Demokrasi mücadelesi tarihinde herhalde en çok sorulan sorudur: 'Ne yapmalı?...'

Özellikle toplumsal sorunların yoğunlaştığı dönemlerde bu soru üzerine yoğun tartışmalar yapılır ve çözümler aranır.

Ülkemizde 1 Kasım sandığından çıkan ve demokrasi umutlarını karartan sonuç karşısında, 'ne yapmalı' sorusunun ciddi anlamda tartışılması gerekiyor ve 'alternatif çözümler' üretilmesi gerekiyor.

Bugün çoğunlukla kabul edildiği gibi, 1 Kasım'da AKP'nin çok oy almasının temel nedeni, 'ortaya başka iktidar seçeneği konulamamasıdır… '

Somut demokratik seçenekler üretilememesinin doğal sonucu olarak, bugün Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı temel sorun; 'parlamentoda parmak çoğunluğunu yeniden ele geçiren bir zihniyetin dinci diktatörlüğe gidişinin önlenmesidir…'

Bu tehlikeli gidişin önlenebilmesi için de 'ülkemizdeki demokrasi güçlerinin güçlü bir demokratik seçenek oluşturması' gerekiyor.

'DEMOKRASİ GÜÇLERİ' DEYİNCE…

Tartıştığımız konuyla anlam birliği sağlayabilmemiz için 'demokrasi güçleri' terimini biraz açmamız gerektiği kanısındayım.

Bence 'demokrasi güçleri' deyince genel anlamıyla:'Toplumsal yaşamda demokrasinin korunmasını ve gelişmesini amaçlayan örgütler' anlaşılır. Bu örgütler de iki gruba ayrılırlar:

1. Demokratik siyasal partiler,

2. Demokratik sivil toplum kuruluşları (DSTK'lar): (Sendikalar, meslek kuruluşları, dernekler, vakıflar, kooperatifler, sivil inisiyatifler ve bunların üst birlikleri)

Ancak bir siyasal partinin ya da DSTK'nın 'demokrasi gücü sayılabilmesi için' aşağıdaki temel ölçütleri taşıması gerekir:

· Bilim ve demokrasiyi rehber edinmiş olmak:O örgüt mutlaka bilimin yol göstericiliğini benimsemeli, önermeleri ve kendi iç işleyişi de demokrasinin ilkelerine uygun olmalıdır.

· Etnik ve dinsel yaklaşımlardan arınmış olmak: Söylemlerinde ya da eylemlerinde herhangi bir dinin, mezhebin, ırkın, etnik grubun 'üstünlüğünü savunan' ya da diğer etnik ve dinsel kimliklere karşı 'düşmanlık besleyen' partiler ve STK'lar 'demokrasi güçleri' arasında yer alamazlar.

Bu bağlamda, günümüzün dünyasında özellikle ABD'nin pompaladığı 'dinci ve milliyetçi kimlik siyasetinin' demokrasi bilincini bastırmasına fırsat verilmemelidir.

§ Şiddet ve terör yöntemlerinden arınmış olmak:Çağdaş demokrasi bilinci amaçlara ulaşmak için 'anarşi, terör ve savaş' gibi şiddet araçlarını kesinlikle redderek; barışçıl mücadele yöntemleri öneriyor. Bunun için demokrasi güçlerinin bu pisliklerden tamamen arınması gerekiyor.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım genel ölçütleri Türkiye özelinde somutlaştıracak olursak 'demokrasi güçleri arasında yer alan siyasal partiler' olarak sayabileceğimiz örgütler şunlardır:

§ CHP ve tüm sosyal demokrat partiler,

§ HDP ve bileşenleri olan sosyalist partiler/gruplar. (Kendilerini etnik yaklaşımlardan, feodal ilişkilerden ve terörden arındırdıkları ölçüde…)

§ Birleşik Haziran Hareketi (BHH) içinde yer alan sosyalist partiler/gruplar. (Sokak mücadelesi kadar sandık mücadelesini de önemsedikleri ölçüde…)

§ Kendilerini 'ulusal solcu' olarak tanımlayan partiler/gruplar. ( Irkçı yaklaşımlardan arındıkları ölçüde…)

