Türkiye zor günlerden geçiyor… Adeta “sorunlar yumağına” dönüşen toplumsal yaşamımızda üç güncel sorun var ki “yakıcı” özellikler taşıyor:

·         Kırk yıldır tepemizde sallanan “terör sorunu” iyice azgınlaştı…

·         “Anayasal Sistemimiz” çökmek üzere…

·         31 Mart 2024 tarihinde yapılacak “Yerel Seçimler” üzerinde kara bulutlar dolaşıyor…

Böylesi yaşamsal önem taşıyan sorunları anlatacak bir yazının başlığı için Nazım Usta’nın “Kerem Gibi” şiirinden seçtim: “Hava toprak gibi gebe/ Hava kurşun gibi ağır/ Bağır, bağır, bağır, bağırıyorum…”

Geliniz bu yaşamsal sorunları bilimin yol göstericiliği, demokrasinin doğruluğu ve sanatın güzelliği çerçevesinde birlikte irdelemeye çalışalım.

“SÖZ OLA KESE TERÖRÜ…”

Bilindiği gibi, “Şiddet ve terör” sorunu Kesit köşemizde çokça irdelediğimiz konulardandır. Bu sorunun bugünkü boyutlarını, önceki bilgi notlarından da yararlanarak irdeleyeceğiz.

Son günlerde güzel ülkemizde devletin en yetkili ağızları tarafından kurşun gibi sözler sıkılarak; insanlar, kurumlar ve hatta ülkeler arasında “terör” rüzgârları estiriliyor…

Her ne hikmetse (!) her seçim sürecinde azgınlaşan “terör belası” üzerine atılan hamasi nutuklar “terörü körüklemekten başka işe yaramıyor…”

Böyle durumlar bana Yunus Emre’nin şu ünlü dizelerini anımsatıyor: “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,/ Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz…”

Koca Yunus bununla da kalmıyor. Sözün altın değerinde olduğunu ve rastgele harcanmaması gerektiğini anımsatıyor.

Çağımızda da “İnsanlığın en temel aracıdır söz.” Bir başka deyişle “Söz insanın aynasıdır…”

“Ülkemizde ‘Şiddet Sarmalı’ Büyüyor…”

Toplumda birileri şiddet kullanmaya başlayınca, doğal olarak bu durum karşı şiddetleri de kışkırtıyor ve karşıdakiler de silaha sarılınca sarmal büyüyor…

Bu sarmala bir de ‘güvenlik’ gerekçesiyle ‘devlet’ karışınca ve devlet ‘ceberut (baskıcı, acımasız, despot)’ bir tutum içine girince…

Yani ‘terörün gücü ve gücün terörü birbirini tetikleyince…’ sarmal her yanı sarıyor…

Son olayların açıkça göstermekte olduğu gibi “Türkiye sonu görünmeyen bir şiddet (terör) sarmalı içine girmiştir…”

“Barış Dili Güçlendirilmeli…”

Toplumsal barış dilimizi, aşağıdaki ilkeler doğrultusunda geliştirmek zorundayız:

1. Siyaset “ Etnik, dinsel/ mezhepsel değerlere dayanarak değil, bilimin ve demokrasinin ilkelerine dayanarak yapılmalıdır…”

2. Çağımızda “Şiddet ve terör” (özellikle silahlı mücadele),  “İnsan hakları ve demokrasi mücadelesinde ‘yöntem’ olarak kabul edilemez…

3. “Sorunun barışçıl, demokratik, kalıcı çözümü için”, başta TBMM olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin katılacağı bir çözüm süreci yaşama geçirilmelidir…

Ama ne yazık ki ülkemizde her terör tartışılırken uçuşan sözler “kalitesizlik, yalan, söz dalaşı, gerginlik…” gibi çirkinlikler pompalıyor.

Oysa Türkiye’nin içine düşürüldüğü iç ve dış savaşın kesilebilmesi için “iyi, güzel ve doğru sözler” söylemek gerekiyor.

“SÖZ OLA UYGULATA ANAYASAYI…”

Ülkemizin siyaset alanında son kırık yıldan beri en çok tartışılan konuların başında “Anayasa” yer alıyor. Kırk yıldır anayasada o kadar çok değişiklik yapıldı ki “mevcut anayasamız adeta kuşa döndü…”

2024 Yerel Seçimler sürecine girmemizden sonra ise Tek Adam Sistemi bileşenleri tarafından mevcut anayasa askıya alınarak, ‘Yeni bir anayasa’ oltası atıldı toplumun önüne…”

Son günlerde yapılan anayasa tartışmalarının altında yatan temel etkenin “Tek Adam Sistemi- Demokratik Parlamenter Sistem” ikilemi olduğunu saraylarda oturan sağır sultanlar bile biliyor…

Bu bağlamda, ülkemizde “Yargı Krizi/ Anayasa Krizi” anlamında ortaya çıkan sorunun demokratik çözümü için; CHP Genel Merkezi tarafından bir çağrı yapıldı. “14 Ocak Pazar günü ‘Geleceğimize sahip çıkıyoruz’ dediğimiz büyük miting için saat 13.00'te tüm vatandaşlarımızı, siyasi partileri, STK'ları, geleceğe sahip çıkmak isteyen herkesi Tandoğan’a davet ediyoruz…” çağrısı, umut yüklü olan yerinde bir karardı.

Ancak bu demokratik buluşma, harlanan terör belasının acılarına saygı, kışkırtmalarına önlem olarak daha sonraya ertelendi.

Bu tür güzel sözlü ve güzel uygulamalı demokratik eylemler, aydınlık Türkiye’nin umudu ve güvencesi olacaktır…

BİRLİK OLUNA: “DEMOKRATİK SEÇİM YAPILA…”

Ülkemiz için önümüzdeki Yerel Seçimlerin “yaşamsal önem taşıdığın” altını bir kez daha kalınca çizelim.

Tek Adam Sistemi bileşenlerinin, “Seçim süreciyle ilgili bazı antidemokratik uygulamaları, AYM ya da YSK kararına dönüştürerek seçim kazanma stratejisi uygulayabileceği…” olasılığına karşı önlemler alınmalıdır.

İktidar ve bileşenlerinin 2024 Yerel Seçimlerinin “ikinci ayağı” olarak gündeme sokmaya çalıştıkları “Yeni Anayasa…” ise çok kirli bir seçim taktiğidir…

Seçim sürecinin en tehlikeli tuzaklarından biri de “Muhalif adayların önüne yasaklar koymaya da kişiliklerinin üzerine kurgulanan algı operasyonlarıdır…”

Bu durumda, ülkemizde ortak paydaları “Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti/toplumu ilkelerine ve güçler ayrılığına dayalı demokratik parlamenter sistem…” olan siyasal partiler ve STK’lar Demokrasi İttifakı” oluşturarak, seçim güvenliğinin sağlanması konusunda mutlaka işbirliği yapmalıdır…

Bu umudun “birlikte” korunması ve güçlendirilmesi gerekir.

Onun için “Birlik Ola, Demokratik Ola!..” diyoruz.

Bugünkü yazıyı, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiirinden “Bölüşmek Şart” adı altında bestelenen şarkının nakarat sözleriyle bitirmek istiyorum:

“Dünya çok güzel, bölüşmek şart/ Dünya çok büyük, bölüşmek şart/ Bu gece çok uzun, bölüşmek şart/ Bu gece çok dertli, bölüşmek şart!..”

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, birlikte…