Demokratikleşme Paketi çerçevesinde kamuda başörtüsü yasağı kaldırılmıştı.

KRAVAT ZORUNLU
Ancak erkek personellerde kravat takma zorunluluğu kalkmadı. Ancak türban yasağının kalkması ile devlet kurumlarında (özellikle Milli Eğitim ve Sağlık'ta) kılık kıyafet yönetmeliğine aykırı hareket eden personel sayısı giderek artıyor. 'Madem türbana izin çıktı. Bende uzun saçlı, sakallı, kravatsız işe giderim' mantığı giderek hakim oluyor.

KİM ÖNLEYECEK?
Bu kuralsızlığı kim önleyecek? Tabii ki kurumların en tepesinde oturan yöneticiler. Peki kim bunlar? Milli Eğitim Müdürü, Sağlık Müdürü. Eğitim Bir-Sen Sendikası Eskişehir Şubesi Yönetim Kurulu 24 Şubat 2014 tarihinde İl Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen'i makamında ziyaret etti.

KRAVATSIZ ZİYARET
Şube Başkanı İsmail Altınkaynak Milli Eğitim Müdürünün makamına kot pantolonlu, sakallı ve kravatsız gelmiş. Yönetim Kurulu Üyeleri Ali Rıza Mert, Yaşar Bigiş'de kravatsız gelmiş. Yönetim Kurulu Üyesi Muammer Karaman kravat takmış ama çember sakallı. Çember sakal kılık kıyafet kanuna uygun değil. Bir tek kravatlı ceketli kılık kıyafet kanununa uygun gelen sendika yöneticisi Hakan Cirit. Eminim Cirit Odunpazarı İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü olmasaydı. O da kravatsız gelirdi.

MAKAMA SAYGINIZ YOK MU?
Eğitim Bir-Sen yönetimi Milli Eğitim Müdürü'nü devlet memuruna yakışır kıyafette ziyaret etmeliydi. Müdür Özen'e 'Bizim adamımız, o bizden' diye mi böyle ziyaret ettiler? Bence yanlış yaptılar. Özen'i saygıları yoksa, makamına saygı göstermeliydiler. Eğitim Bir-Sen yönetimi Ertuğrul Dindar Milli Eğitim Müdürü olsaydı ona böyle gidebilirler miydi?

ÇEMBER SAKALLI
DERSE GİRİYORMUŞ
Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen 15 Mart 2014'te Eğitim Bir-Sen'i ziyaret ediyor. Başkan İsmail Altınkaynak yine kravatsız ve kot pantolonla İl Müdürünü karşılamış. Muammer Karaman yine çember sakallı. Aynı Karaman 13 Aralık 2013 tarihinde yaptığı basın açıklamasında da çember sakallı. Demek ki Karaman Toki Savaş Kubaş Anadolu Lisesi'nde çember sakallı derse giriyormuş. Kimse de ona 'Ne bu sakal?' diye sormuyormuş. Yaşar Bigiş, Ali Rıza Mert ve bir sendika yöneticisi de Özen'in yaptığı ziyarette kravatsızlar. Eskişehir'de kravatsız kot pantolonla çalışan İsmail Altınkaynak, Bilecik İl Milli Eğitim Müdürü oldu. Yeni görevine başladı.

NASIL YANIT VERECEK?
Altınkaynak, Bilecik İl Milli Eğitim Müdürlüğü koltuğunda kirli sakallı, kravatsız ve kot pantolonla mı oturacak? Doğrusu merak ediyoruz. Altınkaynak makamına sakallı, küpeli, uzun saçlı, kot pantolonlu gelen erkek öğretmenlere acaba ne der? Biri çıkıp, 'Siz Milli Eğitim Müdürü olmadan önce, Eskişehir Milli Eğitim Müdürünün makamına sakallı, kravatsız ve kot pantolonlu girmediniz mi?' derse, ona nasıl yanıt verebilir? 'Makamına göbeği açık, mini etekli gelen bayan öğretmeni nasıl eleştirebilir?' Disiplin ve düzenin olmadığı hiçbir yerde başarı olmaz. AKP iktidarında kamu kurumlarında kuralsızlığın giderek artması bizleri endişelendiriyor. Eskişehir'de eğitimin çivisi çıktı…

--

BAKAN AVCI İLE VALİ TUNA KİMSEYE HABER
VERMEDEN OKULLARI ZİYARET ETMELİ

Otomobilini arkadaşına verirken, 'ona zarar verir' diye çekinen anne babalar, çocuklarını emanet ettiği okullara ve öğretmenlere aynı özeni göstermiyor.

