Seçime 30 gün kaldı… Şehir de hâlâ seçim havası yok…

Nereye gitsem, kiminle konuşsam herkes geçim şartlarından, hayat pahalılığından, marketlerdeki nerede ise her gün değişen fiyat etiketlerinden şikayetçi…

Dün Çarşamba pazarına uğradım…

Bir hafta önceki fiyatların üzerine 5-10 TL zam gelmiş…

Pazara giderken banka oturmuş elinde tuvalet kâğıdı paketi olan bir kadın yanındaki arkadaşıyla sohbet ediyordu…

Pahalılıktan yakındığını duyunca, cebimden telefonumu çıkararak birisini arıyormuş gibi yaparak konuşmaya başladım…

Maksadım iki kadının konuşmasını dinlemekti…

                                               * * *

“Şu Pazar çantamın içerisine baksana. Bu aldıklarıma ne kadar ödemişimdir sence?” diye sordu…

“150 TL” diye yanıt verdi…

“Bilemedin 250 TL” dedi…

Aldıklarına baktım…

Ispanak, pırasa, patates, soğan, domates, biber, karnabahar, portakal, mandalina…

Bir pazar çantası 250 TL’ye dolmuş…

                                               * * *

Birde elindeki 16 ruloluk tuvalet kağıdını göstererek, “5-6 ay önce bunu 100 TL’ye alıyordum. Şimdi 175 TL olmuş. Bir paket kâğıt peçete 30 TL. Ben emekliyim, eşimde emekli. 25 bin liraya yakın emekli aylığımız var. İnan ay sonunu getiremiyoruz. Eskiden haftada bir pazara çıkardım. 5-6 aydır 15 günde bir pazara gidiyorum. Liseye giden torunuma hafta da 200 TL harçlık veriyordum. Şimdi 100 TL’yi verirken utanıyorum. Kısmak zorunda kaldık. Yoksa biz zor durumda kalacağız. Seçimden sonra her şeye zam geleceği söyleniyor. Eğer olursa herhalde o zaman artık pazara bile gidemez duruma geliriz” dedi…

Yanındaki arkadaşı da “biliyorsun bizde iki kişiyiz. Eşimle ben haftada yarım kilo peynir, 15 günde bir yarım kilo kıyma alırdım. Artık yarım kilo peyniri 15 gün, 500 gram kıymayı bir ay idare ediyoruz. Ucuzunu alabilmek için market market dolaşıyoruz. Pazara akşam saatlerinde gidiyorum çünkü o saatlerde fiyatlar biraz düşüyor” diye yakındı.

                                                       * * *

Vatandaş pahalılıktan bunalmış…

O nedenle seçimle pek ilgilenmiyor…

İlgilenenlere baktığımda sadece siyasi partilerin il, ilçe yönetimleri ile belediye meclis üyesi adayları ve mahallelerdeki temsilcileri…

Daha önce de yazdım…

Tekrar edeyim…

Seçmendeki bu sessizlik bir mesaj veriyor…

Mesajı da kime verdiği belli…

Gerçekten bu sessizlik sandığa yansır ise sandıktan iktidara “sarı kart” çıkabilir…

Akşamları haber saatinde iki farklı kanaldan haberleri izlerim…

Önce saat: 19.00 da Sözcü veya eski adı FOX yeni adı NOW TV’yi izler, saat: 20.00 de ise NTV’ye bakarım…

Sözcü TV, NOW TV’de gündeme getirilen haberler NTV’de yer almıyor…

Çünkü iktidarı eleştiri haberlerine yer vermiyorlar veya 20-30 saniye süren kısa görüntülerle geçiştiriyorlar…

Hele hele sizden-bizden kesilen vergilerden aktarılan kaynakla yayın yapan TRT Haber Kanalında CHP Genel Başkanı veya CHP’nin Genel Merkez yöneticilerinin yaptıkları açıklamalara, basın toplantılarının çoğuna yer verilmiyor veya 10-15 saniye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren bölümler çıkartılarak yayınlanıyor…

                                               * * *

Yerel televizyonların kıymetini şimdi daha iyi anlıyorum…

Örneğin Eskişehir’de iki yerel televizyon kanalı var…

Her ikisi de hem iktidar hem de büyük-küçük ayırt etmeden tüm siyasi partilerin haberlerini yayınlayarak örnek yayıncılık sergiliyorlar...

* * *

“Sahte su broşürleri, iftira hikayeler ile

şehir gündemi değiştirilmeye çalışılmakta”

Gerek evlerimizde kullandığımız şehir şebekesinden gerekse Türkiye’de içilebilir kaynak sularının içerisinde baş sıralarda yer alan Kalabak Suyu ile ilgili ortaya atılan iddialar çok inandırıcı görülmüyor…

Bizim evde yıllardır yemekler şehir şebekesi suyundan yapılıyor…

Kalabak suyunu da içmek ve çay için kullanıyoruz…

Ne zehirlendik ne de herhangi bir hastalığa yakalandık...

