Alpagut ve Atalan’da Madene Hayır Platformu Temsilcileri, “Cengiz Holding belki birçok yerde altın madeni kurmuş olabilir ama Eskişehir halkıyla karşı karşıya gelmemişti. Eskişehir halkının bu mücadelede yanımızda yer alarak birlikte kazanacağımızı düşünüyorum” dedi.
Alpagut ve Atalan’da Madene Hayır Platformu Gönüllülerinden Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası Eskişehir İl Temsilcisi Uygar Kurtçu ve Eskişehir Bilecik Tabip Odası eski Başkanı Dr. Akif Aladağ ES TV’de canlı yayınlanan Ekstra Gündem programında Sonhaber Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ayşegül Hümmet’in konuğu oldu.
MÜCADELEYİ BÜYÜTMELİYİZ
Platformun 5 Ağustos’ta kurularak 15 Ağustos’taki Halkın Katılım Toplantısını örgütleyerek yola çıktığını hatırlatan Uygar Kurtçu, “Toplantıda itirazlarımızı dile getirmek üzerine kurulduk. 28 kurumdan oluşuyor; çevre dernekleri, odalar, sendikalar ve bireysel katılımlara da açık bir platform. Tüm Eskişehir halkını platformumuza katılmaya davet ediyoruz” dedi. Saha çalışmalarından bahseden Kurtçu, “Bölge ziyaretlerine devam ediyoruz. Oradaki halkla birlikte neler yapabiliriz aslında onu konuşuyoruz. Eskişehir merkezde de faaliyetlerimiz var. ‘Sakarya Vadimiz yok olmasın’ diye bir kampanyamız var, Eskişehir halkının çoğu biliyor artık gündeme girdi bu konu” diye konuştu. Vatandaşta umutsuzluk durumunun olduğuna dikkat çeken Kurtçu, “Karşımızda çok güçlü bir yapı var, bunu vatandaş da biliyor. Eti Bakır AŞ. Cengiz Holding’e bağlı bir firma, onların açtığı bir maden projesi. Buna karşı hiçbir şey yapılamayacağını düşünenler de var, tamamen karşı olanlar da var. Umutsuz olanlar da madene karşı aslında. Bölgenin tarımda da bazı sıkıntıları var, o sıkıntılardan kaynaklı bölgenin geleceğine dair bir umutsuzluk var. Bir yandan onu da kırmaya çalışıyoruz. Genelde bölge halkı madene karşı, onları yakan bir durumla karşı karşıya oldukları için madene karşı daha bilinçliler, çok araştırmışlar kimi yerlerde bizi şaşırtan arkadaşlar oluyor. Bizden daha fazla araştırmışlar biz onlardan öğreniyoruz. Çok da iyi oluyor; amacımız birlikte mücadele edebilmek. Eskişehir halkı için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Eskişehir halkı doğasına, ormanına, suyuna, toprağına sahip çıkıyor bizim gözlemlediğimiz bu; ama bunu büyütmemiz lazım” ifadelerini kullandı.
BASİT VE YETERSİZ BİR ÇED PROJESİ
Çevresel Etki Değerlendirmesi’nden (ÇED) ayrı olarak Sağlık Etki Değerlendirmesi denilen bir kavram da olduğundan bahseden Dr. Akif Aladağ, “Biz bunu 2018’de kömürlü termik santralde yaptık. O çevredeki yaşam üzerine, sadece insan sağlığı değil, bir etki değerlendirmesi yapıp sonra bunu raporlandırıyor. Bunu uygulayan ülkeler var, ne yazık ki bizim mevzuatımıza girmedi. ÇED içinde kısa paragraflarla değerlendiriyorlar ama bu projede yani Alpagut-Atalan bölgesinde yapılacak olan altın madeni projesinde sağlık etki değerlendirmesine yönelik hemen hemen hiçbir şey yok. Buradaki yaşayan insanların sağlık etkisi nasıl olacak orada çok ufak bir takım gürültü olacak ama şu mevzuatla çözeceğiz, toz olacak ama tozu şöyle bir sularız şu mevzuata göre çözeriz gibi çok ufak ve çok basit bir anlatımla ÇED Projesi hazırlanmış. Bu ÇED projesini ciddiye almak bile abesle iştigal diyoruz. Çok daha detaylı bir ÇED Projesi hazırlanacaktır diye umuyoruz, birçok bilgi yer almıyor. Baştan böyle başlarsa kaygımız şu; İliç gözümüzün önünde, böyle basit, yetersiz bir projeyle bu işe başlayan insanların bu projeyi aynı mantaliteyle sürdüreceklerine bir kuşkumuz yok aslında bizim. Bahsettiğimiz bütün tehlikeler yani insan sağlığını etkileyecek tüm donelerin parametrelerin ortaya çıkacağı ve bunu önlemek için herhangi bir şey yapmayacakları anlamına geliyor. Biz bundan da korkuyoruz aynı zamanda” dedi.