ÇOCUKLARIMIZ
BİR OTOMOBİLDEN
DEĞERLİ DEĞİL Mİ?
Çocuklarımızın bir otomobil kadar değeri yok mu? En değerli varlığımızı teslim ettiğimiz öğretmenleri, okulları, okul yöneticilerini iyi araştırmalı ve sorgulamalıyız. Eğitimde 'Liyakat', 'Başarı', 'Sınav Kazanma' kavramları yok edildi. Okullarda yönetici olmak için tek bir kriter (yandaşlık) dikkate alınmaya başlandı. Bundan dolayı devlet okullarında disiplin ve düzen her geçen gün bozuluyor. Veliler çocuklarının başarılı olmaları için özel okul ve dershanelere göndermek zorunda kalıyor.
Milli Eğitim Bakanımız Nabi Avcı Eskişehir Milletvekili. Sık sık kentimize geliyor. Bir gün kimseye haber vermeden okulları ziyaret edemez mi? Bunu yaptığı takdirde; 'Okul müdürü yerinde mi? Öğretmenler ve öğrencilerin durumu nasıl?' diye yerinde görebilir. Böylece kendisine anlatılanların doğru olup olmadığını anlayabilir. Vali Güngör Azim Tuna bunu yapamaz mı?

KOÇDEMİR YAPIYORDU
Ben 2011 yılında bir haber yapmıştım. Pansiyonlu bir okulda geceleri yaşanan bazı rezaletleri dile getirmiştim. Dönemin Milli Eğitim Müdürü olayı araştıracağına, okul velilerini bana tepki göstermeleri için gazetemize göndermişti. Yayınlamam için Noter'den tekzip göndermiş ve beni mahkemeye vermişti. Ben o tekzibi yayınlamadım. Mahkeme takipsizlik kararı verdi. Haberimden 15 gün sonra dönemin Valisi Kadir Koçdemir bir gece kimseye haber vermeden o okula baskın yapmıştı. Benim yazdıklarımın doğru olduğunu yerinde görmüştü. Koçdemir o okulun müdürünü hemen görevden almıştı.

DEVLETE EMANET EDİLDİ
Dönemin Milli Eğitim Müdürü haberi yazan gazeteciyi mahkemeye vermekle uğraşacağına bu denetimi kendisi yapsaydı, sorun daha erken çözülürdü. Ama nedense bunu yapmadı. Koçdemir o yıl buna benzer iki-üç okula daha gitmiş, eğitim kurumlarının halinden hiç memnun olmamıştı. Bakan Avcı ve Tuna özellikle pansiyonlu okulları da geceleri kimseye haber vermeden ziyaret etmelidir. Anne ve babaları tarafından devlete emanet edilen çocukların durumlarını yerinde görmelidir.

**

Cumartesi
Hikayeleri

KAVANOZ VE İKİ FİNCAN KAHVE

Bir gün bir felsefe profesörü, elinde bazı malzemelerle derse gelir. Ders başladığında; hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe kavanozunu alır.

TENİS TOPLARI
Sonrada kavanozu ağzına kadar tenis topları ile doldurur. Ardından öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar… Bütün öğrenciler hep bir ağızdan dolduğunu söylerler. Bunun üzerine; profesör önündeki kutulardan birinden aldığı çakıl taşlarını, kavanoza döker. Çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmaya başlar.

'EVET DOLDU'
Profesör yeniden kavanozun dolup dolmadığını sorar. Öğrenciler yine hep birlikte; 'evet doldu' derler. Profesör bu defa da, masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker. Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur. Profesör yine aynı soruyu sorar. Öğrenciler de yine koro halinde 'evet doldu' derler.Profesör bu kez ise masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi alır. Başlar kahveyi kavanozun içine dökmeye. Bu kez de kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur.

SİZİN HAYATINIZ
Bunun üzerine öğrenciler gülmeye başlar… Ardından profesör öğrencilerine nasihat etmeye başlar; 'Bu kavanoz sizin hayatınızdır.
Tenis topları; Hayatınızdaki önemli şeylerdir. Yani aileniz, çocuklarınız, sağlığınız, arkadaşlarınız gibi. Diğer şeyleri kaybetseniz de, bunlar hayatınızı doldurmaya yeter. Çakıl taşları ise; Sizin için daha az önemli olan diğer şeylerdir. Yani işiniz, eviniz, arabanız gibi.
Kum ise; diğer ufak tefek şeylerdir. şayet kavanoza önce kum doldurursanız; Çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz.

ÇOCUKLARINIZLA
OYNAYIN
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi; ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz; Bu defa da önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için önemli olan şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sağlığınıza dikkat edin. Sevdiklerinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur…' Bu arada bir öğrenci merakla şu soruyu sorar; 'Hocam peki, o iki fincan kahve nedir?' Profesör gülerek cevaplar; 'Bu soruyu bekliyordum. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun; Her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır…!'

foto şaka

Eski Çevre Şehircilik İl Müdürü Hamza Yıldız: Sayın Valim, müteahhite fazladan parayı ben mi verdim? Tarık Demiroğlu vermiş, benim burada ne suçum var?
Vali Güngör Azim Tuna: Hamzacığım sende Tarık'ı korumasaydın. Fazladan para ödenen Hastanenin Kesin Hesap Komisyonu Başkanlığına Tarık'ı sen değil de haberi yapan gazeteci mi getirdi? Onu 22 Haziran 2012'de Çevre ve Şehircilik İl Müdür Yardımcısı kim yaptı?
Eski Çevre Şehircilik İl Müdür Yardımcısı Tarık Demiroğlu: Olayın üstü kapandı diye seviniyordum. Ah Sonhaber ah, 5 yıl önceki olayı nereden bulup çıkardın?