Eski TBMM Başkan Vekili, eski İçişleri Bakanı Meral Akşener 'Bu vatana kurban olmak için kınalarımızı yakmaya geldik' söylemiyle 'Hayır Kampanyasına' destek olmak için bugün Eskişehir'e geliyor.

HER ENGEL ONU
GÜÇLENDİRİYOR
Eskişehir Milli İrade Gönüllüleri ve Odunpazarı Kent Konseyi'nin organizasyonu ile Eskişehir'e gelecek olan Akşener, 'Milli İrade'nin Dünü, Bugünü, Yarını' konulu panelde konuşacak. Odunpazarı Kent Konseyi'nin desteklediği panel saat 14.00'te Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi'nde gerçekleşecek. Sadece MHP'li muhaliflerin değil, merkez sağ hatta sosyal demokrat görüşlü çok sayıda insanın gönlüne giren ve AK Parti iktidarına karşı en güçlü rüzgarı estiren Akşener'in referandum öncesi gelişi Eskişehir'de heyecan yarattı. Sevenleri tarafından 'Topuklu Efe' olarak nitelendirilen Akşener MHP Genel Başkan adayı olduktan sonra yaşadığı tüm engellemeleri rağmen kitleleri peşinden sürüklemeye devam ediyor. Önüne konulan her engel onu daha da güçlendiriyor.

DİK DURUŞ
VE KARARLILIK
Önce kesin kazanacağı kongre mahkeme kararıyla iptal edildi. Referandum için yaptığı çalışmalar iktidar partisinin talimatıyla, Valilik ve Emniyet tarafından hep engellenmeye çalışıldı. Konuşması için gün geldi salon verilmedi. Salon verildi, elektrikleri kesildi. Bazı mitingleri sudan bahanelerle iptal edildi. Billboardlardaki fotoğraf ve afişleri kaldırıldı. Bu ülkeye İçişleri Bakanı ve TBMM Başkan Vekili olarak hizmet eden, 28 Şubat'ta merhum Necmettin Erbakan gibi mağdur edilen Akşener'e neden bunlar yapıldı? Çünkü şu anda Recep Tayyip Erdoğan'a karşı muhalefet edebilecek vizyon, irade, kararlılık, dik duruş Akşener'de mevcut. AK Parti Akşener'den korkuyor. Korktuğu için de onu engellemeye ve itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Ancak bu konuda yaptıkları haksızlıklar Akşener'i daha da güçlendiriyor.
BİR ÇAKIL TOPRAK
VERİLMEDİ
Sormak istiyorum; 28 Şubat'ta Akşener'in gösterdiği dik duruşu dönemin İstanbul Belediye Başkanı gösterdi mi? O'nun İçişleri Bakanlığı döneminde teröristlerle pazarlık yapılmadı? Teröristlerin ayağına hakimler gönderilmedi? Ben Akşener'in İçişleri Bakanlığı döneminde terörle mücadele edilen alanlarda vatani görevimi yaptığım için biliyorum. O yıllarda Terörle kararlı bir şekilde mücadele edildi. 'Kardak' örneğinde olduğu gibi vatanın bir çakıl toprağı kimseye verilmedi. Bir tarafta Süleyman Şah Türbesi'ni IŞİD denen çapulculardan koruyamayanlar diğer tarafta Akşener'in İçişleri Bakanlığı döneminde terörle koro kor, dişe diş mücadele edenler…

HALK ZULMÜN FARKINDA
Ülkemizde merkez sağı toplayacak yeni bir lider doğuyor. Bu isim Meral Akşener'dir. Akşener bugün Eskişehir'in en büyük salonunda konuşacak. Ben bu salonun Akşener'e küçük geleceğini düşünüyorum. 'OHAL gerekçesiyle' Akşener bugün parti başkanı ve milletvekili olmadığı için açık hava toplantısı yapamıyor. Keşke 'ülkeye ileri demokrasi getireceğiz' diye iktidar olanlar bugün Akşener'in miting yapmasına izin verseydi. Bırakın mitingi Topuklu Efe'nin salonda konuşmasına bile tahammül edemiyorlar. Akşener'in programını organize eden MHP'li muhalifler, panelin iptal edilmemesi için etkinliği Odunpazarı Kent Konseyi adı altında yapmak zorunda kaldı. Türk halkı Akşener'e yapılan zulmün farkında. Yeri geldiğinde sandıkta bunun hesabını mutlaka soracaktır…


***
İKTİDAR MÜCADELESİNE ADIM KARIŞTIRILIYOR

CHP eski Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Ertan Koşarsoy 28 Şubat 2017 tarihinde Görünüm'de kaleme aldığım 'Verdikleri Zararın Farkındalar mı?' başlıklı yazıma Noter aracılığıyla açıklama gönderdi. Koşarsoy gönderdiği açıklamada şu ifadeleri kullandı; 'Köşe yazısında Büyükşehir Belediyesinde bazı bürokratların Genel Sekreter Engin Çakmak ve Basın Yayın Halkla İlişkiler Daire Başkanı Deniz Kaplan'ı yıpratmak için onlarla ilgili haberleri basına servis etmek için benim kullanıldığım şeklinde ibareler yazılmıştır. Yazınızda adı geçen Büyükşehir Belediyesi bürokratlarının yıpranması ya da yıpranmamasıyla ilgilenmiyorum. Belediye de yaşanılan iktidar mücadelesinde adımın karıştırılması kişilik haklarıma saldırı niteliğindedir.'

