Emin Çölaşan'a soruyor muhabir,
'Gazeteden çıkıp akşam eve gittiğinizde ne yaparsınız?'
'Bir şey yapmam.'
'Haberleri mi izlersiniz?'
'İzlemem, bütün gün haberin içindeyim zaten.'
Muhabir şaşırıyor. Biraz da telaşlanıyor. Söyleşi istediği gibi ilerlemiyor.
Bir iki kem kümden, şaşkınlık ifadesinden sonra,
'Tartışma programlarını mı izlersiniz?'
'İzlemem, neyini izleyeceğim!'
E haklı. Tartışma programı değil kapışma programı…
'Peki ne yaparsınız akşamları, televizyon izlemez misiniz?'
'Bir şey yapmam. Televizyon melevizyon izlemem.'
***
En iyisini yapıyor.
Uzak durmak lazım televizyondan falan...
Ayının kırk türküsü var kırkı da armut üstüne.
Taraflı yayın yapan televizyon kanallarının da kırk türküsü var, kırkı da…
Ama bizler basit insanlarız. Her şeyi televizyondan öğreniriz.
Ayrıca, akşam eve geldiğinde televizyon izlemeyip de ne yapacaksın. Duvarlara mı bakacaksın.
***
Biz de bir sağlık programını izliyorduk. Sağlıklı yaşam programı. Ne yemeli ne yememeli…
Oldukça cazip bir konu.
İnsanlar giderek şişmanlayıp goriller gibi irileşmeye devam ettikçe de cazibesini koruyacak.
Diğer taraftan, Beslenme ve Diyet Uzmanları dışında pek çok kişinin de iştahını kabartan devasa bir pasta.
Mesela cerrah…
Her türlü cerrah.
Mesela kardiyolog...
Mesela kırıkçı çıkıkçı…
Mesela yaşam koçu…
Mesela fitoterapist…
Fitoterapist ne, diyecek olursanız.
Diyelim ki hemoroitten mustarip 'hastanız'.
Diyeceksiniz ki tencereye bir litre su koy.
Yarım litre suya bir kilo patlıcanın sapını ekle.
Tencereyi piknik tüpünün üzerine oturt.
Tencerenin üzerine de donunu sıyırıp sen otur.
Ver ısıyı alttan.
Ver ısıyı alttan.
On gün boyunca sabah, öğlen, akşam tok karnına…
İşte bu fitoterapi dediğimiz, televizyonların gündüz kuşağı programlarındaki hokkabazlara göre.
Fitoterapi bitkilerle tedavi ya…
Kim nereden bilecek marifet sıcak suda mı, patlıcanın sapında mı…
***
Bizim sağlık programının konuklarından biri de fitoterapist.
Ama nedense sadece obeziteyle ilgileniyor.
Televizyon kanallarında insanların ne yiyip ne yememesi gerektiğini söyleyerek meşhur olanlardan.
'Ekmek yemeyin, makarna yemeyin, pilav yemeyin, patates yemeyin…'
Kendisinin nasıl beslendiğini sordu program yöneticisi.
'Haftada beş gün et yerim.'
O an,
'S... git p.ç!' demiş bulundum.
Kusura bakmayın.
Bir an ağzımdan kaçtı.
Et nerede de yesin insanlar.
Yüz liraya yaklaştı kilosu.
Geçenlerde, Bakan, dokuz doğurmuş inek eti sattı kasaplara düşük fiyata, o bile kar etmedi et fiyatındaki yükselişi durdurmaya.
Bazı besinlere giderek sadece zenginler ulaşabilecek.
Bir de bitkibilim uzmanı olmasına rağmen etle beslenen uyanıklar.