Sonunda bir şeyler yoluna giriyor, sonunda görebiliyoruz aslında çaresizliğimizi belki de. Mesela Fikret Kızılok çalıyor olsun bunları yazarken ve şair kızını çok seviyor olsun. Bu elmayı sevmekten de öte değil mi, yani şiirler dolusu aşk, emek, mapusluk, özgürlük ve yine aşk: o kadar da tutsak değildir belki de şairler. Kavgasında tutsak kalemler, kavgasında 'Aslı' gibi sancılar, dokunulmaz bir zırh düşlerinde büyüttüğü, tükenmez şiirleri, onunki küllerinden de doğan bir şiir kalemi.

Yaşamı boyunca onurla yazmış, okumuş, sevmiş, özlemiş ve tebessümle sancılanmış üstada çok sevildiği Eskişehir'den kucak kucak şiirlerle merhaba.
Kayseri Eğitim Enstitüsü'nden mezun olduktan sonra Giresun ve Kayseri'de üç yıl öğretmenlik yaptı. 12 Eylül Darbesi'yle birlikte yurtdışına çıkmak zorunda kaldı.
Bir süre Suriye ve Lübnan'da yaşadı. Ülkeye yeniden döndüğünde yakalandı ve 1981 - 1991 yılları arasında siyasal nedenlerden ötürü cezaevlerinde tutuldu.

1980 - 1990 yılları arasında 'Cezaevi Şiir Antolojisi'ni hazırladı. Bu kitap daha matbaadayken toplatıldı. Ardından Metis Yayınları'nda ilk öykü kitabı olan ve adından çok söz ettiren 'Randevu Hazırlığı' adlı kitabını yayımladı. 1997 yılında Orhon Murat Arıburnu Ödülü'nü aldığı 'Kırık Zar' adlı şiir kitabı yayımlandı. 2000 yılında 'Yüzünü Temiz Tut Ecel Her An Gelebilir' adlı şiir kitabını yayımladı.

Bu iki şiir kitabının ikinci baskıları da 'Nokta Kitap' tarafından yeniden basıldı. 'Ejderha Yılları' adlı romanı ise Gendaş Yayınları arasında 2001 yılında yayımlandı. Bu kitabın ikinci baskısı da Nokta Kitap'ta yeniden basıldı. 'Kavgalı Küçük Fener' adlı şiir kitabı ise 2005 yılında yayımlandı. 'Çankaya'nın Duvaksız Gelini Fikriye' kitabı ise Mayıs 2007 yılında yayımlandı ve çok kısa bir sürede 15. baskıya ulaştı.


-Şaşırtmaca Oyunundaki Nü-

şişi vurduğumda soluk fotoğrafın örtüsünden içeri
akıl sır ermez neden yeniden doğururum ki
her seferinde ben seni
metruk haritalarda aradığımda yerini
kaçıncı gözü olur bu yalnızlığımın

şilte üstünde topladığım çarşılarda akşam
ses vermez yırtılan zarının aralığından
hadi yarıştıralım kimin elinde toplarsa kuyruğunu
baştan sona giyinik keder ve ağırlığı kırmızının

endişesi çekilmiş mercan çürüğü buz üstünde gözlerim
gönlümün amanında yarama bir çocuk işerken
sirkat silahım olur yaşadığıma el ve karanlık
kar düşer kalır beyaz kalabalığımdan içeri.


...........

BİR ŞAİR - ENİS BATUR

Deja-vu

Takvimin, ağır, kadınsı dönüşünde hayat musluğuna biriken
anları paylaşamıyor insan kimseyle : Ne coşku, ne buruk tad, bir
lokomotifin ardına taktığı iki som düş vagonunu geri geri
koyağa söküşünden sökün eden o yabanıl, unutulmamış duygu
ve her sabah, aynı pencereden aynı gözün aynı görüntüyü
bulup retinede doğurduğu yumuşak ayar: Saf beyaz dumanın seke
seke kurduğu bulut dansından her zaman yaşanmış bir tüy doğuyor

...............

ŞEYMA KOÇ

'Ruhum, niçin böyle üzgünsün?
Bir damla, bir damla daha, işte başka bir damla daha...
Karyolanın solunda bir hayal gibi yükselen perdenin kirden rengi dönmüştü. Dışarının soluk, gri ışığını odaya vuran öteki pencerenin ise perdesi yok; ama önünde dantel örtüsüyle alçalan bir komodini vardı. Mumun alevi, çiçeğin kokusu sinmişti üstüne. Dibinde iki kap. İçlerinde ışığın tavandan süzdüğü yağmur suyu. Sağ köşede dökük bir koltuk. Onun yanı sıra yükselip, üstündeki valiz ve kutularla tüm duvarı kaplayan kocaman bir gardırobu… Nereden edinilmişse edinilmiş, boyaları dökük, nem kokan, koskocaman bir gardırobu…'

Bu, kendisinin bana gönderdiği 3 öyküden biri olan Gökyüzünün Ortak Hatıraları adlı öyküsünden bir bölüm. Daha geçen hafta Eskişehir Edebiyat Buluşmalarında Zeynep Aliye, Melike Belkıs Aydın ve Sevtap Ayyıldız ile öykü yazmak üzerine önemli bir program yaptım ve henüz Şeyma'ya söylemedim, sadece ilk öyküsünden bahsettim biraz kendisine; üst seviye bir kalemi var ve bu romanı alt edebilecek öykünün doğuşu tezimi doğru çıkaracak kalemlerden biri bence. Detayları görerek bu kadar ustaca yanından teğet geçip esas konuyu da kenarda tutarak ve dil kıvraklığına, bilgi, gizem ve heyecanla yön veren büyülü işler yapacak bir yazar var karşımızda. Kendisine zaten başarıyla başlamış serüveninde mutluluklar dilerim.

..............

FELSEFE - JEAN PAUL SARTRE

Böylece çağdaş insan bilinci iki uç arasında bulunuyor. İnsanın kişiliğine, özgürlüğüne, haklarına saygıyı her şeyin üstünde tutanlar, insanları yaşama koşullarının, sınıf beraberliğinin dışında, ayrı ayrı varlıklar olarak görmek istiyorlar. İnsanı ekonomi, teknik ve tarih içinde kolektif bir varlık olarak görenler de sentezci görüşe gidiyor ve grubun dışında insan görmüyorlar. Bireyi düşünenler liberalizm'e, sınıfı düşünenler de toptancı bir devlet düzenine gitmek zorunda kalıyorlar. Zamanımızın sıkıntısı şundan geliyor ki, kimse bu ilkelerin son kertesine varmasını istemiyor: iyi niyetli demokratlar sentezci görüşten, sosyalistler de çözümcü görüşten büsbütün ayrılamıyorlar.
— Denemeler--