CHP, yerel seçimlerde büyük başarı kazandı, başarının nasıl geldiğine daha önceki yazılarımda değinmiştim.

Türkiye genelindeki durumu tekrar özetlersek; emekliler ve emekçiler sandıkta CHP lehine oy kullanırken, Cumhur İttifakı seçmeninin bir kısmı sandığa gitmeyerek CHP oylarının artmasına katkı sağladı. Ayrıca şehirler bazında, şehirlerin özel durumları ve çok ayrı nedenler CHP’nin kazanmasını sağladı.

CHP’nin bu başarıyı, genel seçimlerde de zafere taşımak ve iktidar olmak için yoğun bir çalışma dönemine girmesi kaçınılmazdır.

Böyle bir zafere hazırlanmak epey emek ve zaman gerektirir, şimdi bu zaman var.

Her komutan büyük zafere hazırlanırken kurmay kadrosu ile ordusunu yeniden gözden geçirir, eksikleri tespit eder, giderir, en ince ayrıntıya kadar planlarını hazırlar ve en son askerlerinin moral ve motivasyon olarak en üst düzeye çıkarmak için son konuşmasını yaparak, onları zafere inandırır ve taarruza başlar.

CHP’nin durumu da tam böyle bir durumdur.

Yerel seçimlerde kazandığı başarıyı, iktidar zaferi ile tamamlamalıdır.

Ancak önce kendi içine dönüp eksik-gedik ne varsa tamamlama sürecine girmelidir.

Nedir eksik-gedik olan?

Herkesin bildiği ve çok eleştirdiği gibi, sol-sosyal demokrat partilere yakışan daha demokratik ve çağdaş bir parti tüzüğünün olmayışı ve var olana bile uyulmaması.

Bunu nerden biliyoruz?

Milletvekili ve belediye başkan adaylarının, belediye meclis üyesi adaylarının keyfi yöntemlerle belirlenmesi, 6-7 dönem milletvekili olanların olması, genel başkana olağanüstü yetkiler verilmesi gibi birçok arızalı durum.

Hal böyle olunca; kamu gücünü elinde bulunduranlar ve diğer oligark yapılar tarafından heba edilmiş, dışarı itilmiş birlerce nitelikli parti emekçisi üye kırgındır ve kızgındır. Buna rağmen partinin başarılı olması için, “partililik” bilinci ile en çok çalışanlar ve partiye fayda sağlayanlar yine onlar olmuştur.

Zafere giderken bu sorunun ortadan kaldırılması CHP’nin ilk görevi olmak zorundadır.

Yani; sol-sosyal demokrat partilere yakışan, hak-hukuk adaleti gözeten daha demokratik yeni bir tüzük hazırlamak zorundadır.

Daha önceki birçok yazımda da dile getirdiğim gibi, temel mesele “değişim” ise, tüzük değişikliği ile birlikte mümkün olduğu çok açıktır. Değilse sadece kişilerin değişmesi çok yanıltıcı olabilir. Demokratik partilerde, asıl olan lider değil, parti ve onun kurumsal yapısıdır.

Amerika’yı yeniden keşfetmeyeceğiz, sorunları en tepeden en aşağıya kadar tüm parti üyeleri biliyor.

Öyle ise, bizde aklımıza gelenlerin kısa bir özetini yazalım ve kayda geçelim.

Öncelikle üyeden başlayalım.

Daha önceki yazılarımda, üye sisteminin yeniden düzenlenmesi ve “Partiler tüzüklerinde üyelikler ile ilgili reform yapmalı, karar ve seçme-seçilme mekanizmalarına katılabilen ve oy hakkı bulunan, belli bir teorik ve pratik eğitimden geçen, partiye yaptığı hizmetler ile rütbe kazanan “TAM ÜYE”, tam üyeleri seçecek, DESTEKÇİ ÜYE ve seçimlerde oy vermek ile yetinen “SADE ÜYE” şeklinde düzenlemeler yapılması, parti için demokrasiye ve ülke demokrasisine katkı yapacaktır demiştik.

Bu yol biraz karmaşık ve uzun geliyorsa, “aktif üye” ve “pasif üye” diye ikiye de ayırabiliriz.

Aktif üye “aidatını ödeyen” ve partide aldığı görevler ve sorumluluklar nedeniyle rütbe kazanan, başarı halinde ödüllendirilen ve ön seçimlerde aday belirleme de güven duyulan üye olmalıdır.

-Mahalle temsilcileri o mahalledeki üyeler seçimi ile belirlenmeli ve en az beş kişiden oluşan yönetimi bulunmalıdır.

-Genel başkan seçimi aktif üyeler ile belirlenmelidir.

Böylelikle aktif üyelik son derece kıymetli hale gelebilir, aktif üye olmak için herkes yarış içinde olur.

-Her mevkide görevler kesinlikle 2 dönem ile sınırlandırılması için kesin hüküm olmalıdır.

-Belediye başkanı ve meclis üyeleri aynı zamanda kamu görevi yaptıkları parti organlarının hiçbirinde görev almamalıdırlar, hatta kurultay delegesi bile olmamalıdırlar. Böylelikle “al gülüm ver gülüm” siyaseti bitmiş olur.

-Blok liste tamamen terk edilmesi, her seçime çarşaf liste ile gidilmelidir.

Tüzük konusunda daha birçok öneri muhakkak vardır, biz kısaca değinmiş olduk.

Diyeceksiniz ki, bunlar olursa partide devrim olur, olsun, CHP devrimci bir parti değil mi?

CHP devrimci bir parti olduğuna göre, ona da yakışan budur.

Zafere giderken, yapılacak tüzük kurultayında, kurultay delegeleri zaferin yolunu aydınlatacak kişiler olmalıdır.

Bu sorumluluk bilinciyle, taraftarlık ile değil, kimin neyi önerdiği-söylediği üzerinden oy kullanması da onlar için ayrı bir tarihi kıvanç olabilir.