Halk TV'de görevli gazeteciler Barış Pehlivan, Seda Selek ve Serhan Asker'in gözaltına alınması, Türkiye genelinde tepkilere yol açtı. Eskişehir'de de Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Eskişehir Şubesi ve Eskişehir Emek ve Demokrasi Platformu bir araya gelerek basın özgürlüğüne yapılan müdahaleyi protesto etti.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun suçlamalarda bulunduğu bilirkişi S.B. ile yapılan telefon görüşmesinin izinsiz yayınlanması ve isminin açıklanması nedeniyle Halk TV Sorumlu Müdürü Serhan Asker ve program sunucusu Seda Selek adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, gazeteci Barış Pehlivan, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ve Program Koordinatörü Kürşad Oğuz tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Bu gelişme üzerine Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Eskişehir Şubesi ve Eskişehir Emek ve Demokrasi Platformu, Köprübaşı'nda bir araya gelerek bir basın açıklaması yaptı. Eyleme Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, CHP Eskişehir İl Başkanı Talat Yalaz, CHP Eskişehir Kadın Kolları Başkanı Sibel Yeşildal ve gençlik kolları Başkanı Oğuzhan Demir de katıldı.
YARGI ORGANLARI BASKI ARACINA DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR
Basın açıklamasını yapan gazeteci Rengin Arslan, yargı organlarının bir baskı aracına dönüştürülerek basının sesinin kesilmeye çalışıldığını ifade etti. Arslan, "Sadece halkın haber alma hakkı elinden alınmıyor, düşünce ve ifade özgürlüğü de yok ediliyor. Bir basın toplantısını haber yapan gazetecilere soruşturma açılıyor, bu yetmezmiş gibi bir röportajı nedeniyle Barış Pehlivan, Serhan Asker ve Seda Selek için gözaltı kararları veriliyor. Sadece bir 'haber' nedeniyle verilen bu kararlar, Türkiye'de Anayasal güvence altındaki basın özgürlüğünün ne denli tehdit altında olduğunun açık bir göstergesidir" dedi.
HALK İÇİN TEHDİT VE FACİADIR
Üç gazetecinin aynı anda gözaltına alınmasının sadece bir operasyon değil, bir baskı dalgası olduğunu vurgulayan Arslan, "Bugün gazeteciler, mesleğimizin asli görevi olan sorgulamayı yaparken her an bir soruşturma ya da gözaltı tehdidiyle karşı karşıyalar. Bu, sadece basın için değil, bütün halk için bir tehdit ve faciadır. Bugün siyaset kurumu, iktidar ve ne yazık ki yargı kurumları basın ve ifade özgürlüğünün yanında yer almak yerine gazetecilere yönelik bir tehdit aracı, bir sindirme mekanizması olarak işlev görmektedir" şeklinde konuştu.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ HERKESİN HAKKIDIR
Arslan, bir demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için gazetecilerin özgür olması gerektiğini belirterek, "Eğer gazeteciler kendi işlerini korkusuzca yapamazsa, bu, sadece onların değil, bütün halkın kaybı olur. Gazetecilik, halkın haber alma hakkının da savunulmasıdır. Bu yüzden, gazetecilere uygulanan baskılara karşı hep birlikte dur demek, basın özgürlüğünü savunmak hepimizin sorumluluğudur. Türkiye’de basın özgürlüğü, her geçen gün biraz daha yok ediliyorsa, bu, bir halkın kendi haklarından ve özgürlüklerinden daha fazla kaybetmesidir. Her gözaltı, her susturulmuş ses, demokrasinin bir parçasının yok olması demektir. Basın özgürlüğü, yalnızca gazetecilerin hakkı değil, tüm halkın hakkıdır. Bu mücadele, sadece meslektaşlarımızı değil, hepimizi ilgilendiriyor. Meslektaşlarımızın gözaltına alınmasını kabul etmiyoruz, bir an önce serbest bırakılmalarını istiyoruz. Gazetecileri susturamazsınız, Gazetecilik Suç Değildir!" ifadelerini kullandı.