ÇED’DE FAYLA İLGİLİ BİR ÇALIŞMA YOK
ÇED Raporunu Jeoloji Mühendisleri Odası olarak da incelediklerini anlatan Uygar Kurtçu, “Bizim açımızdan en önemli sorunlardan biri; ÇED alanını kesen bir fay var, ÇED alanının tam ortasından geçiyor. Ve bununla ilgili ÇED başvuru dosyasında herhangi bir çalışma yok. Evet depremselliğiyle ilgili çalışma var, ana faylarla ilgili literatür çalışmalarını koymuşlar ama öznel olarak ÇED alanını kesen fayda ilgili yerinde, saha çalışmaları yapılmamış. Bununla ilgili bir veri yok. Siyanürlü maden projesi, atık havuzları, yığınların olduğu bir alanda fayın olması, o alanı bir fayın kesiyor olması başlı başına bir sorun. Nerede bu maden projesini yapmazdık? Burada o riski almazdık. Şunu diyebiliyorlar, literatür çalışmaları yapmışlar 5.6 büyüklüğünde bir deprem üretebilir, şunu üretebilir… Tabi o fay için söylemiyorlar, hemen doğusunda Taycılar fayı var, yine altında hepimizin bildiği güneyinde olan Eskişehir fayı var. Onun için literatür çalışmalarını koymuşlar ÇED dosyasına. Çok özensiz bir çalışma yapılmış. Neden yapılmadığını firmanın cevaplaması gerekir. Bunu sormak için 15 Ağustos’ta gitmiştik, bu olmadan zaten halka bir şey anlamazsınız, öncelikle bu çalışmaları yapmanız lazım ardından halkın görüşünü sorun demek üzerine gitmiştik ama o toplantıda zaten kimse bir şey soramadı. Bu konuyu çok önemli görüyoruz bu fay etkiler mi etkilemez mi, bununla ilgili bir çalışmamız yok tabi. Ama firma eğer orada bir şey yapacaksa onun çalışmasını yapmak zorunda, ÇED dosyasına koymak zorunda. Birçok yöntemi var fay çalışmasının, uzmanlarla çalışıp onları gerçekleştirmek zorunda, bunları göremedik ÇED’de ve çok önemli buluyoruz. 25 kilometre doğusunda Taycılar fayı var, altında Eskişehir var, yukarıda Kuzey Anadolu Fay Hattı var. Bunlarla olası etkileri ne olacaktır? Biz yeni 6 Şubat’ı atlattık ülkece, Asrın Felaketi dedik. Peki bir Asrın Felaketi Eskişehir’de gerçekleştiğinde bir fayın üzerinde siyanürlü liç alanlarının olduğu, atık havuzlarının olduğu bir yeri ister miyiz? Buna da fıtrat, asrın siyanür felaketi gibi bir şey mi diyeceğiz? Yoksa başından önlem almamız mı gerekli, bu alanda düşünmemiz mi gerekli böyle riskli işleri yaparken?” diye sordu.
OLASI BİR FELKAETİN ÜSTESİNDEN GELİNEMEZ
Avrupa’da siyanürle maden aramanın yasak olduğunu vurgulayan Kurtçu, “Orada ilginç bir anekdottur; Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü tartışırken halkın katılım toplantısında ‘Almanya’da nasıl oluyorsa öyle olacak buradaki projede.’ Bir kere Almanya’da siyanürlü altın madeni yasak, öyle bir çalışmaları yok 2002 yılında yasaklamışlar. Romanya’da 2000 yılında bir felaket oluyor. Aynı Sakarya nehri gibi orada da Lupus nehri var, bizimkine benzer bir coğrafya, Lupus nehri üzerinde atık maden barajının çökmesiyle nehre karışıyor ve 9 ülkeyi geçerek tonlarca suda yaşayan canlının ölmesine ve 2 milyondan fazla insanın da içme suyunu zehirleyen bir felakete dönüşüyor. Bu felaket üzerine Çek Cumhuriyeti, Almanya, Macaristan kendi bölgelerinde siyanürlü altını yasaklıyor. Avrupa Birliği’nin bazı tavsiye kararları var siyanürlü altın madenciliğinin yasaklanması üzerine. Ve bunun en önemli gerekçesi Almanya yasaklarken, İklim Müdürü diyor ya Almanya’da nasıl yapılıyorsa öyle olacak, öyle olmuyor işte işler. ‘Olası bir kaza sorumlu işletmeler tarafından karşılanmayacak kadar büyük sınır ötesi yıkımlara neden olur’ diyor. Olası bir kazada zaten firmayı aşan bir felakete dönüşecek. Bizde de öyle 9 tane şehri geçecek Sakarya Nehrinden akan ve oraya karışan siyanür. Karadeniz’e akacak. Bununla kim baş edebilecek? Bu risk alınabilir mi? Bu risk alınırken kimlerin görüşleri alınacak? Bu işte ÇED başvuru dosyasında fayın bile incelenmediğini söylüyoruz. O nedenle bütün katılımcıların, paydaşların fikrinin alınarak bu projenin yapılmasını umuyoruz” ifadelerini kullandı.
