Özellikle muhalif belediyelerin iktidar eliyle köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığına ilişkin haberleri okuyunca insanın aklına geçmiş geliveriyor.
Mesela, yaklaşık bir yıl önce ülkemiz ekonomik bir krizin göbeğinde salgına yakalanınca yaşanan tartışmalar, iktidarın popülist birkaç söylem ve 'maske-kolonya' gibi basit kampanyalardan öteye geçemediği günler.
Özellikle muhalif belediyelerin vatandaşa ulaşmak için başlattığı kampanyalara 'yasak' getirilen günler…
O günlerde en tepeden yükselen tehditkar sesi hatırlıyorum da;
'Devlet içinde devlet olmaz!' denmişti.
Ardından alt basamaklardan da absürt bir katkı gelmeseydi olmazdı zaten.
'Ya teröristler de yardım kampanyası yaparsa!'
Özür dileyerek yazacağım, çünkü nasıl yorumlayacağımı bilemiyorum. Ama kalem bu, rahat durmuyor ki; karşısına notunu düşmüş zaten:
'Alakaya maydanoz!'
***
Belediyeler, ülkenin zor günlerinde iktidarın yükünü azaltırcasına ellerindeki imkanları kullanarak;
Belde evlerinde var olan dayanışma potansiyelini harekete geçirerek hemşerilerine yardım etmek isteyince,
'Devlet içinde devlet' olmakla suçlandılar.
Oysa o günlerde iktidara mensup belediyeler de benzeri kampanya hazırlıkları içindeydiler. Bütün belediyeler gibi halkla bütünleşmeye, el ele tutuşmaya çalışıyorlardı.
Belediyeler, zor durumdaki vatandaşa yardım toplama ve ulaştırma organizasyonlarını her zaman yapar. Yardım kampanyaları şimdi de var, öncesinde de vardı. Aşevleri şu anki belediyelerde de var, öncesinde de vardı.
Bu millet, bazı belediyelerde (!) ilgisiz alanlarda sponsorluklar, ilgisiz oluşumlara destekler, futbolcu transferi de dahil her türlü saçma kampanyayı görmüştü;
Yardım kampanyası yasaktı!
***
Bu süreçte biz de, belediye denilen oluşumu toplumca gözden geçirdik, irdeledik. İma edilen hiçbir olumsuz kalıba sığmadıklarını gördük.
Her belediye 'devletin içindedir' ve devletin halka en yakın olan organıdır.
Hangi partiden olursa olsun, belediyeler bu devletin belediyesi olduklarının bilincindedir. Bir partinin değil, devlet adına yurttaşın hizmetinde olduklarının da bilincindedirler. Bu bilince sahip olmayanlar zaten devlet tarafından ayıklanır.
Belediyelerin yasaları var, kurumları var, kadroları var, bütçeleri var; denetim mekanizmaları şıkır şıkır işliyor, hesap verebiliyorlar, üstelik meclislerinde her partiden üye var.
Yani şu anki ülke yönetiminden daha demokratik ve daha şeffaf bir yapıya sahipler.
Kalem bu durmuyor ki; merak edip soruyor işte;
'Kampanyalardan hangi 'kumpanya' rahatsızlık duymuştu acaba?'
***
Bunu düşünürken 'devlet içinde devlet olma' kavramına 'cuk' oturan oluşumlar düşüverdi aklıma.
En bariz örneği bu topluma 15 Temmuz'u yaşatan FETÖ teröristleri olmak üzere, ülkemizde pıtırak misali çoğalan, iktidarın elini omzuna alıp güçlenen tarikatlar, vakıflar…
Her biri; ihaleler, iş sözleşmeleri, yardımlar, arazi kapatmalar, mevki kapmalar, binalar; zorlanmadan alınan yurt, okul, dershane, hastane izinleri; kendilerine sonuna kadar açık devlet kapılarının cazibesine kapılmış;
Amaçlarından uzaklaşmış, geleneksel vakıf hüviyetlerinden çıkıp birilerinin kamudan nemalanma aracı olmuşlar.
Kendilerine uygun olsun olmasın her konuda rahatça kampanya düzenleyebiliyor ve destekleniyorlar.
Ve hiç biri 'devlet içinde devlet olma' kapsamında suçlanmıyorlar.
***
Belediyeler devletin halka en yakın eli olarak, halka hizmetin tam kalbinde yer alan 'hizmet ocağı'dır. İktidara düşen, yapılan hizmete köstek değil destek olmak, gerekirse organizasyonunu sağlamak olmalıdır.
Belediyeler devletin bir parçasıdır. Usulsüzlük varsa denetlenir, kanunsuzluk varsa cezalandırılır.
Ya adına vakıf denen oluşumlar…
Elbet onların da yasal tanımları vardır. Öyleyse, giydikleri siyasi gömleklerle tanımına uymayan, rant kollayan şirket halleri neyin nesi?
Hepsi de 'okçu' gibi maşallah!
Hep 12'den vuruyorlar.