Gerçekten insan merak etmeden duramıyor. Ülkemizi yöneten iktidar birgün seçim kaybedeceklerini akıllarına hiç getirmediler mi? Mutlak ve sonsuz iktidar sahibi olarak her dediklerinin olacağını ve bunun sonsuza dek süreceğini nasıl düşünebildiler? Kendilerinin bu rüyadan uyanmayacakları en fazla inandıkları gerçekleri olmuştu. 7 Haziran seçimleri onları bu rüyadan öyle bir uyandırdı ve baktılar ki, iktidar elden gitmiş. Kabus üzerlerine çökmüş.İktidarlarının ilk yıllarında kuvvetli bir hava yakalamışlardı ki sıfır sorun dış politikadan, demokratikleşmenin tavan yaptığı iç politikaya kadar her şey mükemmeldi.Kendilerine mazide bir zamanlar sosyalist diyen yetmez ama evetçilere kadar birçok kesimin desteğini alarak iktidarlarını sağlamlaştırdılar. Bunun sonucudur ki, o kadar yolsuzluk, usulsüzlük, hile, hurda, yalan dolanla dolu bir iktidarı, günün birinde hesabı sorulmayacakmış gibi göze aldılar ve doludizgin gittiler. Ama nereye geldiler? Çıktıkları tepenin inişine. her çıkışın bir inişi vardı ve bu iniş 7 Haziran'da başladı. İniş başlayınca panikde başladı. Bu panik olası koalisyon denemelerinin önüne engel olarak çıktı. Ülkeyi kaos ve savaş ortamına sürüklemekten çekinmediler. Her fırsatta demokratikleşmeden bahis edenler bu sözlerini rafa kaldırdılar. Aslına bakarsak paniği yapanda yaptıranda belliydi. 2023 hayali kuranlar, yeni Türkiye hayali kuranlar sert kayaya çarpmış durumdalar. Yalnız kayaya çarptıklarının farkındalar mı işte bu kocaman bir soru işareti. Açıkçası bu durumdan ders almadan freni patlamış bir araca binerek adeta hız yapıyorlarmış gibi bir havaları var. Ama havalarının hesap vermelerine engel olmayacağı da ortada. Birileri, artık hesap verme zamanı demokrasilerde iktidarda vermeniz gereken hesabı vermediniz şimdi vereceksiniz demeye başladı. Bu durum panik havasını daha da arttırmışa benziyor. 17-25 Aralık soruşturmaları, tapeler, anayasal ihlaller ortada ve paniğin temel unsurları aslında. Ekonomide kapıyı çalan kriz, Ortadoğu'da saplanılan bataklık, basına getirilen kısıtlamalar, işsizlik ve iş kazaları rakamlarının eksi yönde artması, ne Kürt ne Alevi ne Roman açılımlarının tutmaması işlerin iyice kötüye gideceğine delalet. İşte böyle bir ortamda yerel siyasette başarılı olmak ne kadar kolay hep birlikte 1 Kasım'da göreceğiz. Türkiye siyasetinde yaşanılan savrulmaları unutarak sadece ikili ilişkilerin iyi olmasını, feodal ilişkilerin kuvvetli olmasını, hemşericiliğin sağlam olması bu seçimde 2 milletvekilini 3'e çıkartır mı birlikte göreceğiz. Ancak iktidar cephesinde hiçbirşeyin eskisi kadar kolay ve mutlak olmadığı ortada. İşler giderek zorlaşıyor. İşlerin zor olduğu bu durumda iktidar partisinin oylarını ne yaparsa yapsın arttırması zor gözüküyor. O nedenle başta ilimiz olmak üzere birçok yerde adayların değiştirilmesi ile iktidar partisinin oylarının artacağı düşünceleri gerçekleri yansıtmıyor. Mutlak iktidarı için topluma bedel ödetmek isteyenlerin evdeki hesabının çarşıya uymadığı toplumun onlardan hesap soracağı bir seçime gidiyor Türkiye.