SÖZLERE ALDANMAYIN
Gözegir, konuşmasına, Alpagut-Atalan Bölgesi’nde Altın-Gümüş Maden Ocağı ve Zenginleştirme Tesisi projesinin bir an önce sonlandırılması gerektiğini söyleyerek şöyle devam etti: “Doğa ile savaşın yeni bir cephesi de şehrimizde açıldı. Malum olunduğu üzere Atalan ve Alpagut bölglerinde altın aranması için çalışmalar başladı. Yetkililer hiçbir sorun yaşanmayacak diyor. Yani biz doğayı tahrip edeceğiz ama hiç sorun olmayacak diyorlar. Buna inanmak mümkün değil. Bilimsel veya varsayımsal veriler bir yana, sadece basit çıkarımlarla bile bu işin şehrimizin geleceği adına ne denli büyük bir tehdit olduğu ortada. “Efendim her tedbiri aldık, son teknoloji sistemler kullanacağız” gibi aslı astarı olmayan tezviratlarla birbirimizi kandırmayalım. Eminim İliç’te de son teknoloji kullanılıyordu. Orada da tüm tedbirler alınmıştı. Sonuç ne oldu? İlla çok acı tecrübeler mi yaşamamız gerekiyor? Hasarları yıllara sari felaketler mi başımızdan geçsin? Bunu anlamak mümkün değil. Bu bölgede yaşayan halkımıza sesleniyorum. Sakın ola “İstihdam gelecek, üç kuruşluk topraklarınız birkaç binlik olacak, yatırım gelecek buralar şenlenecek” gibi tatlı sözlere aldanmayın. Bu adamlar sermaye sahipleri. Azıcık zarar etse yapacakları ilk iş istihdam ettiği işçiyi kapının önüne koymak olacaktır. Beklediği karı alamadığında yatırımı sonlandırıp, ardında çöpünü zehrini öylece bırakıp çekip gidecektir. Teklif geldiğinde, sözde eline birkaç bin sayıp senden aldığı toprağı birkaç milyona satmak zerre tereddüt etmeyeceklerdir. Özetle kaybeden sen olacaksın, kaybeden Eskişehir olacak, kaybeden geleceğimiz olacak. Bu tarihi sorumluluğun bilincinde olmalıyız”