Victor Hugo ne kadar güzel söylemiş. "Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk" diye. Ernesto Che Guevara "Muhtaç bırakıp, yardım etmek, planlanmış cinayettir" demiş.

İktidar partisinin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nebi Hatipoğlu’nun sosyal medyada dönen bir reklamını gördükten sonra bu sözleri hatırladım. 21 yılı aşkın süredir ülkeyi yönetenlerin sistemli şekilde açlığa ve sefalete sürüklediği emeklilere devlet ve belediye bütçesinden insan onuruna yakışmayacak şekilde yardımlar yaparak, onların oylarına talip olmalarına üzüldüm.

YAPACAKLARI YARDIMLARI BALLANDIRA BALLANDIRA ANLATIYORLAR

İktidar partisinin Büyükşehir Belediye Başkan adayı seçilmesi halinde emekli ve dar gelirliler için ‘Destek Kart’ vaat ediyor. İktidarın adaletsiz ekonomik programları yüzünden açlığa ve sefalete sürüklenen emekli ve dar gelirlilere belediye bütçesinden her ay 3 bin lira destek yapacakmış.  750 lira et desteği, 4 damacana Kalabak suyu, her gün 2 ekmek, 20 metreküp doğalgaz desteği, ücretsiz evinde bakım ve temizlik hizmeti verecekmiş. Eskiden düğünlerde mikrofonu eline alan cazgırlar, ‘halasından halı’, ‘teyzesinden ütü’  diye bağırırlardı. Ne acı ki; 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Türkiye’nin her yerinde belediye başkan adayları emeklilere yapacakları yardımları ballandıra ballandıra anlatıyor. Emeklilerde seslerini yükselterek; “Ben sizden sadaka, yardım istemiyorum. İnsanca yaşayacak, kimse muhtaç etmeyecek bir maaş istiyorum” diye haykırmıyor. Veya haykıramıyor.

BU VAATLER ÜLKENİN KÖTÜ YÖNETİLDİĞİNİN İTİRAFI

Daha önce de aşevi açan Hatipoğlu, bu yardım vaatleriyle aslında AK Parti iktidarının ülkeyi nasıl kötü yönettiğini itiraf ediyor. İktidarın emeklileri ve emekçileri nasıl silindir gibi ezdiğini gözler önüne seriyor. Yıllarca çalışıp, primlerini ödeyerek, alın terinin hakkıyla emekli olan insanların, hiçbir güvencesi olmayan, işşiz, güçsüz, asalak şekilde sadakalarla yaşayanlarla aynı kefeye konması insanı çileden çıkarıyor. Bugün ülkeyi yönetenler ve onların yandaşlarının hep kötülediği Eski Türkiye’de insanlar tek emekli maaşıyla kimseye muhtaç olmadan geçinebiliyordu. Çocuğunu evlendirebiliyordu. Emekli ikramiyesi ile ev alabiliyor. Devletten ve belediyelerden yardım dilenmiyordu. Komşusunun düğününde çeyrek altın takabiliyordu. Eski Türkiye’de evli çiftler eskiden hayat bu kadar pahalı olmadığı, bu kadar çok vergi kazıkları yemedikleri için para biriktirerek, ev sahibi olabiliyordu. Şimdi ‘Din, Allah’ deyip, din bezirganlığı yapan, karı kocalar; 5’şer, 6’şar yerden ayrı ayrı ballı börekli maaş alarak; mülk üstüne mülkler edinirken, kuru soğana muhtaç düşmüş insanların oylarıyla bunların saltanatına su taşıması bir hayli düşündürücü.

