Tam 45 gün sonra Türkiye, son iki yıldaki dördüncü seçimini yaşayacak…
Neye inat, kime inat bilinmez ama inadına seçim, sonuna kadar seçim…
7 Haziran seçimini başarıyla geçip TBMM'ne giren milletvekillerinin az da olsa bir kısmı, yemin ve TBMM Başkanlık seçimi dışında neredeyse hiç bulunmadıkları Meclis salonuna bu sefer girme şansı bulamayacaklar…
Bazıları kazanamayacak, bazıları aday bile yapılmayacak…
18 Eylül Cuma günü saat 17 itibariyle kesinleşecek olan aday listelerinde olanlar, yeniden yoğun, yorucu ve uzun bir çalışma dönemine girecekler…
***
Her partide ve ülkenin her şehrinde olduğu gibi Eskişehir'de de herkes listelerin değişip değişmeyeceğini merakla bekliyor…
Bu merak,
MHP açısından çok yüksek olmasa da, AKP ve özellikle CHP açısından merakla bekleniyor…
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun 'listelerin yüzde 99'u değişmeyecek' şeklindeki sözlerini yineledi…
Elbette,
'Listelerin yüzde 99'u değişmeyecek' ile 'listeler yüzde 99 değişmeyecek' arasında anlam olarak ciddi bir fark var…
Ancak her iki ifadede de, yüzde 1 de olsa, değişiklik olması ihtimali var…
Listeler değişir mi değişmez mi, değerlendirmeleri yapılırken, diğer yandan seçim propaganda dönemi için partiler ön hazırlıklarını tamamlıyorlar…
En azından tamamlıyor olmalılar…
Bekleyip göreceğiz…
***
7 Haziran seçimi ile 1 Kasım seçimi arasında ciddi bir farklılık olacak Eskişehir'de…
Özellikle CHP ile AKP arasında…
2002-2007 ve 2011 genel seçimlerinde Eskişehir'de birinci olan AKP, hem iktidar olmanın gücü, hem de alışageldiği durumun yarattığı rehavetle girdi 7 Haziran seçimine…
Yaklaşık 18 bin oy farkla birinciliği CHP'ye kaptırdı…
Kaptırdığı yalnızca birincilik değildi, bir milletvekilini de kaptırdı rakibine…
AKP Eskişehir Örgütü, 7 Haziran'da yaşadıklarından ders çıkarmış olmalı…
Ve çıkardığı bu dersi, genel merkeze de objektif olarak yansıtmış olmalılar…
O nedenledir ki,
AKP 1 Kasım seçimine farklı bir psikoloji, belki farklı bir liste ve farklı bir strateji ile girecek…
CHP, karşısında daha sert ve daha agresif bir AKP bulacak kuşkusuz…
***
CHP ise bu sefer, çok da alışık olmadığı bir konumda bulacak kendini…
Eskişehir'de rakibini yakalamak için sürekli kovalamış bir parti yerine, kendisini kovalayan rakibine geçilmemek için çaba harcayacak…
Yani,
Birinciliği kaptırmamak için…
7 Haziran seçimindeki birinciliğin tadını henüz çıkaramayan CHP'nin, yorgunluğunu da tam olarak atamadığını farz edersek, 7 Haziran'dan daha aktif, daha etkin ve daha verimli çalışmaları gerektiğini söylemek yanlış olmaz…
Zira, büyük yarışlarda final çizgisine yaklaştıkça, geriden gelen hep daha avantajlıdır; hele ki uzun mesafe koşularında…

ANKETLER NE DİYOR?

7 Haziran seçiminde de, önceki seçimler kadar yoğun değildi kamuoyu yoklamaları…
1 Kasım seçimleri için de çok yoğun olacağa benzemiyor…
Ancak yapılan çalışmaların sonuçları da yavaş yavaş ortaya çıkarmaya başladı…
İlk sonuçlar,
AKP'deki gerilemenin çok sert olmasa da devam ettiğini, en azından oylarında yükselme olmadığını gösteriyor…
AKP şu anda 38-40 bandında görünüyor…
Yine uzmanların görüşlerine göre,
AKP'nin yüzde 37-38 civarında 'granit' bir seçmen kitlesi var…
Yani memlekette ne olursa olsun, AKP ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, olup bitene kulağını tıkayan, gözlerini yuman bir kitle var…
CHP ise,
Yavaş yavaş da olsa, yukarıya doğru hareket ediyor…
7 Haziran'daki yüzde 24.1 olan oyunu, 27'ye doğru yükseltiyor…
Keza MHP de, kamuoyu yoklamalarına göre oylarını arttıran diğer bir parti…
HDP, yüzde 13 bandında duruyor…
***
Bu oy oranları gösteriyor ki,
1 Kasım seçiminde de 7 Haziran seçim sonucundan çok farklı bir tablo çıkmayacak ortaya…
AKP birinci, CHP ikinci parti olarak girecek TBMM'ne…
Peki bu olası seçim sonuçları, AKP'ye bırakın 400 milletvekilini, tek başına bile çoğunluk getirmediği takdirde ne olacak?
7 Haziran sonrası görüşler ve görüşmeler bize gösterdi ki;
1 Kasım seçiminin sonucunda eğer CHP ile MHP'nin toplam oyları 276'nın üzerine çıkarsa, yeni bir seçenekle karşı karşıya kalacağız…
O da olmazsa,
Değişen hiçbir şey olmayacak…

CHURCHİLL VE DAMADI

Winston Churchill , 1. Dünya Savaşı'nda İngiltere Bahriye Nazırıydı ve Çanakkale Savaşı'nda İngiltere Donanması'nı o yönetiyordu…
Churchill 2. Dünya Savaşı'nda ise başbakandı ve İngiltere'nin savaşı kazanmasında büyük rol oynadı…
Yaşamının son yıllarında giderek güçten düşmüştü, yanında sürekli kızı ya da damadı olurdu…
O günlerden birinde bir gazeteci uzun uğraşlar sonunda bir randevu alabilmişti Churchill'den. Ünlu devlet adamı bir kanepenin üzerinde uyukluyor, zaman zaman hırıltılı bir şekilde bir şeyler söylüyordu. Gazeteci hemen sorusunu yapıştırdı.
'Efendim, 2. Dünya Savaşı sırasında Hitler, Mussolini, Franko ve Stalin'le birlikte dünya tarihine yön veren liderlerden biriydiniz. En çok hangisini takdir ederdiniz?'
Churchill cevap vermeyince gazeteci sorusunu yineleyecek oldu ama damadı araya girdi.
'Israr etmeyiniz lütfen, görüyorsunuz tamamen bunadı artık…'
Churchill o sırada hafifçe araladı gözlerinden birini, son derece net bir ifadeyle;
'Mussolini' dedi, 'en çok Mussolini'yi takdir ederdim…'
Gazeteci sordu yeniden, 'neden?'
Churchill cevapladı;
'Çünkü damadını kurşuna dizdirmişti…'
(Mussolini gerçekten de, öz kızının kocasını görüş ayrılığı nedeniyle 1944 yılında kurşuna dizdirmişti…)