'Siyaset' toplumsal gündemimizin baş maddesini oluşturmaya devam ediyor.

Ancak ne yazık ki yoğun tartışmalar daha çok söz dalaşına dayanıyor. Gerek siyaset arenasındaki değerlendirmelerde gerekse yazılı, görsel ve sosyal medyamızdaki siyasal haber ve yorumlarda 'kalite düşüklüğü' giderek daha da yaygınlaşıyor…

Bu durumda duyarlı yurttaşların siyasal alanda daha aktif sorumluluklar yüklenmesi kaçınılmazdır. Siyasal gelişmeleri yakından izlemek; daha katılımlı ve daha kaliteli siyaset için çaba göstermek gerekiyor…

TBMM Başkanlık Seçiminde Yaşananlar

7 Haziran seçimlerinden sonra siyasetimizde ortaya çıkan 'uzlaşma zorunluluğu', ilk sınavını TBMM Başkanlık seçiminde verdi. Ve 'MHP'nin dolaylı desteğiyle AKP adayı başkan seçildi…'

Bu konudaki kısır tartışmaları daha fazla sürdürmenin bir anlamı yok. Çünkü fıtratlarında 'dinsel ve etnik değerlere dayalı tutuculuk…' yatan iki partinin oyları ortak bir kanalda birleşti… Bu meclis aritmetiğinden başka bir sonuç çıkması da olası değildi.

Böylece Sayın Bahçeli ve MHP de 'kendilerine yakışanı (!) yapmış oldular…'

TBMM Başkanlık seçimi öncesinde 'RTE ile görüşerek ortalığı bulandıran ve başkan adaylığında ısrar eden Sayın Deniz BAYKAL' ise kendisini daha fazla yıpratmadan 'artık köşesine çekilmelidir…'

'Muhalefet Bloğu' Diye Bir Şey Zaten Yoktu ki…

Meclis aritmetiğinde AKP dışındaki üç partinin toplam milletvekili sayılarının (292) daha çok olması, ilk anda onların 'ortak bir blok' gibi algılanmasına neden oldu.

Ancak güncel durumun da açıkça gösterdiği gibi, siyasetteki birliktelikleri aritmetik kurallarıyla açıklamak her zaman mümkün olmuyor.

Üstelik aslında 'üç benzemez parti' olan CHP, MHP ve HDP arasındaki 'ortak noktalar o kadar az ki…' Ve bu üç partide siyaset yapanların (özellikle MHP ve HDP'lilerin) 'doku uyuşmazlıkları o kadar çok ki…' Bu durumu şu güzel halk deyimimiz çok iyi açıklıyor: 'Kurbağadan okka düzülmez…'

Bu nedenlerle, meclis başkanlığı seçiminden sonra 'muhalefet bloğu çöktü…' diye sevinenler (ya da üzülenler), ortada zaten bir blok olmadığını görmüşlerdir herhalde?…

Bu arada CHP, 'siyaset gerçeklerine uymayan bloklar peşinde koşmaktansa'; öncelikle parti içi demokrasisini daha da geliştirmeli, sonra da parlamento dışında kalan sosyalist güçlerle birlikte 'sol blok' oluşturmak için çaba göstermelidir.

'Koalisyon Kurmama' Turları Başlıyor…

7 Haziran sonuçları Türkiye'ye 'koalisyon' gerçeğini dayattı. Ancak koalisyon denilen hükümet biçimi içinde 'uzlaşma, paylaşma' gibi öncelikli tutumların yer aldığı 'demokrasi kültürü' gerektiriyor.

Oysa başta AKP olmak üzere MHP ve HDP'nin demokrasi kültürü konusunda çok büyük eksikleri var. CHP'de az/çok var olan demokrasi kültürü ise bu eksikli partilerin yükünü kaldıracak kadar güçlü değil…

Diğer yandan, AKP'nin (özellikle RTE'nin) şu andaki konumu 'iktidarı başka bir partiyle paylaşmaya hazır değil…' Çünkü vazgeçemeyecekleri ve hesap veremeyecekleri o kadar çok şey var ki…

Bu nedenle RTE ve AKP koalisyon için ipe un seriyor… Çünkü hesaplar 'erken seçim' üzerine yapılıyor. Bunun için AKP'nin önümüzdeki günlerde başlatacağı görüşmeler 'koalisyon kurmama turları' olacak gibi görünüyor…

CHP Eskişehir Örgütünde Neler Oluyor?

CHP'de '35. Olağan Kurultay' süreci başladı. Parti Meclisi'nin aldığı karar doğrultusunda ağustos ayında ilçe kongreleri, eylül/ ekim aylarında il kongreleri, kasım ya da aralık ayında da 'Kurultay' yapılacak.

Kongre takviminin ilan edilmesi, oldum olası parti içi mücadele konusunda duyarlı olan CHP örgütlerini hareketlendirdi. Gündemde erken seçim olasılığı da olması işin heyecanını iyice arttırmaktadır.

Eskişehir'deki kongre hareketliliği ve heyecanı ise çok daha erken başladı. Çünkü 7 Haziran'da CHP'nin Eskişehir'de yakaladığı üstün başarı ile üç merkez belediyenin CHP'de olması durumu bir araya gelince, kongreler üzerinde yapılacak hesaplar çoğaldı.

CHP Eskişehir örgütünde son günlerde yapılan ve yerel medyamıza yansıyan tartışmalar, kongre heyecanının ilk belirtileridir.

İnanıyorum ki bu demokratik yarış, CHP'yi ve partinin önde gelen kadrolarını fazla yıpratmadan başarıya ulaşacaktır. Çünkü CHP, ülkemizde parti içi demokrasinin en iyi işlediği partidir.

Dileğimiz, bu demokratik yarışta CHP'lilerin gereken sorumluluğu göstermesi, yerel medyamızın da kongre sürecindeki haber ve yorumlarda nesnel davranmasıdır…

Teröre ve Savaşa Hayır!

Toplumsal gündemimizde seçim sonuçları ve koalisyon tartışmalarının öne çıktığı şu günlerde ülkemizde iki ciddi tehdit sinsice pusuda bekliyor.

Birincisi, artık iyice kapımıza dayanmış olan 'savaş' tehlikesidir. Savaşın zaten yüksek olan bulaşıcılığına, bir de 'ülkemizde iktidarı elde tutmak için savaşa sarılmak…' hesapları eklenince tehlike daha da büyümektedir.

İkinci tehdit olan 'terör' ise, bir yandan 'sözde çözüm sürecinin son zamanlarda çıkmaza girmesi', diğer yandan 'savaş içindeki terör örgütlerinin ülkemize bulaşması' yüzünden her an patlamaya hazırdır.

Bu tehlikeler kısır siyaset tartışmalarının gölgesinde kalmamalıdır. Tüm duyarlı yurttaşlar olarak hep birlikte ve daha güçlü haykırmak zorundayız: 'Teröre ve Savaşa Hayır!..'

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.