SU KAYNATAYIM YIKANIRSINIZ

Köylünün birisi Valiyi köye davet ediyor. Vali köylünün ısrarlı daveti üzerine şehrin ileri gelenlerini de bir otobüsü doldurup, o köye gidiyor. Köylü Valiyi görünce seviniyor. Ancak bir otobüs adamı görünce inceden rengi atıyor. Ne yapsın? Köylüm cömert. Elinde avucunda ne var ne yok yedirip, içirecek. Önce kuzu çeviriyor, arkasından pilavlar getiriyor. Şehirlinin önüne koyuyor. Şehirli doyar mı? Diyorlar ki; ‘tavukları da kesin.’ Tavuklar kesiliyor, pişiriliyor. Getirilip, misafirin önüne konuyor. Köylüm bakıyor. Misafirler hala aç. Ya diyor! ‘Balları ve kaymakları da getirin.’ Ballar kaymaklar geliyor. Taze pişen ekmeklerin arasında kaymaklar eriyor. Üzerine ballar dökülüyor. Şehirli ballı ekmeğini yiyor, yiyor, yiyor. Ama doymuyor. Hala aç. Şehirli ‘aç gözlerle daha yok mu?’ diye köylüye bakıyor. Köylü dertli! ‘Şehirliyi doyuramadım’ diye dövünüyor. Artık köylü Valinin yüzüne bakıyor. Valinin bir şey demesini bekliyor. Ama Vali köylünün halinden anlamıyor. En son köylü diyor ki! ‘Vali Bey hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Bizi çok mutlu ettiniz. Yediniz içtiniz. Helali hoş olsun.’ Ama diyor! ‘Kusura bakmayın. Artık benim size pişirip verebileceğim hiçbir şey kalmadı. Ama derseniz su kaynatayım yıkanırsınız.’ 

“MİLLETİN SIRTINDAN DOYAN DOYANA”

Bugün ülkemizde; gübre, mazot paralarına gücü yetmediği için ürettiği üründen para kazanamayan çiftçiler,  AVM’ler nedeniyle siftah yapamayan esnaflar, 10 bin lira maaşla ölüme terk edilen emekliler,  iş bulamayan milyonlarca genç, asgari ücretle ailesini geçindirmeye çalışanlar, iktidara şirin görünmeyi ve yandaş olmayı marifet sanan sarı sendikacılar yüzünden kendilerine reva görülen buçuklu zamlarla her yıl daha da fakirleşen memur ve işçiler yaşadıkları sıkıntıların sorumlularına “Su kaynatayım yıkanırsınız” diyor. Kamu ihalelerini alanlara üst üste gelen vergi afları, Araç garantili köprüler, yolcu garantili hava limanları, haraç mezat satılan kamu yatırımları, uluslararası şirketlere peşkeş çekilen madenler birilerini zengin ederken;  halka Aşık Mahzuni Şerif’in “Milletin sırtından doyan doyana/Bunu gören yürek nasıl dayana/Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana/ Bilmem söylesem mi söylemesem mi” dizelerinde olduğu gibi bir yaşam dayatılıyor.

***

NOSTALJİ

ANAVATAN PARTİSİ’NİN SON DEMLERİ

Yıl 2003. 21 yıl önce. Anavatan Partisi’nin çökme sürecinin yaşandığı yıllarda partinin güçlü isimleri Mustafa Balcılar, İbrahim Yaşar Dedelek, merhum Sezai Aksoy,  Selçuk Erşan ve İbrahim Kökdere birlikteler. 
 

BALCILAR DÖRT DÖNEM SEÇİLDİ

1983 yılında merhum Turgut Özal tarafından kurulan Anavatan Partisi Türkiye’de 8 yıl tek başına iktidar oldu. (1983-1991) 1991-1995 yılları arasında Ana Muhalefet partisi oldu. 1995-2002 yıllarında kurulan koalisyon hükümetlerinin büyük çoğunluğunda yer aldı. 2002 seçimlerinde baraj altı kaldı. 2009 yılında DYP-Anavatan Partisi birleşti. Demokrat Parti oldu. 1951 yılında Sivrihisar’da doğan Mustafa Balcılar 32 yaşında Anavatan Eskişehir Milletvekili seçildi. (1983) 1983’den 1999’a kadar dört dönem milletvekilliği yaptı. Partinin en şaşalı dönemlerinde milletvekilliği yaptı. 1951 yılında Eskişehir’de doğan İbrahim Yaşar Dedelek 1991 yılında DYP’den Eskişehir Milletvekili seçildi. 1993 yılında Genel İdare Kurulu’na seçildi. 1995 yılında DYP’den yine milletvekili seçildi. Ana-Yol Hükümeti’nde Devlet Bakanı oldu.  1997’de Anavatan Partisi’ne geçti. 1999 yılında Anavatan Partisi’nden milletvekili seçildi. Meclis Grup Başkan Vekilliği yaptı. 2007 yılında Genç Parti’den milletvekili adayı oldu. Ama seçilemedi. 2010 yılında MHP’ye geçti. Daha sonra politikayı bıraktı.
 

