Sebze ve meyve üreticileri, iklim değişikliği, yüksek maliyetler, işçi yevmiyesi, zirai giderler ve durgun piyasa nedeniyle tarlalarında ürünleri dökmek zorunda kalıyor. Konu ile ilgili açıklamada bulunan Yeşil Sakarya Yaş Sebze ve Meyve Üreticiler Derneği Başkanı Süleyman Buluşan, üreticinin durumunun içler acısı olduğunu ve sektörün sıkıntılarını anlattı.

Buluşan, üreticilerin en çok iklim değişikliği ve enflasyondan yana sorun yaşadıklarını belirterek, geçtiğimiz yıllara göre çalışacak işçi maliyetlerinin arttığını ve işçi bulmada sıkıntı yaşadıklarını dile getirdi. 
Üretimin eskisi kadar kazandırmadığını söyleyen Buluşan, “2024 yılında üreticinin durumu içler acısı bunun sebebi iklimlerin değişmesi üretimde büyük sıkıntı yaşattı. Bu gün aşırı derece sıcak yaşıyoruz sonra birden don yaşanıyor. Hepsini bir anda yaşadık. Bizim için bir diğer önemli sorun üreticinin zirai girdileri, her ne hikmetse ülkemizde yüzde 50’lerde dolaşan enflasyon bizim üreticimizde yüzde 100’ün altına düşmedi yani öyle bir şey ki aldığımız ilaç gübre hatta tarlada çalışan işçiyi de eklersek maliyete yetişemiyoruz. Kaldı ki tarlada çalışacak işçi de yok. Geçen sene 300 liraya çalışan işçiyi bu sene 700 liraya çalıştıramıyoruz. Tabii ki kendilerine göre onlarda haklı çünkü malum hayat pahalığı ama benim üretimime de çok mani oluyor. Ben geçen sene üretmiş olduğum marulun 40 kasasıyla bir küçük altın yapabiliyordum şimdi 70 kasa marul satıyorum ama bir küçük altın yapamıyorum” dedi.

3 yılda 30 hastaya kemik iliği başarıyla nakledildi 3 yılda 30 hastaya kemik iliği başarıyla nakledildi

ÜRETİM ARTIK DÜŞÜK SEYREDİYOR

Faturaları ödeyemeyecek duruma geldiklerini belirten Buluşan, “Geçtiğimiz yıl ürün para yapıyordu vatandaş birden yüklendi örneğin ben burada 22 dönümlük arazide sebze üretimi yapıyorum geçen yıl ne yaptıysam bu yılda aynısını yaptım değiştirmedim. Elektriğe yüzde 38 oranında zam geldi. Şu an tarlada gördüğünüz motor elektrikle çalışıyor. Geçtiğimiz ay bizim ödediğimiz 10 bin lira civarındaki elektrik faturası şu anda 30 binlere dayandı ve üretimden gelen yok olan parayla biz bu elektrik faturasını ödeyemiyoruz. Devletin vermiş olduğu destekler çok farklı yerlere gidiyor, gerçek sahiplerine gelmiyor. Her zaman söylediğimiz bir şey var, planlı üretim planlı pazar. Bunu yapmadığımız takdirde bu ülkede sağlıklı üretim ve sağlıklı tüketim yapamayız. Bir an evvel Tarım Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı bu konuda bir çalışma yapması lazım. Sivil Toplum Örgütleri ile birlikte çalışmaları lazım. Hiç kimse kimseyi duymuyor” diye konuştu.
Havza sisteminin Türkiye’de uygulanması gerektiğini ve maliyetlerin iki katına çıktığının altını çizen Buluşan, “Geçen seneyle bu seneyi kıyasladığımızda, geçen sene marulun tanesini 10 liraya satıyorken bu sene 10 liraya satamadık. Geçen sene maliyetimiz 3 lira 5 lira iken bu sene maliyetimiz 7 liraya çıktı. Bizim üretim yapamamamızın sebebi budur. Tüm bunların sebebi plansızlıktır. Havza sistemi Türkiye’de uygulanmış olsaydı böyle olmazdı. Dolma biberi ilk ürettiğimiz zaman 50 liraydı şimdi 10 lirayla yerlerde sürünüyor. Bu durum ne tüketici için ne de üretici için iyi bir fiyat değil. Halkımızı da anlamış değilim pahalıyken yiyor ucuzken yüzüne bakmıyor. Karpuz dilimle alınan zamanlar herkes serzenişte bulunuyordu şu an karpuz 5 lira ama alan da yok satan da yok. Bundan 2 yıl önce Yeşil Sakarya Üreticiler Birliği olarak Büyükşehir Belediyesi ile birlikte kurutma tesisi projesi yaptık. Projemiz MEBKA’dan onay görmedi. Ürünün bol olduğu biz zamanda ürünü kurutup, 50 lirayken yemenin zamanıydı. Dereotu, maydanoz ve havuç ile ihracata başlamıştık ama tekrar bir talep gelmedi. Sebzelerin yola dayanıklılığı ya da pazarlamada etkendi. Ukrayna’daki savaşta bir nevi sebep oldu” ifadelerini kullandı.  
Son olarak Mihalgazi’de yapılması planlanan patlatmalı maden ocağı işletmesi projesine değinen Buluşan, doğaya ve sebzeye zarar gelecekse projeden yana olmadığını belirterek şöyle devam etti:
“Mihalgazi benim memleketim, Mihalgazi ve Atalantekke arasında çocukluk dönemlerimde atla harman kaldırmış bir insanım. O zamanlarda dağlarda altın olduğu söylenirdi. Benim sebzeme gelecek bir zarar varsa kesinlikle karşıyım ama kazmayı ellerine alıp altını bu şekilde çıkaracağız ya da çevreye zarar vermeden çıkaracağız derlerse kabulümdür. Bizim derdimiz altın değil, üretimdir. 15-20 yıl önce akü fabrikası vardı. Bu akü fabrikasının dumanı Mihalgazi’ye yetiyordu. Yağmur yağdığı zamanlar korkardık çünkü asit ürünümüzü yakardı. Niyetimiz devlete karşı gelmek ya da devletin yapacağı projeyi bozmak değil, yapılması gereken bir şey detaylıca anlatılmalı ve doğruysa yapılmalı. Ben üreticiyim üretimi bilirim madeni bilmem, altını bilmem ama altın için sebzemi, doğamı feda etmem. Mihalgazi, İç Anadolu Bölgesi’nin Antalya’sıdır. Eskişehir’de Mihalgazi denildiği zaman akıla nar gelir, tüm meyveler sebzeler gelir, şimdilerde çok kalmadı ama yine sebzeler yeşillikler, seralar var. Bizim şu an yapmamız gereken üretimi artırmaktır. Eskişehir’de 6-7 ay üretim yapabiliyoruz ama Mihalgazi’de kışın seralarda üretim kolaylıkla yapılabilir”

Kaynak: Sonhaber Gazetesi - Emrah KÖSE