Arkamdan biri seslendi.

Dönüp baktım.

Öyle Sait Fak’in “Hişt Hişt” öyküsündeki gibi hayali bir varlık falan değildi seslenen.

Bildiğin insandı arkamdan seslenen.

Orta yaşı çoktan geçip yaşlılığa adım atmış bir çift.

Şimdi yaş yazmayalım, burada.

Yazarsak belki üzerine alınan olur.

Diyelim ki altmış yaşlarında diye yazdık.

“Ben de altmış yaşındayım, ben yaşlı mıyım?” diyenler olacaktır.

Neyse geçelim bunu, biraz daha yazının peşine düşersek yazı bambaşka bir yere alıp götürecek bizi.

***

Arkamdan seslenenler tanıdık birileri mi diye baktım.

Değil.

“Sizi hatırlayamadım” dedim.

Şu yıllar arasında, şurada, şu mahallede komşunuzduk falan demelerini bekliyordum.

“Siz gazetede yazı yazıyorsunuz, değil mi?” dedi kadın.

“Ooo!” dedim kendi kendime. “Tanıdı beni.”

Nazım Hikmet de bir şiirinde,

“garson kız tanıdı beni

iki piyesimi seyretmiş Moskova’da” diye yazmıştı.

E tabii bizi tanıyan garson kız falan değil.

“beli karınca belinden ince” de değil.

Yukarıda yazdık işte kim tarafından tanındığımızı!

Sonra kadın,

“Belediye büfelerindeki tam buğday ekmeğinin fiyatı ne öyle?” dedi.

Şaşırdım.

Bozuntuya da vermemek için…

Gazetede yazı yaz halk ekmeğin fiyatını bilme!

Olur mu hiç?

Ben; maliyet, şu bu diyecekken,

“Beyaz ekmeğin iki katından da fazla tam buğday ekmeğinin, kepekli ekmeğin fiyatı?”

“Nasıl?”

“Nasılı var mı? Beyaz ekmek beş lira tam buğday ekmeği on bir lira.”

İlgisiz gözükmemek için,

“Belediyenin halk ekmek büfesinde mi?” dedim.

“Evet. Hem de belediyenin halk ekmek büfesinde.”

Kadının ne anlatmak istediğini anlamaya çalışırken, adam;

Biraz karışık…

Biraz başka bir açıdan…

Biraz da felsefi bir yaklaşımla anlattı.

“Halka layık görülen beyaz ekmek mi?”

Kadın devam etti,

“Halk tam buğday ekmeği, kepekli ekmek yiyemez mi? Beyaz ekmek beş liraysa, diğerleri de yedi lira, sekiz lira olsun.”

Kendimi belediye başkanı gibi hissettim bir an.

Bana bunları neden anlatıyorlar ki diye düşündüm.

Adam o sırada kadını kolundan çekti.

Hızla uzaklaşırlarken,

“Bırak ya! “Bu böyle şeyler yazmıyor zaten,” diyordu adam, kadına.

“Ne yazıyor bu?”

“Ne yazacak, kendini yazıyor! Saçma sapan şeyler işte.”

***

Arkalarından bakıp kaldım, yol ortasında.

İşte o an karar verdim kendi kendime.

Bundan sonra, belediye büfesindeki ekmeğin…

Marketteki peynirin, zeytinin, yumurtanın…

Mahalle pazarındaki hıyarın fiyatı üzerine yazılar yazacağım.

Kararım kesin!

Ne demek halkın sorunlarından uzak durmak!