Son Manisaspor mağlubiyetinin teknik analizini yapacak değiliz elbette…
Ancak içeride 3-0 yenildiğimiz Denizlispor maçından yeteri kadar ders alınmadığını göstermesi açısından da 'manidar' bir yenilgiydi…
Lig başlamadan,
Halil Ünal ve yönetiminin yaptığı takımı gördükçe, alınan isimleri duydukça 'daha neler' diyorduk…
Yalnızca biz mi?
Tüm futbol otorite ve yorumcuları da ortaya çıkan takımı ilgiyle izliyor ve bu kadronun ligin açık ara favorisi olduğunu söylüyorlardı…
Ama sonra birden bir şey oldu…
Erkan Zengin'i, Semih Şentürk'ü, Uğur İnceman'ı, Tarık Çamdal'ı, Mazenga'yı, Ofoedu'yu takıma kazandıran, Boffin, Kaan Kanak, Ahmet Kamil Çörekçi'yi takımda tutan ve Fenerbahçe'nin gözbebeği gibi sakındığı Hakan Çinemre'ye imza attıran yönetim, teknik direktörlüğe, o güne kadar hiçbir takımda teknik direktörlük yapmamış bir ismi, Alpay Özalan'ı takımın başına getiriyordu…
Özalan ilk sorunu, Sportif Direktör İzzet Erdoğan'la yaşadı…
Erdoğan sessizce ayrıldı takımdan…
Sonra Göztepe maçındaki acemilik kazanılmış 3 puanın silinmesine neden oldu…
Semih'in Malatya maçında haksız yere atılması, aldığı ceza, Denizlispor maçında 40 küsurunca dakikada oyundan alınması…
Hakan Çinemre'nin nedensiz yere yedek bırakılması…
Her seferinde Başkan Halil Ünal'ın araya girip tarafları barıştırması…
Bu arada, alıp başımızı gideceğimiz, puan farkını açacağımız dönemde yalnızca gol averajıyla da olsa lider olmamız, Özalan'a yönelik tepkilerin minimumda kalmasına neden oluyordu…
Ancak bardağı taşıran son damla,
Alpay Özalan'ın, mensubu olduğu cenahı Eskişehirspor'a tercih ettiğinin açık göstergesi olan 'evet' şovuydu…
Futbol takımı içinde tüm sempatisini ve uyumunu kaybeden Özalan, bu sefer de taraftarla ve şehirle arasına 'aşılmaz' bir duvar örüyordu…
***
Oysa Halil Ünal,
İlk deneyimini yaşayacak bir teknik direktöre belki de futbol hayatının en önemli fırsatını sunuyordu…
Hem de altın ve elmaslarla döşeli bir tepside…
'Eskişehirspor'u süper lige çıkarmış teknik direktör' etiketi Özalan için önündeki pek çok engeli ezip geçmesi demekti…
Ama olmadı…
Zira,
Bu takımın,
Yani 19 maçta 22 gol yemiş bir takımın, hem de kendi sahasında ve 25 bin taraftarının önünde 5 gol birden yemesi, sıradan, normal ve futbolun içinde bir şey olarak algılanamaz…
Süper Lige çıkacağına bu kadar inanmış ve bunu başarabilmek için elinde her türlü imkanı olan bir takım, böyle bir sonuçla karşı karşıya kalıyorsa, daha ötelerde, daha derinlerde sorunları var demektir…
İşte bu sorunu bulup çözmek de başkanın ve yönetimin işi…
***
Siz bu satırları okuduğunuz sırada muhtemelen Alpay Özalan takımdan ayrılmış olacak…
Henüz hiçbir şeyden vazgeçilmiş değil…
Hiçbir şey için de geç kalınmış değil…
Hızlı ve o ölçüde de kısa bir değişim sürecinin ardından takım eski kimliğine çabucak dönecektir…
Zira bu takım,
Teknik direktörsüz kalsa bile kendi içinde toparlanacak, bir araya gelecek ve yeniden 'tıkır tıkır' top oynayabilecek kapasiteye ve isimlere sahip…
***
Hiçbir şey için geç değil…
Her şeye kaldığımız yerden devam edebiliriz…


TEK KELİMEYLE AHLAKSIZLIK…

Gazetecilik mesleği için bir çok şey söyleyebilirsiniz…
Tarafsızlık, dürüstlük, heyecan, meslek aşkı, tutku…
Bir gazeteci tüm bunlara da sahip olabilir…
Ancak sahip olması gereken asıl ve başka bir özellik daha vardır…
Ahlaklı olmak…
Dünyanın en iyi gazetecisi olsanız da, eğer ahlaklı değilseniz hiçbir değeriniz yoktur…
Ne sizin, ne yaptıklarınızın, ne yazdıklarınızın…
Kininiz, öfkeniz, gareziniz dalga dalga gelip boyunuzu aşıyorsa, kaleminizi orada bırakmanız gerekir…
Çünkü siz artık gerçeklerin değil, kininizin ve öfkenizin esirisiniz demektir…
Gerçeğin ne olup olmadığını bildiğiniz halde,
Evirip çeviriyor ve kaleminizi boğazınıza sokup kendi kendinizi kusturuyorsanız, bu bir ahlak yoksunluğudur ve önce size sonra da başkalarına zarar vermeye başlar…
Binlerce doğrunuzu bir kalemde silip atar…
Elinizdekinin kalem olduğunu unutup, onu bir silah gibi kullanmaya kalkarsanız; hem kendinize hem de mesleğinize ihanet ediyorsunuz demektir…
Bir dizgi, deşifre ya da yazım hatasından kaynaklanan ve gazetecinin de öyle olduğunu bildiği halde, bu masum yanlışlığı kendi nefretini ve kinini kusmaya vesile etmek, tek kelimeyle ahlaksızlıktır…
Tek kelimeyle…