Yönetmen: Michelangelo Antonioni
Görüntü: Carlo di Palma
Müzik: Herbie Hanocock
Oyuncular: David Hemmings, Venessa Redgrave, Sarah Miles, John Castle
Moda fotoğrafları çeken Thomas, bir parkta dolaşırken öpüşen bir çift görür ve gizlice onların fotoğraflarını çekmeye başlar. Durumu fark eden kadın telaşla Thomas'ın üzerine koşar ve fotoğrafların negatiflerini vermesini ister. Thomas reddedince hızlıca oradan uzaklaşır. Aynı gün beklenmedik bir şekilde Thomas'ın stüdyosuna gelen kadın, negatifleri tekrar ister. Kadının ısrarından kuşkulanan Thomas, ona başka bir film verir, o gittikten sonra çektiği fotoğrafları yıkar ve fotoğraflarda çekerken görmediği bazı detayları fark eder. Büyük boyutta yıkadığı ve evinin çeşitli yerlerine astığı fotoğraflarda kadının endişeyle baktığı bir noktada karartı görür. Daha sonra bu karartıyı tekrar fotoğraflar ve ayrıntıyı ilk fotoğrafla aynı boyuta getirir, açar.(Filmin ismi de buradan gelir. Blow up İngilizce'de fotoğraf filminin büyütülmesi ve infilak etmek, havaya uçmak anlamlarına gelir.) Fotoğrafta silahını doğrultmuş bir adam görür. Bir cinayeti önlediğini düşünür ama bir diğer fotoğrafta fark ettiği görüntü onu 'cinayete tanık' yapar. O gece parka gider ve çalıların arasında bir ceset bulur. Stüdyosuna tekrar döndüğünde çektiği tüm fotoğrafların kaybolduğunu görür. Sabah olduğunda parka tekrar giden Thomas, cesedin ortadan yok olduğunu fark eder. Thomas, şaşkınlık içinde parkta ilerlerken filmin başında gördüğümüz pantomim grubuyla karşılaşır. Onları izler. Grup bir tenis sahasının içine girip olmayan raket ve toplarla tenis oynamaya başlar. Hayali top sahadan çıkar ve Thomas'ın önüne düşer. Grup, Thomas'dan toplarını ister, Thomas gülümser ve yerden topu alıp tenis sahasına fırlatır. Yukardan çekilen son sahnede birkaç saniye sonra yeşil park içinde tek başına gözüken Thomas da ekrandan kaybolacaktır.
Antonioni diğer filmlerine benzemeyen, alışılmadık bir hızlı ritim kullanır bu filmi için. Bunuysa 'Öykünün öyle bir ritmi gerektirdiğini hissettiğim için film o şekilde kurgulandı: Bu karakterler sinirli davranmalıydı…' şeklinde açıklar.
Film, içinde yaşanılan dünyanın gerçekliği üzerine bir sorgulamadır. Antonioni'nin amacı fotoğrafçısı aracılığıyla 1960'ların pop sanatı ve uyuşturucu salgınlarıyla yetişen gençlerini eleştirmek ve ahlaki bir merkez oluşturmak değil, dünyanın sinemasal-fotoğrafik görüntüsünün varoluşsal bir korku alanı haline geldiği algısal bir durum yaratmaktır. Filmi aynı zamanda bir 'aydınlanma' eleştirisi olarak görmek de mümkün. Teknolojinin ilerlemesi hem özneyi, hem de aklı ortadan kaldırmış, bireyleri 'şey'leştirmiştir. Teknolojinin olanakları 'Aydınlanma Ütopyası'nın aksine insanlara mutluluğu getirmez. İnsan teknolojiyi kullanarak yarattıklarının esiri olmuştur. Peki kimliğini kaybetmiş, nesne, 'şey'leşmiş insan için gerçek nedir? Ya da yaşadığı dünya ne kadar gerçektir? Antonioni için yaşadığımız dünya maskeler dünyasıdır. Yalın olgulara bel bağlayan insan, bir hayaletler dünyasının içinde yaşamaktadır.

Film, 1967 yılında 'En İyi Yönetmen' ve 'En İyi senaryo' dallarında Oscar'a aday oldu. Cannes Film Festivali'nde 'Altın Palmiye' ödülüne layık görüldü.
*Bu yazı Ali Can Yıldırım'ın Ekşi Sinema.com sitesinden aynen alınmıştır.