Türkiye Cumhuriyeti'nin doğum günü olan 29 Ekim'in demokrasi tarihimizde çok önemli bir yeri var.

Evet, Cumhuriyetimiz 92 yaşını tamamladı. Bir insan ömrü için çok olan 92 yıl, bir toplum ömrü için 'delikanlılık' sayılır.

Ancak ne yazık ki bizim delikanlı Cumhuriyetimiz sanki 'yaşlı bir hasta adam' gibi çok ciddi sağlık sorunları yaşıyor ve büyük sarsıntılar geçiriyor…

Çünkü son yıllarda Cumhuriyetimizin temellerine o kadar çok dinamit atıldı ki… Yani o kadar örselendi ki o delikanlının sağlığı…

Son yıllarda ülkemizde yapılan yönlendirilmiş seçimlerle başımıza dikilenler, Cumhuriyetin temellerine öylesine hoyratça zarar verdiler ve vermeye devam ediyorlar ki…

Sanki 'cumhuriyet' demek, 'halkın kendi diktatörünü kendisinin seçmesi…' demekmiş gibi bir algı yaratıldı ülkemizde.

Oysa demokrasi ve cumhuriyetin temel kuralları ve kurumları da var.

Cumhuriyetimizin 92. yaşının 29 Ekim'inde gelin birlikte irdeleyelim o temellerin durumunu.

'LAİKLİK', Cumhuriyetin Temel Direğidir

Evrensel anlamda tanımıyla 'laiklik'; 'toplum kurallarının dine göre değil, bilime ve akla göre belirlenmesidir…'

Ne yazık ki ülkemde son yıllarda toplum kuralları (eğitim, hukuk, kamusal alan, inançlar vb) çoğunlukla İslam dininin belli bir mezhebinin bakış açısına göre belirleniyor. Üstelik yapılan belirlemeler de 'marifeti kendinden menkul bir kişinin(!)' istekleri doğrultusunda oluşturuluyor…

Oysa sosyal bilim gerçekleri laiklik tanımında akla ve bilime dayanırken, herhangi bir din ayrımı yapmıyor. Ve hiçbir demokratik toplumda milli irade adına laiklik yok edilmiyor.

Laikliği yok edilmiş bir rejimin adına takiyyeci bir söylemle 'cumhuriyet' diyebilirsiniz, ama o rejim gerçek anlamda 'Cumhuriyet' olmaz.

Hukuksuz Cumhuriyet Olmaz

'Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı' kavramları, bir cumhuriyetin olmazsa olmazlarındandır.

Oysa son yıllarda ülkemizde evrensel hukuk kuralları allak bullak edildi. Hukukun üstünlüğü,'üstünlerin hukukuna' dönüştürüldü.

Yargı organlarımız ise büyük ölçüde yürütmenin başının vesayeti altına girdi…

Daha dün paralel yargıcılar(!) tertemiz insanları karalıyorlardı, bugün de ak yargıcılar(!) kapkara insanları 'ak'lıyorlar…

Toplumumuzun sessiz çoğunluğu da döndürülen hukuk dolaplarını şaşkınlıkla izliyor.

Cumhuriyet 'BARIŞ' İkliminde Gelişir

Öylesine nazik ve nadide bir çiçektir ki 'cumhuriyet'; şiddet, terör ve savaş ortamında gelişemez, yaşayamaz.

Oysa son yıllarda ülkemin iç ve dış barış koşulları adeta 'sıfırlandı…'

Bu ülkede 'terörün gücünü ayrılık aracı olarak kullananlarla, gücün terörünü saltanat için kullananlar' iç barışımızı çıkmazlara sürüklüyorlar…

Ülkemizdeki terör kuklalarını yönlendiren bölgesel ve küresel savaş odakları da 'Türkiye bir an önce savaşın ortasına düşse…' diye ellerini ovuşturuyorlar.

Ne acıdır ki, Cumhuriyetimizin temel düsturu olan 'yurtta barış, dünyada barış' ilkesi ve o ilkenin Atatürk'ü bir kenara itilmiş durumda…

Cumhuriyeti 'Bilim, Sanat ve Eğitim' Besler

Gerçek bir cumhuriyetin yol göstericisi 'bilim'dir.

Bilim yolunda ilerleyen cumhuriyeti güzelleştiren de 'sanat'tır.

Bilim ve sanatın toplumla eşitçe paylaşılmasını sağlayan ise 'eğitim'dir. Ama o eğitimin mutlaka 'laik, demokratik, bilimsel ve kamusal' ilkelerle yürütülmesi gerekir.

Oysa son yıllarda bilim artık cumhuriyetimize yol gösteremiyor. Sanatın da içine edildi… Eğitim alanımızda ise ne laiklik kaldı ne de kalite ve diğer ilkeler…

Yani Cumhuriyetimiz artık sağlıklı beslenemiyor ve dolayısıyla sağlığı giderek daha çok bozuluyor…

Bu sağlıksız beslenme yüzünden Cumhuriyetimizin uzun yıllardır toplumla paylaştığı 'ortak değerler' son yıllarda paramparça oldu.

Bunu için öncelikle Cumhuriyetimizin temellerini dinamitleyen sapkın zihniyete 'dur' diyebilmek gerekiyor…

Sonrası için muhtaç olduğumuz demokratik çözüm yollarının kaynağı ise Türkiye toplumunun engin bilincindedir…

1 Kasım Seçimleri Çok Önemlidir

Elbette ki Cumhuriyet tarihimizde '1 Kasım'ın anımsattığı önemli olaylar var. Ama gün, Türkiye'nin geleceği açısından yaşamsal önemi olan '1 Kasım 2015 Seçimlerine' odaklanma günüdür.

Öncelikle unutmayalım ki, 'seçme ve seçilme hakkı/görevi' demokrasinin temel unsurlarıdır.

Bu bağlamda 'sandık (seçimler)' çağdaş demokrasinin en önemli ve vazgeçilmez aracıdır.

Çağımızda artık sandık ve oy dışındaki 'sokak, şiddet, terör, silah gibi araçlara sarılmak'; demokrasi ve insanlık değerlerine tamamen aykırıdır.

Bu gerçekler doğrultusunda, şu 92. Yıldönümünde Cumhuriyetimizi kutlu edecek '1 Kasım görevleri' bizleri bekliyor.

1. Herkes mutlaka oy kullanmalıdır. Çünkü 'oy verme' demokratik bir 'hak' olduğu gibi, toplumsal bir 'görev 'dir. Oy kullanma oranı ne kadar yüksek olursa, seçim sonuçlarının demokratik değeri de o kadar yüksek olacaktır.

Bunun için 'iş/güç, tatil, tepki, boykot, özgürlük…' gibi tutumlar 'oy kullanmama bahanesi olamaz.'

2. Herkes mutlaka geçerli ve sonuç getirici bir biçimde oy kullanmalıdır. Sandığa gidip geçersiz oy kullanmak ya da sonuçta boşa gideceği açık olan tercih yapmak; bilinçli ve duyarlı yurttaşlık tutumuna aykırı bir durumdur.

3. 1 Kasım oylarının temel hedefi, 'diktatörlüğe karşı geniş kapsamlı ve güçlü bir demokrasi cephesi oluşturmak' olmalıdır.

Barışla, sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.