10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu, Baro Hizmet Binası’nda bir araya gelerek açıklamada bulundu. Komisyon adına açıklamayı yapan Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Av. Duygu Akyol Ağcakoca, İnsan Hakları alanında daha etkili adımlar atılması, yapılan düzenlemelerde anlayışın değiştirilmesi gerektiğini ve insan haklarına dayalı demokrasi anlayışının sağlanmasının önemli olduğunu vurguladı.
“HAK VE ÖZGÜRLÜKLER BAYRAMI OLARAK KUTLAMAK İSTERDİK”
Dünyada ve Türkiye’de İnsan Hakları bakımından gelinen noktanın istenilenden uzak olduğunu kaydeden Av. Duygu Akyol Ağcakoca, “75 yıl sonra bugünü bir ‘Hak ve Özgürlükler Bayramı’ olarak kutlamak isterdik; ‘geçen yıldan bu yana dünyada ve ülkemizde yeni hak ihlalleri yaşanmadı, en azından yaşansa da üstüne titizlikle gidildi ve tekrar etmemesi için gereken tüm adımlar atıldı’ demek isterdik. İsterdik diyoruz, çünkü maalesef bulunduğumuz nokta bu isteklerimizden çok uzakta. Öncelikle belirtmek isteriz ki, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul eden Birleşmiş Milletler, İsrail’in Gazze’de, tüm dünyanın gözü önünde işlediği insanlık ve savaş suçlarına karşı daha etkili aksiyon almalıdır. Başta Birleşmiş Milletler ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere tüm uluslararası aktörleri Gazze için daha fazla sorumluluk üstlenmeye ve bulundukları konumların gereğini yapmaya davet ediyoruz. Ülkemize döndüğümüzde ise ne yazık ki halen; çocuk istismarları, şiddet ve kadın cinayetleri, iş cinayetleri, yargı üzerindeki baskı, cezaevlerindeki mahpuslara kötü muamele, basın emekçileri üzerindeki baskı, mülteci ve göç sorunları, kamu kurumları üzerindeki siyasi baskılar ve saymakla bitmeyen birçok hak ihlali devam etmektedir” dedi.
“TOPLUMSAL KUTUPLAŞMAYI OLUŞTURAN ADIMLAR KAYGI VERİCİ”
İnsan Hakları konusunda yapılan düzenlemelerde anlayışın değiştirilmesi gerektiğini belirten Av. Duygu Akyol Ağcakoca, “Üzülerek söylemeliyiz ki, ülkemizde gelinen aşamada hak ve özgürlükler alanındaki ihlaller kurumsallaşmış durumdadır. İleri demokrasi söylemlerinin her konuşmaya sığdırıldığı bu dönemde, söylemler ve gerçekler arasındaki bariz farklılıklar, insan hakları ve demokrasinin içselleştirilmemiş olması ve yapılan düzenlemelerin ‘-mış gibi yapılması’ anlayışından kaynaklanmaktadır. Hak ve özgürlükler alanında refahı sağlayacak tedbirleri almak, devletlerin yükümlülüğüdür. Ancak ülkemizdeki mevcut iklimde, yükümlülüklerin yerine getirilmesi bir yana, toplumsal kutuplaşmayı oluşturan adımların atılıyor olması hepimiz adına kaygı vericidir. Siyasi parti ve devlet yönetiminin birbirinden ayrılarak, hukuki güvenliğin ve insan haklarına dayalı demokrasi anlayışının bir an önce sağlanması gerekmektedir. Yurttaşların, İnsan Hakları Evrensel Bildirge oylamasında olumlu oy kullanan ilk 48 devletten biri olan Türkiye Cumhuriyeti’nden beklentisi de bu yöndedir” ifadelerini kullandı.