                                               * * *

Banyo yaparken, el yüz yıkarken hangi suyu kullanıyoruz?

Kalabak ve şehirde satılan diğer kaynak sularını değil…

Evlerimizin musluklarından akan suyla…

Peki madem musluklardan akan su sağlıklı değilse, bu suyla neden banyo yapıyor, çamaşır yıkıyor, dişlerimizi fırçalıyor, elimizi yüzümüzü yıkıyor ve abdest alıyoruz?

Evlerimizdeki musluklardan akan şehir şebeke suyundan zarar gören bir tek kişi var mı?

Ben bu şehirde 45 yılı aşkın gazetecilik yapıyorum böyle bir şey henüz duymadım…

                                               * * *

Kalabak Su Türkiye’de içilebilecek kaynak sular arasında hep baş sıralar içinde yer aldı…

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi’nin yurt genelinde 115 su markasını kapsayan incelemesinde sadece 10 su markası sağlıklı bulunurken, Eskişehir’in değerlerinden Kalabak Suyu bu 10 marka içinde en sağlıklı ikinci doğal kaynak suyu oldu.

Kalabak Suyunun Türkiye’nin en sağlıklı suları sıralamasında zirvelerde yer alması gurur verici…

Kalabak’ın Türkiye’nin en kaliteli ve sağlıklı suyu olduğunu Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi’nin araştırması da güvenle içilebileceğini kaç kez denetimden geçirerek kanıtladı…

Artık bu yalan ve karalama iftiralarını bırakın...

Zaten bu tür kara propagandalara bırakın Eskişehir’i Türkiye’de kimse inanmıyor artık…

                                               * * *

Bu konuda hakkını verelim İYİ Parti Odunpazarı İlçe Başkanı Gürol Yer’de, basın toplantısında, “sahte su faturaları, kurgu görseller, birbirlerine iftira hikayeler ile şehir gündemi değiştirilmekte, değiştirilmeye çalışılmaktadır” ifadelerini kullanarak bir nevi şebeke ve Kalabak Suyuna sahip çıktı…

Yer, basın toplantısında konuşmasında şu tespitlerde de bulundu:

“Güzel Eskişehir adı maalesef gözlerini rant hırsı bürümüş menfaat, inşaat, emlak, rant lobisi aşıklarınca kirletilmekte, adımıza zarar verilmektedir. Ekonomiden hiç bahsedilmiyor, akaryakıt fiyatları, ekmek fiyatları, enerji fiyatları görülmüyor, görülmesi istenmiyor. Sığınmacı işgalcilerin şehre ve sosyolojiye verdikleri zarar hiç akıllarına gelmiyor. Asil Milletimize 22 yıldır ülkenin getirildiği durum ve düşürüldüğü mağduriyet sebebinin bu ikili kumpas kumpanyası olduğunu çok rahat anlatıp, ispatlamaktayız. 31 Mart tarihi bu senaryo yazar ve oyuncularına Türk Milletinin tokat’ı atacağı tarih olacaktır.”

                                               * * *

Sevgili Gürol Yer’in söylemlerine bir de ekleme yapayım.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partiyi kurup meydanlara ilk çıktığında merkez sağın toparlayıcı lideri olarak seçmenden büyük teveccüh gördü…

Ancak 14-28 Mayıs Milletvekili Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, “Görüş ve önerilerimiz kesin bir biçimde reddedildi. Bu aşamada 6'lı masa bir ortak akıl platformu olmaktan çıktı. Geldiğimiz noktada İYİ Parti bir kıskaca alınmış, bir dayatmaya mecbur bırakılmış, tıpkı yıllardır Türk milletine yapıldığı gibi ölümle sıtma arasında bir tercihe zorlanmıştır ve elbette buna boyun eğmeyecektir'' diyerek masadan kalktı…

Ardından da Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı cumhurbaşkanı yardımcısı olarak önerdi. İmamoğlu ve Yavaş, Akşener’i ziyaret etti. Bu ziyaret sonrası Akşener ve Kılıçdaroğlu bir görüşme gerçekleştirdi daha sonra masaya geri döndü…

Kalktığı masaya bir daha dönmeyecekti.

Ekrem İmamoğlu’na, “oğlum diye” sarıldı…

Bugün ise eleştiri yağmuruna tutuyor…

İşte bu nedenle seçmen 31 Mart seçimleri öncesinde söylemlerini pek inandırıcı bulmuyor…

Eğer İYİ Parti 31 Mart seçimlerinde seçmenden büyük bir tokat yerse bunun baş sorumlusu tereddütsüz kurucusu ve Genel Başkanı Meral Akşener olacaktır…

* * *