Alpagut-Atalan’da Madene Hayır Platformu temsilcileri, “Bu girişim üreten bir bölgeyi yok etmek demektir. Eskişehir’de bütüncül bir ekoloji mücadelesine ihtiyacımız var. Kimse umutsuzluğa kapılmasın bölge halkını çaresiz bırakmayacağız” dedi.
Alpagut-Atalan’da Madene Hayır Platformu temsilcileri Eskişehir Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği (ESÇEVDER) Başkan Yardımcısı Filiz Fatma Özkoç, Çevre Mühendisi Ozan Devrim Yay, Avukat Mert Yedek ES TV’de canlı yayınlanan Ekstra Gündem programında Yazı İşleri Müdürümüz Ayşegül Hümmet’in konuğu oldu. Platform temsilcileri Tepebaşı ve Mihalgazi ilçelerini kapsayan alanda Cengiz Holding tarafından siyanürle altın gümüş madeni arama sürecine ilişkin detaylı bilgi verdi.
İLİÇ’TEKİ MADENİN 5 KATI BÜYÜKLÜĞÜNDE
Maden çalışmalarının ocak ayında gündeme geldiğini hatırlatan ESÇEVDER Başkan Yardımcısı Filiz Fatma Özkoç, “İlk ÇED raporu, sonra biliyorsunuz şirket ÇED raporunu geri çekti, ocak ayında gündeme geldi. Sonra biz ESÇEVDER olarak hemen bölgeye gittik, acaba bölgede bu durum ne kadar biliniyor araştırdık. Bölge halkının çoğunun altın gümüş madeni yapılacağından haberi yoktu. Biz yöre halkını bilgilendirmeye çalıştık fakat sonra ÇED raporu geri çekildi. Sanırım seçimden dolayı ÇED raporunu geri çekti, sonra seçimler yapıldı. Rapor geri çekildi ama iptal olmayacağını tahmin etmiştik çünkü şirket 3-4 yıldır oradaymış, sistemi tamamen kurmuş. Biz tekrar bir ÇED raporunun geleceğini tahmin ediyorduk, seçimden sonra gündeme geldi. Halkın bilgilendirme toplantısı 15 Ağustos şeklinde gündeme geldi. Az bir sürecimiz vardı ama biz hızlı hareket ettik. Basın açıklamasıyla Mihalgazi’de bir maden ocağının açılacağını Eskişehir halkına dile getirdik. Bize dönüşler çok çabuk oldu ve hemen kendi aramızda çevre savunucuları arkadaşlar bir araya geldik. Sağlık bir toplantı gerçekleştirdik, hepimiz bu bölgede altın gümüş madeni olamayacağının bilincindeydik. 31 Temmuz’da ilk forumumuzu yaptık ve 5 Ağustos’ta Alpagut ve Atalan’da Madene Hayır Platrormunu kurduk. Bu platform neden kuruldu? Bölgeyi hepimiz az çok biliyoruz, çok özel bir bölge. Türkiye’de iki bölge var sanırım; birisi Kars-Iğdır diğeri Mihalgazi-Sarıcakaya bölgesi… O bölgede mikroklima dediğimiz Akdeniz iklimine sahip bir bölge. Ülkemize yeşillik yetiştiren bir bölge. Türkiye ekonomisine baktığımızda üretim çok büyük sıkıntıda ve Sakarı bölgesi sürekli üreten, 4 mevsim ürün hasat edilen bir yer. Böyle bir bölgede altın ve gümüş madeninin yapılması oraya ihanettir. ÇED raporunu incelediğimizde Erzincan İliç’te yakın zamanda bir katliam gerçekleşti biliyorsunuz, oradaki ocağın yaklaşık 5 katı büyüklüğünden bahsediliyor. Buradan yola çıkılacak olursak madenciliğe hiç uygun bir alan değil. Eğer orada bir maden açılırsa bir eko kırım olur. Siyanürle ayrıştırma yapılacak buradaki en büyük problem bu zaten. Çıkarılan toprak siyanür liçiyle temizlenecek ve altın oradan ayrıştırılacak ve yılda 12 milyon ton topraktan bahsediyoruz. O toprak da başka bir bölgeye taşınacak. 12 milyon ton toprağın taşınması demek kaç kamyon hesaplayamıyoruz bile. O bölge tamamen bitecek, üreten bir bölgeyi yok etmek demek bu girişim” diye konuştu.
