İl Milli Eğitim Müdürlüğü yapılan mülakat ve değerlendirme sonrasında kadrosu boş olan 44 okula yeni müdür atadı.
ARAPÇA BRANŞI
Eğitim Bir-Sen Şube Başkan Yardımcısı Ertuğrul Baki, Cahit Zarifoğlu Ortaokulu'na Müdür olarak görevlendirdi. İl Milli Eğitim Müdürlüğü Arapça branşı öğretmeni olan Baki'yi Ortaokula müdür atayarak, büyük bir skandala daha imza attı. Bir kişinin okul müdürü olması için atandığı kurumda öğretmen olarak çalışabiliyor olması gerekiyor. Arapça öğretmenleri Sosyal Bilimler Lisesi, İmam-Hatip Ortaokulu ve Anadolu İmam-Hatip Liseleri'nde çalışıyor. Üç-beş veliyi ikna edip, 'bu okulda seçmeli Arapça dersi okutacağız' adı altında Baki'yi bu okula müdür yapmak hukuksuzluktur. Eğer bu kurumda Arapça Öğretmeni ihtiyacı varsa okulun norm yönetmeliğine norm girilmesi gerekiyor. Normu duyurmadan Baki bu okulda görevlendirilemez.
VALİ ÇELİK
SORUŞTURMA
AÇMALI
İl Milli Eğitim Müdürü Necmi Özen ve Odunpazarı İlçe Milli Eğitim Müdürü Hasan Başyiğit, Eğitim Bir-Sen Başkan Yardımcısını müdür yapabilmek için ne yazık ki hukuku ayaklar altına aldı. Yarın bu zihniyet ilkokul sınıf öğretmenini 'satranç biliyor' diye, 'seçmeli derste öğrencilere satranç öğretecek' adı altında liseye müdür bile yapar. Vali Azmi Çelik bu skandal atamayla ilgili soruşturma açmalıdır. Milli Eğitim'de son dönemde 'yandaş sendikayı kayırmak' adına alışkanlık haline gelen hukuksuzlukların önüne geçmelidir. Necmi Özen'e sadece bir sendikanın değil, tüm eğitimcilerin Milli Eğitim Müdürü olduğunu hatırlatmalıdır. Yönetici değerlendirmelerinde ve atamalarda 'kul hakkı' yiyenlere hesap sormalıdır…

**

'ÇOCUKLARI KÜÇÜK KURŞUNLA ÖLDÜRÜRLER DEĞİL Mİ ANNE?'
'Askerler çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?' 1995 yılında Srebrenitsa katliamında vurulan dört yaşında bir çocuğun ölmeden önce annesine sorduğu bu soru bugün bile bizleri acıya boğuyor. Fikret Bila'nın dediği gibi; 'insanı yediği yemekten, içtiği sudan, aldığı nefesten utandıran soru' Ne yazık ki savaşta en büyük acıları çocuklar yaşıyor. Srebrenitsa Katliamı'nın dün 21. Yıldönümüydü. Ratko Mladiç komutasındaki ağır silahlarla donatılmış Sırp Ordusu Temmuz 1995'te Srebrenitsa'da içlerinde kadın ve çocuklarında olduğu 8 bin 372 kişiyi vahşice katletmişti. Birleşmiş Milletler Srebrenitsa'yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına karşın 400 silahlı Hollanda barış gücü askerinin varlığı katliamı önlememişti. Ernesto Che Guevara 'Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar; ya ölmeli cellatlar, Ya da hiç doğmamalı çocuklar' sözünde olduğu gibi artık çocuklar ölmemeli. Dünyayı yöneten ülkeler çocuk cellatlarına artık 'dur' demeli.

*

ŞEHİT YAKINLARI BARAKADA SURİYELİLERE GICIR DAİRESuriyeli mültecilere önce Türk Vatandaşlığı sözü, sonra TOKİ'den ev müjdesi verildi. Suriyeliler hiç çalışmadan devletten maaş alıyor. İlacı ücretsiz alıyorlar. İstedikleri Anadolu Lisesi'ne ve üniversiteye kayıt oluyorlar. Bunlara 'oy' için bu destek ve kıyaklar yapılıyorsa, daha önce sadece kömür ve makarna alanlar çok ucuza gitmiş olmuyor mu? Bu toprakların asıl sahibi olan Türklerin ev sahibi olması için önce Suriye vatandaşı olup, Türkiye'ye mülteci olarak gelmesi mi gerekiyor? Vatanı için kahramanca savaşıp, şehit olanların yakınları baraka evlerde yaşamaya terk edilirken, savaştan kaçan Suriyeliler gıcır gıcır TOKİ dairelerinde oturması doğru mu?

*

BİR EĞİTİMCİDEN 'EVE DÖNÜŞ' YAZISI
Kadrolaşmada sınır tanımayan Milli Eğitim Bakanlığı Eylül 2015'de Eskişehir'in en gözde okulları olan Eskişehir Anadolu (EAL) ve ETİ Sosyal Bilimler Lisesi'ni 'Proje Okulu' ilan etti. Sonra bu okullarda görev yapan 38 öğretmeni görevden alarak, yerlerine yeni atamalar yaptı. EAL ve ETİ Sosyal Bilimler Lisesi'nde çalışan öğretmenler başka okullarda görevlendirildiler. Bu öğretmenlerin bir kısmı 'haksızlığa uğradıkları' gerekçesiyle yargıya gitti. Ben yazdığım yazılarla sürekli proje okulu mağduru öğretmenlerin yanında yer aldım. Yargıya gidenler mahkemeleri kazanarak, tekrar eski okullarına döndü. Bunlardan birisi de Eskişehir Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Sevgi Özdemir'di. Özdemir 10 ay süren hukuk mücadelesi sonrasında tekrar eski okuluna dönüşüyle ilgili çok güzel bir yazı yazdı. 'Eve Dönüş' başlıklı yazısında benim ismime de yer verip, benim hakkımı teslim ettiği için kendisine teşekkür ediyorum. Özdemir'in bu güzel yazısını siz okurlarımla paylaşıyorum.
EVE DÖNÜŞ
Tam tamına iki yüz doksan sekiz (298) gün... Kırk üç hafta... On ay sonra eve dönüş... EAL'ye...
Hukuka, devlet adabına aykırı ve onur kırıcı bir şekilde alındığım görevime döndüm bugün...
EAL'ye... Eve döndüm...
Okulsuz, öğrencisiz, sınıfsız başladığım 2015-2016 Öğretim Yılının bitmesine beş kala EAL'deyim. Eve döndüm...
Eskişehir'de hakimler var! Eve döndüm...
Eskişehir'de basın var!( Ayhan Aydıner) Eve döndüm...
Eskişehir'de hukuk var! Eve döndüm...
Eskişehir'de avukatlar var! ( Önder Öztürk ) Eve döndüm...
Eskişehir'de kadir kıymet bilen EAL mezunları var!( Gözde Tabak Şerbetçi, Aycan Sarıoğlu, Hande Ciğim) Eve döndüm...
Eskişehir'de hayat var! Eve döndüm...
Onurluyum, gururluyum! Eve döndüm...
Alnım açık, başım dik! Eve döndüm...
On ay sonra! Eve döndüm...
Yanlış hesap Bağdat'tan döner ya! Döndü...
Eve döndüm...
Bitti mi?
Hayır!
'Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek'
Sürecek...
Eee, nerede kalmıştık?

*

foto şaka

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: Suriyelilere TOKİ'den sıfır daire vereceğim.
Almanya Başbakanı Angela Merkel: Tayyip Bey sizin Türkiye'de herkesin evi mi var ki Suriyelilere daire veriyorsun?