BELEDİYE BİNASINI YAPTI

Merhum Sezai Aksoy ağabeyi Hüseyin Aksoy, merhum Turgut Özal’ın Özel Kalem Müdürüydü. 1984 yılında Anavatan Partisi’nden Eskişehir Belediye Başkanı seçildi. 5 yıl başkanlık yaptı. Bugünkü Büyükşehir Belediye binasını o yaptı. Ama içinde oturamadı.  1989 seçimlerinde  partisi tarafından aday gösterilmedi. O’nun yerine aday yapılan Eskişehirspor Efsanesi Fethi Heper seçimi kaybetti. 2009 yılında vefat etti. Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun. Selçuk Erşan Anavatan’da uzun yıllar Eskişehir İl Başkanlığı yaptı. Çok istemesine rağmen milletvekili olamadı.  Ziraat Odası seçimlerinde de başkanlığa aday oldu. Ama seçilemedi.  Dedelek Anavatan’a geçmemiş olsaydı, belki de 1999’da Anavatan’dan milletvekili seçilebilirdi. İbrahim Kökdere Anavatan’da Merkez İlçe ve İl Başkanlıkları yaptı. 2009 yılında DSP’den Tepebaşı Belediye Meclis Üyesi oldu.  Daha sonra Yılmaz Büyükerşen ile birlikte CHP’ye katıldı. 30 Mart 2014’te ve 31 Mart 2019’da CHP’den yeniden Tepebaşı Belediye Meclis Üyesi seçildi.

***

CUMARTESİ HİKAYESİ
 

GELECEĞİNİ BİLİYORDUM!
Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu:
- Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?

“Delirdin mi?” der gibi baktı teğmen.

-Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma. Asker ısrar etti.
Teğmen: Peki, dedi. Git o zaman. İnanılır gibi değildi. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:
Sana hayatını tehlikeye atmana değmez demiştim. Bak haklı çıktım. Bu zaten ölmüş.’
‘Değdi teğmenim’ dedi asker hıçkırarak. ‘Gene de değdi, çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünyaya bedeldi benim için. ‘Geleceğini biliyordum canım arkadaşım’ diyordu arkadaşım… Geleceğini biliyordum!..”

 

FOTOLARA GİRECEK İSİMLER:  SOLDAN SAĞA; SELÇUK ERŞAN-MUSTAFA BALCILAR-SEZAİ AKSOY-İBRAHİK YAŞAR DEDELEK-İBRAHİM KÖKDERE

***

ÇİVİ

“Etik değerleri olmayanlar genelde kendilerini daha özgür görürler ama çoğunlukla sevme ve hissetme yetisinden yoksundurlar.” Charles Bukowski

***

***

FIKRA

BU SEFER HATASINI ÖDEYECEK

Karı koca yine kavga ederler ve kadın annesini hararetle arayıp: "Anne artık dayanamıyorum yine kavga ettik. Ben çantamı alıp size geliyorum" der. Annesi hiç düşünmeden cevaplar: "Hayır kızım kocan bu sefer hatasının bedelini ödeyecek, ben sizinle yaşamaya geliyorum." 

***

DÜNYA TARİHİ

GAZ SALDIRILARINA KARŞI DONATILMIŞ BBEBEK ARABASI

Yıl: 1938. Yer: İngiltere. Gaz saldırılarına karşı donatılmış bir bebek arabası olan bir kadın.

***

UNUTULMAZ REPLİKLER

Hiç gerçek olduğunu sandığın bir rüya gördün mü? Ya o uykudan hiç uyanmasaydın rüya olduğunu nasıl anlayacaktın?” / Matrix