ALGI YARATILIYOR
Tarım Çevre ve İklim Değişikliği Bakanlığının ÇED Başvuru dosyasını 5 gün gibi kısa bir sürede kabul ettiğine dikkat çeken Çevre Mühendisi Dr. Ozan Devrim Yay, “Bu ÇED raporunda ciddi eksikler var. Bu eksiklerin sürecin başlaması için yeterli olamayacak kadar fazla olduğu için bir itirazımız da var. Başka itirazlarımız da var, dile getireceğiz. Halkın bilgilendirme toplantısı deniyor ama tam adı halkın bilgilendirme ve katılım toplantısı. Hatta eski yönetmelikte sadece halkın katılım toplantısı. Esas olan burada evet firmanın bilgilendirme yapması gerek ama amaç halkın katılımı. Kendi açısından projeyle ilgili görüşlerini, kaygılarını, eleştirilerini, varsa itirazlarını dile getirmesi gerekir. İsminden başlanarak bile algı değiştirilmeye çalışılıyor” dedi.
FİRMA YETKİLİLERİ ‘ÜRETİME BAŞLIYORUZ’ DİYOR
Bundan sonra yapılması gereken süreçle ilgili konuşan Dr. Yay, “Biz toplantı yapılmadı kabul ediyoruz ama bakanlık öyle düşünmez devam ederse belli bir süre sonra bakanlıkta inceleme ve değerlendirme komisyonu toplanacak ve orada ilgili görülen kurumlardan temsilciler firmaya nihayetinde verdikleri kapsamlı ÇED raporunda hangi konuları ne şekilde ve ne derecede incelemeleri gerektiğine dair bir kapsam belirleyecekler. Daha sonra firma en az bir yıl, bana sorarsanız çok daha uzun sürmesi gereken bir süreç ama Türkiye’de genelde en fazla bir yılda bitiriliyor, bazı araştırmalar yaparak çevresel etkileri değerlendirip bakanlığa sunacak. Son bir görüşme gerçekleştikten sonra bakanlık ‘ÇED olumlu’ veya ‘ÇED olumsuz’ kararı verecek. Normalde, mevzuata göre ÇED olumlu kararı çıkmadan hiçbir şey yapılamaz. Ne bir ruhsata başvurulabilir, ne herhangi bir izne… Biz halkın katılım toplantısından sonra durmadık bu daha başlangıç diyoruz, bölgeyi ziyaretlerimiz devam ediyor ve şunu duyuyoruz: firma yetkililerinin ‘bu toplantı da bitti artık iş bitti 6 ay sonra üretime başlıyoruz’ gibi şeyler söylediğini duyduk. Böyle bir şey mümkün de değil, yasal da değil. Bunu neye dayanarak, neye güvenerek dediklerini de bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.
15 YILLA SINIRLI KALMAZ
Bölgede maden arama çalışmaları kapsamında açılan kuyuların yasal olmadığını vurgulayan Dr. Yay, “Altın arama faaliyetleri uzun yıllardır devam ediyor ve büyük oranda da bitti. Aslında bizim her zaman söylediğimiz şey tam bir bütünsel faaliyet yani o altın aranıyorsa bir gün onun üretime geçileceği bellidir, bunlar maalesef birbirinden bağımsız değerlendiriliyor. Biz biliyoruz ki orada altın arama ruhsatı verilmiş iki önemli saha daha var; Sarıcakaya ve Mihalgazi’de. Onlar Koza Altın Şirketi’ne ait. Ama neden olduğunu bilmiyoruz sürekli el değiştiriyor. ETİ Bakır’da bunu 2 yıl önce başka bir şirketten devraldı, ruhsatları. Sadece altın madeninin etkileri değerlendiriliyor deniyor raporda. 15 yıl işletilecek deniyor ama bu tür madenlerin hemen hepsinde olan şey şudur; bittikten sonra mevcut rezerv, o bölgeden ya da başka bir bölgeden gelen rezervlerle devam ederler. Eğer başlarlarsa biz 15 yıl sonra biteceğine inanmıyoruz. Şu an mevcut ÇED sahası aldıkları ruhsat sahasının 4’te 1’i kadar. Aynı bölgeden cevher çıkarıp işlemeye devam edebilecekleri gibi başka bölgelerden de cevher gelebilir. Nitekim Mihalgazi ve Sarıcakaya’daki diğer ruhsat alan Kaymaz’daki Koza Altın Şirketinin bir gün oradaki faaliyet başlarsa oradaki cevheri Sivrihisar Kaymaz’a taşıyıp orada işleyeceğini biliyoruz. Eti Bakır’ın faaliyeti diyelim ki başladı. Üstüne o devam ederken onların yüzlerce, binlerce kamyonu eklendi. Bunlar hep birbirinden bağımsız devam ediyor. İdari yargının da zaten bazı kararları var kümülatif ele almamaktan kaynaklı. O yüzden aslında birbiriyle çok ilişkili süreçler birbirinden bağımsız değerlendiriliyor. Eskişehir’deki termik santralin iptalinde idari mahkemesinin gerekçelerinden biri de buydu” diye konuştu.
RUHSAT ALANI BİLECİK, MİHALGAZİ VE TEPEBAŞI’NI KAPSIYOR
Halkın bilgilendirme toplantısına bölge sakinlerinin kendilerinin davet ettiğine dikkat çeken Avukat Mert Yedek, “Biz köy köy gezip toplantıya vatandaşı davet ederken fark ettik ki şirket çok öncesinde çalışmaya başlamıştı. 2017’den beri gelişen süreç gitti geldi ve daha önceki süreç gelişti. Halkın da doğru bilgilendirilmesi noktasında bizim hummalı bir çalışma içerisinde olmamız ve buna dair irade almamız konusunda hemfikir olduk. Bizim tarafımızdan şimdiye kadar şirket konuştu gelin buyurun bizi dinleyin, bizim itirazlarımız var, toplantıda şerhlerimiz var, odalar, sendikalar, meslek kuruluşları buraya dair sağlık ve çevre üzerine etkilerine dair çok ciddi anlamda bizim endişelerimiz var, bu kısımları da bizden dinleyebilirsiniz diye aslında halkın bilgilendirme toplantısının o kadar geniş katılımlı olmasını biz örgütledik. Çünkü toplantının duyuruları yapılmamıştı. Zaten İnhisar’a gittiğimizde Bilecik’te hiçbir duyurunun yapılmadığını fark ettik. Sonra da şunu fark ettik; aslında ÇED alanı Bilecik il sınırı ile Eskişehir il sınırı arasında sanki idari bir sınırı var olan işlemleri atlamak için çizilmişti. Ruhsat alanı Bilecik, Tepebaşı ve Mihalgazi’yi kapsıyor. Bunun neden yapıldığını öngörebildiğimiz takdirde, şimdi biz halkın bilgilendirme toplantısına gittik ve Bilecik’te bunun hiçbir duyurusu yapılmamıştı. Bu işin Bilecik’te hiçbir usul işlemleri yapılmamıştı. Dolayısıyla biz bunun usul işlemlerinin atlanması için bir araç olarak kullanıldığını düşünüyoruz. İnhisar’a gittiğimizde maden projesine dair halkın bilgisi vardı ama toplantıdan ve var olan mücadeleden haberleri yoktu, dolayısıyla bu mücadeleden de haberleri yoktu. Zaten halkın katılım toplantısı da bütün hazırlık aşamaları da halkın ne kadar katılmaması noktasında bir çabanın ürünüydü” ifadelerini kullandı.
KAMUSAL GÜCÜ ŞİRKET ADINA KULLANDI
Halkın katılım toplantısında kendilerine düşmanlık yapıldığını ve provokasyonla sonuçlandığını belirten Avukat Yedek, “Toplantının başladığı saat 9.30’da biz bir itirazda bulunduk. Eskişehir’den gelen otobüsler, bireysel katılımlar toplantı yerine ulaşmamıştı. Köy bir abluka altındaydı, aslında bir OHAL ilan edilmişti ve gelen arkadaşlarımız da 4 kere GBT’ye tabi tutulmuşlardı. Bu durumda zaten o toplantıya zamanında yetişemezsiniz. Biz toplantı 5-10 dk bekletilebilir diye itirazda bulunduk. O andan itibaren zaten Eskişehir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik ‘Biz zaten sizi tanıyoruz. Biz sizi Artvin’deki santral projelerinden toplu konut açılışlarından, iktidara karşı her türlü yanlınızdan tanıyoruz. Sizin fikirlerine bile ihtiyaç yok’ demeye getiren ve aynı zamanda bizi tehdit ve hakarete maruz bırakmaya çalışan bir süreci başlattı. İtirazlar geldi kitle içerisinden, kitleyi provoke etti. Aslında toplantının yapılmaması ve halkın sağlıklı bilgilendirilmemesi adına elinden gelen bütün çabayı sarf etti. Ama en acı noktası şu; orada mevzuat gereği toplantıyı yönetmesi ve yürütmesi gereken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hikmet Çelik kendine sağlanan kamusal bir gücü şirket yararına kullanmaktan hiçbir çekince gütmedi. Şirket yetkilileri ne sunumu yaptı, ne bir söz aldı, ne de bir bilgilendirme yapmak ihtiyacı hissetti. Çünkü Hikmet Çelik kendisine sağlanan bütün misyonu harfiyen yerine getirmiş oldu. Söz alan arkadaşlarımız platformdan itildi. Bunlar aynı zamanda kurum temsilcileri, TTB Başkanı, TMMOB, Ziraat Odası Başkanlarının sesi kesildi. Susturulan köylüler oldu, bir köylü ben ölümle tehdit edildim dedi onun mikrofonu kesildi. Madene evet diyen köylüyle bizi karşı karşıya getirmek için elinden geleni yapıldı” dedi.