§ Kendilerini 'demokrat' ya da 'merkez' olarak tanımlayan partiler/gruplar.( Laik ve demokratik Cumhuriyet değerlerini öne çıkardıkları ölçüde…)

Ülkemizde DSTK alanındaki örgütlülük düzeyi ne yazık ki hem sayısal hem de nitelik olarak çok düşük. Ayrıca, mevcut DSTK'larımızın çoğunun 'demokratiklik, örgütsel bağımsızlık, şeffaflık, kitlesellik' gibi temel ilkeler yönünden ciddi eksiklikleri var.

Bu durumları ve yukarıdaki genel ölçütleri göz önünde tutarak, 'demokrasi güçleri arasında yer alan DSTK'ları şöyle özetleyebiliriz:

§ DİSK ve TÜRK-İŞ bünyesindeki işçi sendikaları,

§ KESK ve BİRLEŞİK KAMU-İŞ bünyesindeki memur sendikaları,

§ TMMOB, TTB ve TBB bünyesindeki meslek kuruluşları,

§ Atatürk, Cumhuriyet ve demokrasi değerleri doğrultusunda;gençlik, kadın, engelli, emekli, sanat, eğitim vb odaklı olarak kurulmuş dernekler.

§ Gerici ve çıkarcı amaçlar taşımayan vakıflar ve kooperatifler.

'BİRLİK' TEMEL SORUNDUR

Geçtiğimiz günlerde Türkiye'yi (ve Eskişehir'i) ziyaret eden Uruguay önceki başkanı Jose Mujica'ya sorulan bir soru ve verdiği yanıtlar konumuzla birebir çakışıyor.

Soru şu:

' - 2000'li yıllarda Latin Amerika ülkelerinde sol partiler iktidara gelmişken, Türkiye'de İslamcı/gerici bir partinin iktidara gelmiş olmasının nedeni nedir?..'

Jose Mujica'nın yanıtı bence çok önemli dersler içeriyor:

'- Sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada solun temel derdi 'BİRLİK'tir… Örneğin:

· Grondistler ve Jakobenler arasındaki çatışmalar Fransız Devrimi'ni bitirmiştir.

· İspanyol Devrimi'nde 'anarşistler, komünistler ve sosyalistler' aralarında çatışırken, faşist Franco kazanmıştır.

· Almanya'da komünistler ve sosyalistler aralarında çatışmaya başladığında zaferi Hitler kazanmıştır.

· Uruguay'da biz kazandık, çünkü 'BİRLEŞTİK…' Farklılıklara saygı duyarak birleştik. İktidara oynamak için güçlü olmak gerekir…'

Mujica'nın derslerine Türkiye'yi de ekleyecek olursak; ülkemizde tutucu ve gerici sağ sermaye partilerinin parlamenter siyaset üzerindeki hegemonyaları karşısında, demokrasi güçleri bir türlü 'birlik' sağlayamamışlardır.

SOMUT ÖNERİLER

Görünen o ki, bugün Türkiye'de öncelikle 'demokrasinin evrensel ilkeleri ve ülke gerçekleri çerçevesinde demokrasi güçlerinin birliğinin sağlanması gerekiyor…'

Sonra da Türkiye demokrasi güçlerininönümüzdeki dört yıl içinde ortaya somut bir iktidar seçeneği koymaları gerekiyor.

Çünkü 1 Kasım verilerinin de gösterdiği gibi, 'ülkemizin bugünkü koşullarında CHP'nin tek başına iktidar seçeneği olamaması ve ortada sürdürülebilir bir koalisyon seçeneği bulunmaması…' AKP'nin ekmeğine yağ sürüyor.

Bunun için ' CHP, HDP ve parlamento dışındaki diğer demokrasi güçleri arasındaki iletişim kanalları geliştirilmelidir…'

Bu gelişimle sağlanacak BİRLİKTELİK,bilimin yol göstericiliği, demokrasinin güvenilirliği ve sanatın güzelliği doğrultusunda sürdürüldükçe, sonrası da mutlaka gelecektir…

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla…