Son yüzyılda nüfusta yaşanan aşırı artış sonucu gıda maddelerine duyulan büyük talebi karşılamak için verim artırıcı çareler aranmış ve bu amaçla bir yandan bitkilerin verim kapasiteleri genetik yollarla artırmaya çalışılmış, diğer yandan genetik potansiyelin tam anlamıyla ortaya çıkmasını sağlayacak üretim koşullarının belirlenmesi için uğraşılmıştır. Bu hedefe yönelik olarak geliştirilen yetiştirme tekniği uygulamaları içinde yer alan faktörler arasında en etkili sonucu gübreleme vermiştir. Ancak iyi verim alabilmek için üretilen çeşidin yüksek verim potansiyeline sahip olması ve gübrelemenin uygun ve yeterli olması yetmemekte bunların yanı sıra, üretimi yapılan kültür bitkilerini asalaklarından, düşmanlarından ve rakiplerinden korumak da gerekmektedir. Bitkileri, onlara zarar veren, ürün verme güçlerini azaltan hatta bazı hallerde tamamen yok eden çeşitli hastalıklardan, yabancı otlardan ve zararlılardan korumak amacıyla, uygulaması kolay ve etkisi kısa sürede görülebilen kimyasal ilaçlar geliştirilmiştir. Tarımsal ürünlere olan talep arttıkça, verimi yükseltme çabalarının yanı sıra ürün çeşitliliği sağlama, aynı ürünün şekil, tat ve aroması farklı çeşitlerini oluşturma, bir üretim sezonunda birden fazla ürün kaldırma vb. çalışmalara da girişilmiş ve hormon adıyla da bilinen bitki büyüme düzenleyicileri de kullanılmaya başlamıştır.
İnsanları yeterince beslemek, açlıktan, kıtlıktan ve bunlar nedeniyle ortaya çıkabilecek hastalıklardan korumak amacıyla geliştirilen kimyevi gübreler, ilaçlar ve hormonlar zamanla beklenen faydalarına gölge düşürecek hatta sorgulanacak düzeyde ve çeşitli zararlara yol açmaya başlamışlardır. Olumsuzlukların farklı nedenleri bulunmaktadır, ancak en önemlileri, bunların bir kısmının aşırı, bir kısmının yanlış, bir kısmının ise gereksiz yere kullanılmasıdır.
Tarımda üretimin artırılmasına yönelik birer girdi olarak kullanılan kimyasalların çeşitleri hızlı artış göstermekte olup, çok kısa aralıklarla yeni başka ürünler piyasaya girmektedir. Bu ürünler büyük bir sanayi ve ticaret potansiyeli oluşturmuştur. Üretimleri, nakliyeleri, pazarlanmaları çok büyük bir ekonomi oluşturan kimyasal ilaç sektörünün uluslararası ve ulusal şirketleri ile çalışanları bir yandan bu potansiyeli artırmak veya en azından azalmasını önlemek, diğer yandan birbirleriyle yaptıkları rekabette ayakta kalabilmek için, bu ürünlerin olabildiğince kullanılmasını sağlamaya uğraşmaktadırlar.
Bu çabaları genellikle boşa çıkmamaktadır. Üreticilerin önemli bir kısmı gübrelere ve ilaçlara, bir kısmı da hormonlara gerekli olsun olmasın ilgi duymakta ve olanakları ölçüsünde kullanmaktadırlar. Halbuki bu ürünlerin gereksiz, yersiz ve aşırı olarak kullanılması insana, hayvana, toprağa, çevreye çok zararlı etkiler yapabilmektedir. Toprakların verimliliği yavaş, yavaş fakat sürekli olarak düşmekte, içinde bitkileri olumsuz etkileyen maddeler birikmektedir. Bu maddeler bir taraftan bu topraklarda yetiştirilen bitkilerin verimlerini azaltırken, diğer taraftan da bitkiler aracılığı ile hayvanlar ve insanlara geçerek ciddi hastalık ve hasarlara neden olabilmektedir.
Bunların bazıları toprağın derinliklerine inip, taban sularına ve / veya yer altı sularına karışarak içme suyu kuyularından veya kaynaklardan insan ve hayvanlara ulaşabilmekte ve aynı zararları yapabilmektedir.
Bugün halk sağlığını tehdit eden en önemli etmenlerden birisi tarımda kullanılan kimyasal ilaçlardır, ancak ne tüketicilerin ne de üreticilerin büyük çoğunluğu bu konuda olması gerektiği kadar bilinçli değildir. Kimyasalların yanlış seçimi, yanlış veya aşırı uygulamaları çevreye de olağanüstü zararlar vermekte, faydalı böcekleri, çeşitli türdeki hayvanları yok etmekte, dere, ırmak, nehir, göl, gölet, baraj gölü gibi yüzey sularına karışarak balıkları zehirlemektedir. Bu gidişi durdurmak ve üretim için fayda sağlarken çevreye, canlı yaşamına mümkünse hiç zarar vermeyecek bir düzeye indirmek, çok ciddi ve uzun süreli eğitim ve kontrol çalışmaları gerektirmektedir. Organik tarım, iyi tarım gibi üretim uygulamaları, bu büyük sorunun azaltılabilmesi için faydalı yöntemler ortaya koymaktadır, ancak bu üretim şekillerinin boyutları çok hızla artan nüfusu besleyebilecek bir kapasitede değildir ve ilerde olması da pek gerçekçi görülmemektedir. Bu konu GDO ya gösterilen hassasiyetin çok daha fazlasını gerektirmektedir.