Doğa ve toplumsal yaşam öğretisinde 'EYLÜL' ayı, 'yeni başlangıçlar ve kavuşmalar ayı' olarak nitelendiriliyor. En başta da 'okulların açılması' simgeliyor bu başlangıç ve kavuşmaları…

Ülkemizde zorunlu eğitim çağındaki 18 milyon öğrencimiz ve 900 bin öğretmenimiz dün yeni umutlara 'günaydın' dediler.

Ancak bu güzel ülkede son günlerde başta 'barışın katledilmesi' olmak üzere, 'ekonomik/demokratik yaşamın çöküntüye uğraması' ve 'eğitim alanımızdaki katmerleşen sorunlar', umutlara gölge düşürüyor…

Bu yüzden Türkiye'de 2015- 2016 Eğitim Öğretim Yılı, 'başlangıçlarla bitişlerin ve kavuşmalarla ayrılıkların iç içe geçtiği' karmaşık duygular içinde başlıyor…

Eğitim alanımızın aktörleri olan öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve velilerimize; 'Eyvah, okullar açıldı!' dedirten bu karmaşık duyguları birlikte irdelemeye çalışalım.

Öğrencilerimizin Yürekleri Titriyor

'Okul', özellikle yeni başlayan çocuklar için yepyeni bir dünyadır. O minik yürekleri yeniliklerin ve değişimlerin heyecanı kaplar.

Yeni bir öğretim yılının başlaması, önceki yıllarda okula başlamış olan çocuklarımızın da yürek kıpırtılarının arttığı bir dönemdir. Uzun bir yaz dinlencesi artık geride kalmıştır. Okulların açılması demek, bir yönüyle özlenen arkadaşlara ve öğretmenlere 'yeniden kavuşmak', ama diğer yönüyle de 'okul yaşamıyla ilgili sıkıntıların yeniden başlaması' demektir.

Okulların açılmasıyla çocuklarımızı bekleyen ve onlara 'eyvah' dedirten öyle çok sorun var ki…

· Tehlikeli ulaşım araçlarıyla varacakları okullarda kendilerini sağlıksız beslenme koşulları bekliyor.

· Fiziksel koşulları yetersiz olan dersliklere tıkılarak, 'ezbere dayalı bilgi bombardımanına' tutulacaklar.

· 'Baskıcı, otoriter ve yarışmacı bir eğitim ortamında', kendilerinden 'okulu sevmeleri' ve 'başarılı olmaları' istenecek.

· Kendilerinden TEOG ve ÖSS sınavlarında 'en birinci olmaları' beklenecek…

· Ve tüm okul yaşamları süresince tepelerinde 'dindar ve kindar bir nesil olmaları kılıcı' hep asılı duracak...

Ne yazık ki okullarımızda çocuklarımıza yaşatılan bu ve benzeri sorunlar yüzünden, onların sonsuz bir öğrenme açlığıyla başladıkları okullarda tüm hevesleri ve zevkleri körelip gidiyor…

Çağdaş eğitim teknolojisinden, oyundan, çocuk haklarından yoksun olan bir okul ortamında çocuklarımızın mutlu olması mümkün müdür?

Böyle bir durumdan 'eyvah' diye yakınan çocuklarımız haksız mıdır?

Öğretmenlerimiz Moralsiz ve Mutsuz

Okulların açılması en çok öğretmenleri etkiler. Çünkü yığınlarca eğitim sorununa öncelikle çözüm bulacak onlardır. Onlardır iyiye, güzele doğruya doğru süzülen umutları güçlendirerek yaşama dönüştürecek olanlar.

Onun için öğretmenlerimiz okulların açılmasıyla sırtlanacakları yüke, dizleri bükülmeden ne kadar direnebileceklerini düşünmeye başlarlar…

Çünkü öğretmenlerimizin sosyoekonomik durumları ve toplumsal saygınlıkları giderek daha da kötüleşiyor.

AB Ülkelerinin tümünde öğretmenlerin ekonomik ve sosyal hakları için 'özgürce örgütlenme hakları' varken, biz onları 'iktidar partisinin insafına' terk ediyoruz…

Lafa gelince hamasi nutuklarla göklere çıkardığımız öğretmenlerimizi, demokratik hakları söz konusu olunca yerin dibine batırıyoruz…

Sonra da kalkıp, nitelikli bir eğitim sürecinden geçirmediğimiz ve baskılarla ya da sapık ideolojilerle adeta robotlaştırdığımız öğretmenlerden 'eğitimde yüksek verimlilik' bekliyoruz…

Eğitim sistemimizde öğretmenlerimizi başarısız, moralsiz ve mutsuz eden o kadar çok etken var ki…

Velilerimiz Endişeli

Öğrenci velileri açısından okulların açılması demek,'yeni masraflar' demektir. Bu dönem, ana babaların 'evlat sevgisinin sınırsızlığıyla aile bütçesinin sınırlılıklarının' daha yoğun çatıştığı dönemlerdir…

Her ne kadar yasalarımızda 'eğitimin bir sosyal devlet görevi olduğu' yazsa da, çocuklarımızın eğitim masrafları velilere kalıyor. Zorunlu eğitim giderlerine bir de 'dolaylı zorunlu dershane giderleri' eklenince, gerisini siz düşünün.

Bu yüzden okulların açılması halkımızın büyük çoğunluğuna 'eyvah' dedirtiyor.

Eğitim Alanımızda Yangın Var

Öğrencilerimize, öğretmenlerimize ve velilerimize 'eyvah' dedirten eğitim alanımızdaki sorunlar iki temel başlık altında toplanabilir:

1. Eşitsizlik: Ülkemizde eğitim olanakları açısından doğu- batı, köy- kent, kent merkezleri- varoşlar arasında çok büyük oranda 'eşitsizlikler' yatmaktadır.

2. Kalite Düşüklüğü: Dünya çapındaki ölçütlerin açıkça ortaya koyduğu gibi, ülkemizdeki eğitim kurumlarının tüm kademelerinde kalite çok düşüktür. Yani çocuklarımızın yüzde 90'ı yetersiz eğitim almaktadır.

Oysa son 13 yıldır ülkemizi yönetmekte olan AKP'nin eğitim alanında yaptıkları ise şu iki başlık altında toplanıyor:

1. Eğitimi Dinselleştirme: İktidara geldikleri ilk günden beri AKP iktidarı, kendi ideolojisini eğitim sistemine dayatmaya çalışıyor. Kesintili 4'lük sistem ve sonrasındaki uygulamalarla birlikte artık ülkemizde laik ve bilimsel eğitimin dibine darı ekilmiştir…

2. Eğitimi Ticarileştirme: AKP'nin eğitim alanımızda yaptığı tüm yatırımlar ve uygulamalar, eğitimin kamusal zorunluluğunu yok ederek ticarileştirmeye (özelleştirmeye) yöneliktir.

Bugün ülkemizin eğitim alanında sürmekte olan yangını söndürebilmek için, başta öğretmenlerimiz olmak üzere tüm duyarlı yurttaşlara önemli görevler düşüyor.

Bu duygu ve düşüncelerle, başta bu yıl üniversiteye başlayan büyük torunumuz EKİNSU ve üçüncü sınıfa geçen küçük torunumuz IRMAK olmak üzere, tüm öğrencilerimize ve öğretmenlerimize başarılar diliyorum.

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.