TUTANAKLARDA NE YAZDIĞINI HALA BİLMİYORUZ
Halkın katılım toplantısının yok hükmünde olduğunu hatırlatan Avukat Yedek, şunları söyledi: “Hikmet Çelik tarafından toplantı usulsüz bir şekilde bitirildi. Toplantıda söz almak isteyen avukatlar vardı, kurum temsilcileri vardı. Son sözler kullanılırken platformun çıkış yerine gitmiştim, avukatlar olarak itiraz dilekçeleri veriliyordu. Ben tutanakları incelemek istiyorum dediğimde hemen jandarma çağırıldı ve benim gözaltına alınmam istendi. Kimliğimi gösterdim jandarmaya, avukat olduğumu ve evrakları incelemeye geldiğimizi söyledim. Evrak numarası verildi mi, dosya nasıl tutuldu, konuşmalar tutanağa geçirildi mi? Çünkü şöyle bir durum var; istediğimiz kadar kayda alalım, mevcut tutanaklar bakanlığa gönderilecek. Ve inceleme değerlendirme kurulu da var olan tutanağa göre halkın katılım toplantısının yapılıp yapılmadığını usul ve esaslarını o şekilde değerlendirecek. Dolayısıyla o tutanaklar bizim için çok önemliydi. Jandarma da tutanak görmek istiyorlar deyip bizi orada bekletti. O bekletme bizi orada oyalama hamlesinden başka bir şey değildi. Çünkü diğer arkadaşlar geldiğinde tutanaklar alınmadı, evrak kayıt numarası verilmedi. Biz tutanakları inceleyemedik, tutanakları bize göstermeden oradan araçlarına binip uzaklaştılar. Usulsüz bir şekilde bitirildi, bütün bu usulsüzlüklerle birlikte bu toplantı bizce yok hükmündedir. Evet tutanak tutulmuş, halkın katılım toplantısı yapılmış diye bakanlığa gönderilse de biz bütün bu hususlarla birlikte bu toplantının yok hükmünde olduğunu düşünüyoruz. Eğer ki ÇED olumlu kararı verilirse iptal davasında da bu işin hukuki denetiminin sağlanması açısından bütün her şeyi itirazlarımızda bulunduracağız. Bir gün sonra biz gittik ve tutanakları inceleme talebinde bulunduk. ‘Size göstermeyeceğiz, yazılı talepte bulunun, yazılı talebe cevap vereceğiz’ dediler. Alınmayan dilekçeler zaten işleme konulmayacak ama alınan dilekçeler işleme konuldu mu biz bilmiyoruz. Hatta bilgi isteme hakkımızdan kaynaklı tutanakların bir örneğinin bizimle paylaşılması için talepte bulunduğumuzda da ‘bakanlıktan isteyin’ diye bir geri dönüş yapıldı. Bakanlıktan istedik henüz bir cevap gelmedi. Biz o gün, o tutanaklara ne yazıldığını gün itibariyle hala bilmiyoruz, hiçbir bilgi paylaşılmadı.”
BÖLGE HALKI UMUTSUZ OLMASIN
ÇED Raporunun sonucuna göre hukuki mücadeleye devam edeceklerini belirten Avukat Mert Yedek, halkın katkısının önemli olduğunu dile getirdi. Yedek, “Eskişehir’in gündeminde madenin yer alması için çalışmalara devam edeceğiz. 2022 TEMA Raporuna göre Eskişehir’in yüzde 71’i ruhsat alanlı, madenlere ruhsatlı. Bu sadece Alpagut’la biten bir mesele değil. Eskişehir’de bütüncül bir ekoloji mücadelesine ihtiyacımız var. Biz bunun için mücadele ediyoruz. Aynı zamanda çok kısa sürede güzel çalışmalar yaptık, büyüyerek ilerliyoruz, platform güçlü hareket ediyor. Biz sürecin bitmediğini anlatıyoruz, henüz başlangıç aşamasında. Halka ‘bitti’ diye anlatılıyor ama yeni başlıyor kimse umutsuzluğa kapılmasın. Biz o bölgede madene karşı olup da kendini yalnız hisseden kimseyi çaresiz bırakmayacağız” dedi. ÇED Raporuna verilecek olan ‘olumlu’ ya da ‘olumsuz’ kararının 12 ay içinde açıklanması gerektiğini belirten Avukat Yedek, üzerine 6 ay revize süre üzerine 1 ay daha eklenebileceğini belirtti. Yedek, “En fazla 19 ay içinde ÇED Raporu süreci tam