Yaşamımın yaklaşık son otuz yılının Nisan ayları, 'Köy Enstitüleri' konusunda yoğunlaştığım günler oldu.
KESİT köşesinde yıllardan beri onlarca makale yazdım Köy Enstitüleri ile ilgili…
Ve yıllardan beri 17 Nisanlarda Eskişehir'de yapılan etkinliklerin bilgilerini/ değerlendirmelerini paylaştık sizlerle bu köşede…
Onun için Nisan deyince Köy Enstitüleri gelir benim aklıma…
Ve Eğitimci/ Şair Özbek İNCEBAYRAKTAR'ın dediğince:
' Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma,/ Kalkınmış bir Türkiye gelir, Köy Enstitüleri deyince…'

KÖY ENSTİTÜLERİ 'GEÇMİŞ' DEĞİL, 'GELECEKTİR'
Yaşamın tüm alanlarında olduğu gibi 'eğitim' alanında da dünya insanlığının ortak ürünü olan 'evrensel değerlerin' çok önemli olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir.
Bireylerin / ulusların evrensel değerlere ulaşabilmesinin en etkili yolu ise 'Yerel ve ulusal değerlerin geliştirilerek evrensel değerlerle bağlamlanmasıdır…'
Böyle bir yaklaşımın, Türkiye'nin eğitim sisteminde yapılacak düzenlemelerde öncelikli tutulması gerekir.
Bu bağlamda 'Köy Enstitüleri Sistemi' bugünün ve yarınların eğitim sisteminde yararlanılabilecek önemli bir kaynaktır.
Köy Enstitüleri Sistemi, dar anlamda 'bir eğitim modeli' ya da 'bir öğretmen yetiştirme modeli' değil; 'Evrensel eğitim bilimi değerleriyle Cumhuriyet değerlerimizin kaynaştırılmasından üretilmiş bütünsel bir eğitim sistemidir…'
Köy Enstitülerinin temel amacı 'Bilimsel bilgiye dayalı olarak Türkiye'yi geliştirmekti…'
Bir başka değerlendirmeyle 'Genç Türkiye Cumhuriyetinin köylerdeki sözcüsüdür Köy Enstitüleri…'
Köy Enstitüleri Sisteminde çoğu ülkemizde ilk olarak el yordamıyla ama başarıyla uygulanan 'eğitim yöntem ve teknikleri', günümüzün eğitim fakülteleri ve diğer eğitim kurumları tarafından geliştirilebilir.
Daha da önemlisi günümüzde aslolan, 'Köy Enstitülerinin yaşadıkları yıllardaki uygulamaların özlemli duygularına ya da biçimlerine değil, 'ilkelerine' sahip çıkmaktır.'
Yani günümüzün evrensel eğitim sorunu, tıpkı Köy Enstitülerinin yapmaya çalıştığı gibi: 'Laik, bilimsel, demokratik ve kamusal eğitim ilkelerini korumak ve geliştirmektir…'
İşte bundandır 'Köy Enstitüleri gelecektir…' dememiz.

VE 'ESKİŞEHİR' GELİR AKLA 'KÖY ENSTİTÜLERİ' DEYİNCE
Eskişehir, Köy Enstitülerinin gerek kuruluş gerekse uygulama aşamalarında birçok 'İLK' in yaşandığı en önemli merkezidir.
'İlk eğitmen kursunun' ve 'İlk enstitü olan Çifteler Köy Enstitüsü (ÇKE)'nün Eskişehir'de açılması, bu konunun somut örnekleridir.
Ayrıca, ÇKE'de deneyim kazanan birçok eğitimci ve yönetici diğer enstitülerin kurucusu olmuşlardır.
Köy Enstitülerinin 1954'te resmen kapatılmasından sonra, ÇKE'nin ardılı olan 'Yunusemre İlköğretmen Okulu' da döneminin nitelikli bir eğitim kurumu olarak tarihe geçmiştir.
Ülkemizde Köy Enstitülerinin değerinin akademik ve demokratik çevrelerde yeniden anlaşılmaya başlandığı 1990 sonrasından günümüze kadar; 'Eskişehir'de EĞİT- DER koordinatörlüğünde, eğitim örgütleri, üniversiteler ve belediyelerin işbirliğiyle yapılan etkinler' de Türkiye çapında iz bırakmıştır/ bırakmaktadır.
Eskişehir'de 1990'dan günümüze artık gelenekleşen Köy Enstitüleri Kuruluş Yıldönümü Etkinlikleri kapsamında, çoğu Türkiye'de İLK özelliği taşıyan KALİTELİ ve KATILIMLI etkinlikler gerçekleştirilmiştir. Bu başarı bir ÖRGÜTSEL YAŞAM başarısıdır.
  • Bu başarının anahtar sözcükleri: BİRLİK, KALİTE, KATILIM'dır.
Tüm bunların doğal sonucu olarak, Eskişehir'de Köy Enstitüleri konusunda çok zengin bilgi ve kültür birikimi oluşmuştur.
Dileğimiz, geçtiğimiz 28 yıl boyunca Eskişehir'de 'EĞİT- DER'in koordinatörlüğünde, eğitim örgütleri, üniversiteler ve yerel yönetimlerin işbirliğiyle yapılan', bu konuda Türkiye çapında iz bırakan ve içinde birinci derece sorumluluk yüklenmekten onur duyduğum böylesi etkinliklerin günümüzde ve gelecek yıllarda da sürdürülmesidir.

*******

AKADEMİYE UZANAN ELLER KIRILSIN
'Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,/ Birinciliği beyaza verdiler…' diyor Özdemir ASAF.
Son yıllarda çağdaş toplumsal yaşamımızın tüm renkleri hoyratça kirletiliyor…
Özellikle beyazlarımız: Çocuklarımız, kadınlarımız, eğitimimiz, adalet değerlerimiz…
Ortalıkta serserice dolaşan insan müsveddeleri, almışlar ellerine kan kusan silahlarını, kahramanca(!) saldırıyorlar tüm güzelliklerimize…
Ve onları alkışlıyor kandan beslenen güruh ve şürekaları…
Son yıllarda binlerce akademisyeni işsiz güçsüz bırakan yetkililer(!), ESOGÜ'deki katliamdan sonra da timsah gözyaşı döktüler…
Böylesi kirli dönemlerden çıkış için bilime, demokrasiye, sanata ve umutlarımıza daha sıkı sarılmak gerekiyor.
Bu bilincin azim ve kararlığıyla diyoruz ki: 'Kırılacak elbette bir gün Akademiye uzanan eller…!

*******

TEPEBAŞI'NDAN GÜZEL ESİNTİLER
Geçtiğimiz Cumartesi akşamı eşimle birlikte 'Tepebaşı Belediyesi Halk Dansları Topluluğu Bahar Gösterisi'ni izledik.
Anadolu'nun dört bucağından özenle seçilmiş güzel oyunlar ve müzikler 'gençlerle kaynaşınca' ortaya şahane bir görüntü çıkıyor.
Ekip bünyesinde oluşturulan 'Çocuk Ritim Topluluğu' ise öyle sevimli ki…
Gösteri sonunda çocuklarımız ve gençlerimiz ayakta alkışlandılar.
Yüreğimiz coşarak çıktığımız gösteriden sonra bir kez daha anladık ki; 'Yaşamımızın güzelliklerine uzanan kirli ellere karşı en güçlü koruyuculardır bilim ve sanat…'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…