2 BİN YIL SONRA BİLE ETKİSİ SÜRECEK
Vahşi madencilik nedeniyle dünyada 60’a yakın büyük kazaların yaşandığını hatırlatan Dr. Aladağ, “Binlerce kişinin ölmesine ve oradaki hayatın da yok olmasına neden olmuş. Bu proje için 10-15 yıl diyorlar ama 10-15 yıl sürmez çok daha uzun sürer, bunu biliyoruz. Bir kere altın madenciliği bir yere girdiği zaman şimdi 500 hektar sonra bin 700 hektara genişleyecek şekilde yıllarca sürer. Onu da geçin diyelim 20 yıl sonra bitti. 20 yıl sonra bitti ama… Romanya’da 2 bin yıl önce Roma döneminde bir altın madeninin paşalarında hala asit akıyor. Hala akarsularda, yeraltı sularında hala asit drenajı var. 2 bin yıldır. Sizin oraya koyduğunuz pasa 2 bin yıl sonra da hala asit drenajına neden olacak. İnsanların ağır metal vücuduna almasına, solumasına neden olacaktır. İstedikleri kadar önlemeye çalışsınlar Sakarya Nehri zehirlenecektir, bunu önlemek mümkün değil. Sakarya nehri ve oradaki derelerden muhakkak su numuneleri alsınlar, analizlerini resmi kurumlara yaptırsınlar, akrediteleri gerekirse Avrupa’da yapsınlar ve saklasınlar onları, çünkü bu maden faaliyete geçtikten sonra kıyaslayacak bir takım belgelerin olması önemli. Türkiye’de iki yerde olan mikro klima iklimini bozmaya çalışan bu madene Çevre Şehircilik ve İklim Müdürlüğü izin veriyor, firmayı destekliyor diyelim. Senin görevin oradaki iklimi korumak” dedi.
TOPRAK ÖZGÜRLÜKTÜR
“Kapitalist ve vahşi madencilik düzenin insanları iki dünya savaşı yaptı üçüncü dünya savaşının da eşiğine getirdi” diyen Dr. Aladağ, “Bu düzen insanları korumuyor, insanlar için değil, toplum sağlığı için değil. Bu başka bir konu. Gelecekte şu en önemli şey olacak; bir bardak doğal taze suya ulaşmak, bir tane sağlıklı domatese ulaşmak için insanlar savaşacaklar. Bizim yöredeki Dilek’in dediği gibi ‘Bir kilo altın versem bir kilo domates alamayacağım.’ Çünkü altın domatesin yerini tutmaz, yiyemezsin. Ben yöre insanlarına diyorum toprak özgürlüktür” diye konuştu. Madene karşı verilen mücadelede destek çağrısında bulunan Dr. Aladağ, “Eskişehir halkının ferasetine çok güveniyorum. Kömürlü termik santral döneminde de o mücadelenin içinde olduk, birlikte hareket etmiştik. Futbolda bir tanım vardır bir takım hep kazanır sonra başka bir takım gelir onu yener ve taraftar der ki ‘Bu güne kadar bizimle karşılaşmamıştı.’ Cengiz Holding belki birçok yerde altın madeni kurmuş olabilir ama Eskişehir halkıyla karşı karşıya gelmemişti. Ben Eskişehir halkının bu mücadelede yanımızda yer alarak bu mücadeleyi de kazanacağımıza ve Eskişehir’in de bunlara yedirmeyeceğimizi düşünüyorum. O yüzden herkesi de platforma destek olmaya davet ediyorum. Bunu kitlesel olarak büyütmek, yaymak hem Eskişehir halkını hem yöre halkını ortak amaçta birleştirerek bu eylemleri büyütmek önemli. Eskişehir halkına güveniyorum, bu çalışmayı engelleyeceğimizi düşünüyorum” dedi.