***
CUMARTESİ HİKAYESİ
DUA EDEN ELLER

On beşinci yüzyılın başlarında, Nurnberg yakınlarında oldukça fakir bir aile yaşardı. On sekiz çocuklu ailenin reisi oldukça mütevazı kazancını çocuklarına yetirmek için günde on sekiz saate yakın çalışırdı. Gerektiğinde konu komşudan yardım da gelirdi.

GİZLİ HAYALLERİ
On sekiz kardeşten ikisi, Albrecht ve Albert, bu umutsuz durumlarına rağmen, kalplerinde gizliden gizliye bir hayali büyütürlerdi. Her ikisi de usta bir ressam olmak istiyordu; ama babalarının kendilerini şehirdeki sanat akademisine gönderemeyeceğini gayet iyi biliyorlardı.

KAYBEDEN MADEN
OCAĞINDA ÇALIŞACAK
Günler, geceler süren tartışmalardan sonra iki kardeş ortak bir karar aldılar. Yazı tura atmaya karar verdiler. Yazı turada kaybeden maden ocağında çalışacak, kazandığı ile kazanan kardeşinin sanat akademisindeki masraflarını karşılayacaktı. Sonra da kazanan kardeş, dört yıl sonra mezun olduğunda, ya resimlerini satarak ya da gerekirse madende çalışarak diğer kardeşi okutacaktı.

ALBRECHT KAZANDI
Bir sabah fısıltılı dualar eşliğinde yazı tura attılar. Yazı turayı Albrecht kazandı ve Nurnberg'deki sanat akademisinin yolunu tuttu. Albert ise maden ocağının yolunu tuttu. Dört yıl boyunca kardeşine para gönderdi. Albrecht'in karakalem ve yağlıboya resimleri akademide hemen herkeste hayranlık uyandırmıştı. Öyle ki daha mezun olmadan hatırı sayılır paralar kazandı.

SIRA SENİN
Genç sanatçı mezun olup köyüne döndüğünde, kalabalık ailesi evlerinin verandasında yemekteydi. Uzun sohbetlerin ardından, Albrecht ayağa kalktı, kardeşi Albert'in elinden tutup kendisine yaptığı eşsiz iyiliği anlattı.
Albrecht, Albert sayesinde hayallerini gerçekleştirmişti. Sonra sözlerini şöyle tamamladı: ''Ve şimdi, benim fedakar kardeşim Albert, sıra senin. Şimdi Nurnberg'e gidip hayallerini gerçekleştirebilirsin. Masraflarını ben karşılayacağım.'

ARTIK ÇOK GEÇ
Herkesin gözü Albert'e döndü. Albert, oldukça solgun yüzünü yıkayan gözyaşlarını gizlemeye gerek görmeden, başını 'hayır, hayır!' anlamında sağa sola sallıyordu. Albert, sonunda kalktı ve gözyaşlarını sildi. Kardeşlerinin, anne babasının yüzlerinde gezdirdi gözlerini. İki elini de sağ yanağına yapıştırıp yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı: 'Hayır, kardeşim. Nurnberg'e gidemem. Benim için artık çok geç. Dört yıllık maden işçiliği ellerime neler yapmadı ki! Her parmağım en az bir kere ezilip kırıldı. Son zamanlarda, sağ elimde dayanılmaz romatizma ağrıları da başladı. Bir bardağı bile zor tutuyorum. Nasıl olur da karakalem, yağlıboya çalışırım ki?.. Parmaklarım fırça tutacak inceliği çoktan kaybetti. Hayır, kardeşim, hayır... Benim için artık çok geç.'

KARAKALEM ÇALIŞMASI
Bu buruk konuşmanın üzerinden 450 yıldan uzun bir süre geçti. Bugüne kadar Albrecht Durer'in yüzlerce portresinin yanı sıra karakalem, suluboya, yağlıboya resimleri dünyanın sayılı müzelerinin duvarlarını süsledi. Fakat bunlar içinde hiçbiri Albrecht Durer'in o günkü yemekten sonra yaptığı karakalem çalışması kadar ünlü olmadı. Bugün yeryüzünde birçok çalışma masasının üzerini süsleyen, birçok duvarda asılı duran bu resim Durer'le eşleştirildi; hatta Durer'den daha çok bilinir oldu.

KARDEŞİNİN GÖSTERDİĞİ
FERAGETİ RESMETTİ
Albrecht Durer, kardeşi Albert'in kendisi için gösterdiği feragati resmetmeye niyetlendi. Kardeşinin maden ocağında çalışmaktan eğri büğrü olmuş parmaklarını ve kırış kırış avuçlarını bütün detaylarıyla çizdi. Resimde Albert'in ince parmakları göğe doğru yönelmişti. Avuçların içi sanki gökten bir yağmur bekliyormuşçasına açıktı. Durer, bu çalışmasına basitçe 'Eller' adını verdi. Fakat insanlar, böylesine açık avuçlara ve göğe yönelmiş parmaklara her kalbin içini ısıtan bir sırrı doldurdular. Bozuk para yere düştüğünde, Albrecht'in sanatçı olma duası, Albert'in de bir sanatçının en ünlü eserine model olma duası kabul edilmişti. Durer'in 'Eller'i, böylece, 'Dua Eden Eller' olarak anıldı…


foto şaka

MHP Genel Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel: Genel Başkanım Eskişehirliler beni çok sever. Siz korkmayın Meral Akşener'e yüz vermezler.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Ruhsar Hanım, seni sevdikleri için mi Eskişehir'de Haziran'da aldığımız bir vekili Kasım'da kaybettik. Keşke Meral Hanım yerine sana 'dinlen' deseydim!..